Aradan geçen zamana rağmen çözülmeyi bekleyen çok sayıda sorun var. Enkaz kaldırma çalışmalarının yavaşladığından yakınan Hataylılar, barınma, sağlık ve gıdaya erişim gibi birçok alanda kalıcı çözümler bekliyor.

Sorunlar bekliyor
Bölgedeki en büyük sorunlardan biri de asbest. (Fotoğraf: BirGün)

Hatay’ın Defne ilçesindeki Uğur Mumcu Caddesi’nin ortasında Demokrasi Meydanı var. Bu meydan aslında bir kavşak. Samandağ’dan meydana indikten sonra sağa kıvrılan yol sizi Asi Nehri’ne, sola kıvrılan yol ise çevre yoluna oradan da İskenderun’a ulaştırıyor. Bu yol şimdi molozlarla kaplı, demokrasi meydanı ise çadırlarla. Meydana bakan tüm yollar yıkılmış ya da yıkılmayı bekleyen apartmanlarla dolu.

11 ili etkileyen ve Hatay’da da büyük bir yıkıma neden olan depremlerin üzerinden beş aydan fazla süre geçti. Aradan geçen zamana rağmen çözülmeyi bekleyen çok sayıda sorun var. Enkaz kaldırma çalışmalarının yavaşladığından yakınan Hataylılar, barınma, sağlık ve gıdaya erişim gibi yaşamsal birçok alanda kalıcı çözümler bekliyor. Bu yazıda bölgenin çözüm bekleyen sorunlarından sadece beş tanesini kaleme aldık.

• BARINMA

Hatay’da hasar almamış bina görmek neredeyse imkânsız. İnsanların adları olduğu gibi binaların da adları var artık. ‘Ağır hasarlı’, ‘orta hasarlı’ ve ‘az hasarlı’. Ayakta kalan binalara yaklaştıkça onların nasıl ayakta kaldığına şaşıyorsunuz. Sürecin uzaması nedeniyle umutsuzluğa kapılıp apartmanlarına dönenlere tek tük rastlanıyor. Yaşam istisnalar dışında çadır ve konteynerlarda sürüyor. Çadırların arasında dolaştığınızda el yapımı olanlara bile rastlıyorsunuz. Gecekondu tarzı, oradan buradan toplanmış malzemelerle yapılmış çadırlar da var. Ortak duş, tuvalet yetersizliği sorun olmaya devam ediyor. Dayanışma Gönüllüleri Koordinasyon Merkezi ile Demokrasi Meydanı arasındaki eski pazaryeri şimdi 300’e yakın depremzedeye ev sahipliği yapan bir çadır alanına dönüşmüş. Buradaki insanlar Dayanışma Merkezi’ndeki duşu randevuyla kullanıyor. Bir termosifon 300 kişi. Dayanışma Gönüllüleri Merkezi’nden Serbay Mansuroğlu, “Bazen 2-3 gün sıra bekledikleri oluyor” diyor.

Arazilerini, yıkımı bekleyen binalarını boş bırakmak istemeyen halk, genelde evlerine yakın bir yerde çadır veya konteynerda kalıyor. Hatay Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyon Başkanı Ecevit Alkan, hırsızlık tehlikesinden bahsediyor ve hırsızlarla karşılaşma riski yüzünden akşamları sokağa çıkmamayı öneriyor.

Özgür Gürbüz

• SAĞLIK

Merkezden biraz uzaktayız. Koçören enkaz döküm alanı beton grisi rengiyle hemen fark ediliyor. Hatay’a gelirken yolda gördüğümüz kamyonların demir yükünden de tahmin ettiğimiz üzere, enkaz sahası daha çok beton artığıyla dolu. Demir para ettiği için büyük bir bölümü ayrıştırılıp alınıyor. Sahaya yaklaştığımızda rahatsız edici bir koku sizi karşılıyor. Uzmanların uyarılarını dikkate alarak maskesiz dolaşmıyoruz ancak sahayı bekleyen bekçiler ve jandarma maske takmıyor. Kimse takmıyor aslında. Kendimizi iyice yabancı hissediyoruz. Bir tanesi bizi, belki de maskelerimizi görünce maskesini geçiriveriyor. Hafriyat sahası evlerden çok uzakta değil. Çevre Mühendisleri Odası’nın daha önce dört ayrı yerden sekiz örnek aldığını ve örneklerin dördünde asbeste rastladığını biliyoruz. Bu sahalarda asbest varsa havaya karışmasını önleyen bir tedbir göremedik. Mebran veya ıslatma işlemleri yeterli değil. Hafriyat sahaları yaşam ve tarım alanlarına yakın.

