‘Vazgeç evlat’ dedim. ‘Tank resmi yapmasını bilmem. Sende bilme ve yapma’ dedim. ‘Kuş resmi, çiçek resmi, böcek resmi, ağaç resmi, hepsinden önce de insan resmi yap’ dedim. İkiletmedi...

‘Vazgeç evlat’ dedim. ‘Tank resmi yapmasını bilmem. Sende bilme ve yapma’ dedim.

‘Kuş resmi, çiçek resmi, böcek resmi, ağaç resmi, hepsinden önce de insan resmi yap’ dedim. İkiletmedi, onları yaptı...

 

Televizyon kanallarının hemen tümünde büyük çoğunluğu 1995 yılı sonrası doğumlu, yaşıtları olan çocukların, tankın şehre uyarlanmışı olan panzerleri taşlayışlarını görünce bana döndü 8 yaşındaki oğlum ve sordu önündeki beyaz kâğıdı kalemiyle göstererek; “Baba, tank resmi yapabilir misin?”

‘Vazgeç evlat’ dedim. ‘Tank resmi yapmasını bilmem. Sende bilme ve yapma’ dedim. ‘Kuş resmi, çiçek resmi, böcek resmi, ağaç resmi, hepsinden önce de insan resmi yap’ dedim. İkiletmedi, onları yaptı.

Sonra da düşündüm, 80 yıllık cumhuriyetin Kürde dair politikasını.

Varlığı ayan beyan ortada olan ve dünya âlemin de bildiği bir gerçeğe hâla bu denli duyarsız ve ilgisiz kalmak nasıl bir umarsızlığın tezahürü ki!

Basın yazıyor. Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Diyarbakır’da görüştüğü kimi sivil toplum örgütlerine kapı arkasında “gizli, kapaklı” sanki suç işliyormuş gibi Kürde dair “iyileştirme” gayretli sözlerinin arkasında olduğunu beyan etmiş!

Arkasında olsan kaç yazar pek sayın başbakan…

“İyileştirici” sözlerinin arkasında olan bir siyasetçinin işi midir bunca kanın üzerinden bir kez daha geçerek güvenlik politikalarına endeksli siyaset yapmak!

Sahi! Siz, bir halkın bunca zulme ömrü billâh eyvallah edeceğini mi bekliyordunuz?

Bir halkın üzerine bu kadar gidilmez sözünü bir kez daha telaffuz etmek bilmem neyi değiştirir.

Bir halk bu denli değerlerine yabancılaşsın, kendini, kimliğini, kültürünü, dilini, tarihini; özetle her bir şeyini reddetsin ve yeniden, adeta yeni, kendinin olmayan bir kimliğe bürünsün diyorsunuz! Hem de bunu yeni değil 80 senedir ısrarla, inatla ve umutla; belki bir gün yola gelir, ikna olurlar diye bildiğiniz bütün yöntemleri kullanarak dayatıyorsunuz…

Koca koca akademisyenlerinizle, strateji ürettiğini zanneden stratejik araştırma merkezlerinizle, politik kurumlarınızla taarruza geçerek ülkenin olanca kaynaklarını seferber edip “Türk Kürtlüğü” safsa(la)tasını, kabul edin diyorsunuz!

En az on defa ülkenin tamamının yeniden her yönüyle elden geçirilip daha iyi bir yaşam düzeyine kavuşabileceği ülke kaynaklarını, kör inadınız yüzünden çorak dağlara, mağaralara, bu halkın öz be öz evlatlarının başına ısrarla bomba diye yağdırıyorsunuz.

Sonra da dağlardan cenazeleri dönen yoksul vatan evlatları halk çocuklarının bölünmüş ruhlarının, bedenlerinin şehadeti üzerinden gözü yaşlı analarının gözlerinin içine bakma yürekliliğini dahi gösteremeden “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyor / dedirtiyorsunuz!

Olmuyor Sayın Erdoğan olmuyor. Bir kez değil, bin kez daha olmuyor. Siz ve sizler gibi düşünenler, sorunları terörize ederek güvenlik gerekçeli politikalarınızda ısrar ettikçe daha çok 8–10–12 yaşlarındaki Kürt çocukları oyun parklarında diğer yaşıtları gibi top peşinde koşuşturacaklarına, şehirlerde panzer peşinde koşuşturacaklar…

Hiç mi merhametiniz yok bu çocuklara…

İnanın ki arkanıza aldığınız siyasal güç, ziyadesiyle sorunu çözmeye ve sizi tökezlemelerinize rağmen tarihe nakşetmeye hazır. En azından ben öyle görüyorum. Tarih her zaman insan tekine politik olarak bu denli şansları vermez / veremez. Siz bu şansı fazlasıyla yakalamış ve diktatörlük, darbe dönemlerinde bile zor yakalanan politik bir temsiliyete “seçimle” sahip olmuşsunuz. Daha ne istiyorsunuz ki! İnanın birazcık sorumluluk üstlenmek, birazcık cesaret yeter de artar bile. Ama görünen o ki, bilim İnsanlarının dediği gibi “Bir önyargıyı ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan daha güç”müş meğerse…

Kürt korkularınızın ve rüyalarınıza giren Kürt ve kült heyulalarınızın mahkûmu olmuşsunuz. Dilerim kurtulursunuz, ama zor. İflah olacak gibi değilsiniz. Çoktan bir siyasal lider olarak umudumu yitirdim sizden. Derdi var diyordum bu adamın. En azından halden anlıyor. Kendisi de siyaseten resmi ideolojinin darbelisi. Önüne gelen tarihi fırsatı tepmez diyordum. Yanıldı(m)k. Yanıldık ve siz de kaybettiniz Sayın Erdoğan.

Çünkü siz de her zaman olduğu gibi, Kürdü ateşle imtihan etme yolunu seçtiniz. Böylesine bir “çözüme evet” dediniz. Bilesiniz ki sokaktaki çocukların bile yaşama ve dünyaya dair beklentilerinin hayal ve kurmaca dünyasında tanklar, toplar, silahlar, yani şidddet yer ediyorsa siz bu savaşı peşinen kaybetmiş oluyorsunuz pek sayın başbakan…