Bir zamanlar sık duyduğumuz Milli Piyango İdaresi reklamına eşlik eden şarkının sözleri aşağı yukarı şöyleydi; Talih kuşu

Bir zamanlar sık duyduğumuz Milli Piyango İdaresi reklamına eşlik eden şarkının sözleri aşağı yukarı şöyleydi;
Talih kuşu kapınızda,
Kâh orada, kâh burada,
Belki de kapınızda,
Milli Piyango!
Eskiden Milli Piyango İdaresi devlet kurumlarının sıradan bir parçasıydı. Sosyal devletin büyük ölçüde tasfiye edildiği günümüzde, kamu kaynaklarının dağıtımı, giderek artan biçimde Milli Piyango İdaresi’nin mantığını yansıtıyor. Küre dönüyor. Bir top düşüyor; şanslı belli oluyor, gülümseyerek, ikramiyesini alıyor.. Geniş bir kesim başı önünde, bir sonraki çekilişi bekliyor.
Sağlanan gelişmeye haksızlık etmemek gerek! Geçmişte, bu çekilişler bir tek Milli Piyango İdaresi’nin Kızılay’daki binasında yapılırdı. Çok şükür bugün her bir yanda, televizyon programlarında, gazetelerde, belediye ve valiliklerde farklı büyüklükte küreler dönüyor; fakir sevindiren ikramiyeler dağıtılıyor.
Gazetelerden anlıyoruz ki, talih kuşu en son, 23 Nisan münasebetiyle, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyarete giden şehit çocuklarından Nisa’nın kapısına konmuş;
Nisa’nın en büyük düşü cerrah olmaktı. Ankara’da, Yenimahalle’de orta düzeyde bir devlet okuluna devam eden küçük kız, Gül ile görüşeceği haberini alınca, odasına kapanıp bir mektup yazdı. Zarfını da kırmızı bir kelebekle süsleyen Nisa mektubunda, “Şehit çocuklarına sahip çıkın. Eğitimlerine destek verin. Bizlerin sokak çocuğu olmaması için iyi bir eğitim almak ve vatana hayırlı bir evlat olmak istiyorum” dedi.
Mektubu okuyan Cumhurbaşkanı Gül, Nisa’ya, iyi bir okulda eğitim alması için her türlü desteği vereceğini söyledi ve, “Pazartesi günü benden haber bekle” dedi. Dün gün boyu Çankaya’dan gelen telefonu bekleyen küçük kıza müjdeli haber öğleden sonra geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, …… Koleji’nde eğitimine devam etmesini istediği Nisa Karadavut’a, 7 yıllık eğitim masraflarının karşılanacağını söyledi. Aldığı haber karşısında sevince boğulan Nisa....
Cumhurbaşkanı’nın Nisa’nın mektubuna verdiği bu yanıtı nasıl değerlendireceğiz? Hayırseverlik kurumuna yaptığı katkı medyada yankı buldu. Benzer değerlendirmelerin toplumun belli kesimlerinde de yapıldığından kuşku yok. Bunları bir yana bırakıp, Cumhurbaşkanı’nın verdiği armağanın, farkında olarak ya da olmayarak, işaret ettiği bir temel sorun alanına dikkat çekmekte yarar var.
Nisa’nın mektubunun içeriği gazeteye yansıyan gibiyse, gerçekçi bir değerlendirmeyi içeriyor. Devlet okullarının çökertildiği, rantı yüksek alanlarda bulunan okulların arsaları için satıldığı bir ortamda, Nisa aldığı eğitimin yetersizliklerini farkında; “cerrah olmak istiyorum, kamu okulunda aldığım eğitim yetersiz. Daha iyi eğitime ihtiyacım var” diyor.  Devletin en tepe noktasında, Cumhurbaşkanı mektubu okuyor; “haklısın, bu kamu okulunda olacak iş değil. Masraflarını üstlenip, seni özel okula göndereceğim” diye yanıt veriyor.
Ortaya çıkan bu durum karşısında, yanıtlanması gereken önemli sorular var; Cumhurbaşkanı, bu tutumuyla, Yenimahalle’de, kamuya ait bu okulda okuyan diğer çocuklara ne demiş oldu? Ya da bu durumu aynı okula (ve benzer statüdeki diğer devlet okullarına) devam eden binlerce çocuk nasıl anlamalı? “Kusura bakmayın, siz burada okuyarak biraz zor cerrah olursunuz” mesajı verildi mi, verilmedi mi? Başına talih kuşu konmayan çocuklar ne olacak? Cumhurbaşkanı’nın bu müdahalesiyle, devlet okulundan özel okula yapılan öğrenci transferi devlet okullarının iflası anlamına gelmiyorsa, ne anlama geliyor?
Bu sorulara yanıtı toplum çoktan vermiş durumda; borç harç içinde çocuklarını dershaneye gönderen aileler, devlet okullarıyla özel okullar arasında doğan eşitsizlikleri kendilerince gidermeye çalışıyor. Sözü uzatmaya gerek yok; geçtiğimiz ay gazetelere yansıyan aşağıdaki haber eğitim alanında devletin içine düşürüldüğü yetersizliği ve bu yetersizliğin toplumun alt gelir gruplarına ödettiği dramatik bedeli yeterince gözler önüne seriyor;
Fethiye’de Soner Semih Sipahi, kardeşlerinin öğrenim gördüğü dershaneye olan 5 bin TL’lik borç nedeniyle annesi Emine Sipahi’nin cezaevine girmesine üzülerek psikolojik bunalıma girmiş, geçen cuma gecesi saat 22.30 sıralarında evlerinin balkonundaki demir çardağa bağladığı iple kendini asarak intihar etmiş, arkasında ‘Herkes hakkını helal etsin. Bu duruma daha fazla dayanamayacağım’ yazılı bir not bırakmıştı.
Soru şu; Nisa’nın ailesine müjde veren anlayışın, Soner’in ailesine söyleyebileceği bir şey var mı? “Kusura bakmayın, sosyal devletin yerine, Milli Piyango İdaresi’ni koyduk. Yapılan çekilişte size bir şey çıkmadı, gelecek sefere mi” diyecekler!
Ne yazı ki, Soner için, gelecek sefer yok!