Kent merkezinde de asbest ve toz sorunu var. Yıkık binalar ve orada yürütülen çalışmalar kenti sürekli bir toz bulutuna maruz bırakıyor. Toz bulutu orada barınan çadırlarda yaşamaya çalışanları ve kente gelenleri sürekli tehdit ediyor. Kansere neden olabilen asbestten korunmak için en azından maske takılmalı, yıkım ekipleri içinse eldiven ve koruyucu kıyafet gibi çok daha fazla önlem alınmalı.

Kentte sahra hastaneleri ve çalışmaya bir süre önce başlayan Defne Devlet Hastanesi gibi birkaç tane de kapalı alanı olan sağlık kuruluşu var ancak yeterlilikleri konusunda şüpheler var.  Biz oradayken trafik kazası geçiren Ali Berk adlı 15 yaşında bir çocuğun önce Adana’ya sonra Mersin’e götürüldüğünü öğrendik. Bir başka depremzede, enkazdan çıkarılan iki oğlunun tedavisi için Adana’ya taşındığını anlattı. Birinin kolları, diğerinin bir ayağı ezilmiş. Kolları ezilen çocuğunun sol kolunu yeniden çalıştırabildiğini söyledi. Umutlandık bu haberle.

• GIDA

Hatay’da yemekle ilgili sorunlar çözülüyor ancak gıda malzemeleri alınacak market sayısı çok az. Marketlerde kuyruklar oluşuyor. İnsanlar en yakın markete ulaşmak için 4-5 kilometre yol yapmak zorunda kalabiliyor. Açık lokantalarda yiyeceklerin denetimi yok, işsizlik yüzünden lokantalar ve marketler neredeyse tek geçim kaynağı olmuş. Marketler dışında tezgahlarda da yiyecek satıldığı söylendi ancak miktar sınırlı ve denetim yok. Kentle ilgili planlar net olmadığı veya şeffaf bir şekilde halkla paylaşılmadığı için bir girişimde bulunmak da çok zor. İmar planlarının kesinleşmediğini hatırlatalım.

Hijyenle, gıdaların temizliğiyle ilgili sorunlar da devam ediyor. İçme suyu dışarıdan tedarik ediliyor. Şebeke suyu sık sık kesiliyor. Yemeklerde “içilebilir” denmeyen su kullanılıyor.

• EĞİTİM

Hatay’daki okulların durumu, yeni eğitim döneminde hizmet verip veremeyecekleri belli değil. Hasarlı binalar var, bölgede yaşayanlar bu binaların durumu hakkında daha fazla bilgi almak istiyor. Ecevit Alkan, “Her şey daha da kötüye gidiyor. Gerçeği söylemek gerekiyor. Okullar açılmayacaksa bunu halka söylemeli. Mahalle bazında çalışma yapılmalı. Başka kentlere geçici yerleştirme yapılmalı. Terk edersek buraya başkaları gelir korkusuyla gitmek istemiyorlar. ‘Hak sahipliği kavramı’ evi yıkılana ev verilmek zorunda dese de insanlar yetkililere güvenmiyor” diyor.

Deprem sonrası gönüllü kuruluşlar eğitim yükünü üslenmiş. Karaçay Tomruksuyu Eğitim Alanı 700 öğrenciye düzenli destek veriyor. Alanda, 40’ı aşkın gönüllü öğretmen var, çoğunun çalıştığı dershanesi depremde yıkılmış. 20 çadır derslik kurulmuş ama çadırlar yıpranıyor, onları konteynerlarla değiştirmek istiyorlar. Böylesine güzel, dayanışmayla gerçekleştirilen örneklere rağmen Hatay’ın her yerinde durum aynı değil. Mansuroğlu, “Atanan öğretmenlerin nerede kalacağı bile belli değil” diyor. Çocuklu ailelerin taşınma eğilimi bu belirsizlik nedeniyle daha fazla.

• GEÇİM

“Hatay’da sağlam kalan binalarda kiralar 10 bin TL’den başlıyor” diyor Serbay Mansuroğlu. Devletin kira yardımı kiracılara ayda 3 bin, ev sahiplerine ise 5 bin TL. Birçok kişi işini kaybetti, iş olanağı da çok az. Mansuroğlu, “Hayvancılıkla geçinenler, yem bulamayacakları, bakamayacakları için hayvanlarını deprem sonrası yok parasına satmak zorunda kaldı” derken aslında kendi kendine yeten birçok insanın içine düştüğü sorunu da özetliyor.

Hatay’da toparlanma sürecinin uzayacağı düşünülüyor. Sağlıklı ve örnek bir kent kurmak isteniyorsa öyle de olmalı ancak bölgede yaşayanlar, sürecin yavaşladığını ve belirsizliğin hâkim olduğunu düşünüyor. Geçim derdi ve gelecek kaygısı hem Hatay’ı terk edenlerin hem de kalmak isteyenlerin ortak sorunu.

* Biraz dinlenmek için yazılarıma iki haftalık bir ara veriyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim.