Google Play Store
App Store

Avrupa kışa hazırlanıyor. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlardaki fiyat artışıyla başlayan enerji krizi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle AB için “enerjide dışa bağımlılık” krizine de dönüştü. Doğalgaz gereksiniminin yüzde 83’ünü birlik dışı ülkelerden karşılayan AB, başta Rusya olmak üzere enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışıyor.

2020 yılında AB’nin ithal ettiği kömürün yüzde 54’ü, doğalgazın yüzde 43’ü, petrolün ise yüzde 29’u Rusya’dan geliyordu. Bir de Türkiye’deki duruma bakalım. Kömürün yüzde 39’unu, doğalgazın yüzde 44’ünü, petrolün ise yüzde 24’ünü Rusya’dan ithal etmişiz. Rakamlar birbirine çok yakın ancak Avrupa’daki “panik havası” Türkiye’de yok. Halbuki doğalgazda Avrupa’dan daha büyük bir oranda (yüzde 99) dışa bağımlıyız. Petrol ve kömürde de durum çok benzer olmasına rağmen Türkiye’de bir panik havası yok. Ne artan fiyatlara karşı bir tasarruf tedbiri ne de Rusya ile ilişkilerin kırılganlığı konusunda bir şüphemiz var. Rusya’nın da dış etkenler kaynaklı bir sorun yaşamayacağını ve bize gaz, kömür ve petrol göndermeye devam edeceğini varsayıyor olmalıyız. Sizce de bu rahatlık biraz fazla değil mi?

Rusya’nın bize gönderdiği gazı kesmeyeceğini, petrol ve kömür satışına devam edeceğini varsaysak bile bugün Avrupa’nın aldığı tedbirleri alarak dışa ve fosil yakıtlara bağımlılığımızı azaltsak fena mı olur? Hem enerji ithalatının ekonomiye getirdiği yükten bahsediyoruz hem de enerjiyi daha az ve verimli kullanmak için hiçbir şey yapmıyoruz. Hükümet, tedbir alması gereken onlar olduğu halde elektrik ve doğalgaza zam yaparak halkı cezalandırıyor. Kış yaklaşıyor, Türkiye ağustos böceğinin kaderini paylaşabilir.

DOĞALGAZ DEPOLARI YETERSİZ

Bakın Avrupa’daki karıncalar neler yapıyor. Birlikteki doğalgaz depolama tesislerinin doluluk oranı şimdiden yüzde 80’e ulaştı. Türkiye de Silivri ve Tuz Gölü’ndeki depoları doldurdu ancak depolama kapasitemiz çok düşük. Tuz Gölü’nde 1,2 milyar metreküp gaz depolanabiliyor ve günde 28 milyon metreküp gaz şebekeye verilebiliyor. 2021’in Ocak ayında Türkiye’nin günlük gaz tüketimi 288 milyon metreküpü görmüştü.

AVRUPA’DA DESTEK TÜRKİYE’DE ZAM

İtalya, İspanya ve Polonya’da doğalgaz veya elektrikte KDV oranları indirildi. Birleşik Krallık Ekim ayından itibaren enerji faturalarında indirime gidiyor. İspanya, Avusturya ve Almanya toplu taşımayı teşvik eden, ücretsiz veya indirimli kullanım seçenekleri yarattı. Türkiye’de ise doğalgaz 9 ayda yüzde 119 zamlandı. Devletin enerji fiyatlarını düşük tutmak için uzun zamandır desteklediğini (sübvansiyon) biliyoruz. Ancak, paranın bol olduğu zamanda kesilmeyen bu desteklerin insanların yüksek enflasyon, düşük ücret ve işsizlik nedeniyle geçim derdine düştüğü bu günlerde kesilmesi, destek için ayrılabilecek 128 milyar doları aşan maddi kaynakların kötü yönetim nedeniyle eritilmesi anlaşılır gibi değil. Yunanistan hem gaz hem de elektrikte tersini yaptı destekleri artırdı örneğin. Fransa ve Yunanistan toptan elektrik fiyatına sınırlama getirirken Ege’deki komşumuz yıllık ücreti 45 bin avronun altında kalan tüketicilerin ek ödemelerin yüzde 60’ını karşılama kararı aldı.

KLİMALAR 27 DERECEDE

Bir de Türkiye’nin hiç sevmediği enerji tüketimini azaltan önlemler var. İspanya, Ağustos başında aldığı bir dizi kararla, işyerlerinde klimaların 27 derecenin altında, kışın da 19 derecenin üstünde çalışmasını yasakladı. İtalya ve Yunanistan 27 derece kuralını kamuda zorunlu kıldı, Fransızlar klima açıkken cam açana 150 avro ceza kesti. Mağazaların gece 10’dan sonra ışıklarını açması, anıtların ışıklandırılması da yasaklar arasında yer alıyor. Benzer örnekler Avrupa’daki birçok ülkede hayata geçirildi. Elektrik üretimi kapasitesinin tüketimin çok üstünde olduğu Türkiye ise yeni santrallar kurmaya devam ediyor. Bu hatasını da insanları adeta elektrik tüketmeye özendirerek kapatmaya çalışıyor. Yalıtımsız binalar, çatılarda göremediğimiz güneş panelleri, ışıkları hiç sönmeyen reklam tabelaları, ısıtma ve soğutmada sınır derecelerin olmaması Türkiye’yi Avrupa’nın enerjiyi en kötü kullanan ülkelerinden biri yapıyor.

Enerji dönüşümüyle birlikte petrol, kömür, uranyum ve doğalgaz gibi sınırlı kaynaklar açısından zengin olmayan Türkiye gibi ülkeler için bir fırsat belirdi. Enerjiyi daha verimli ve akıllı kullanmayı en başa koyarak yenilenebilir enerji temelli bir dönüşüm artık mümkün. Vazgeçilmez sanılan doğalgazı bile ikame edebilecek ısı pompası gibi çözümler önümüzde duruyor. Bizden daha zengin ülkeler tasarruf tedbirleri alırken, yoksulluğun bizim kadar derin olmadığı ülkelerde halkın artan faturalara karşı desteklendiğini görüyoruz. Türkiye ise kendini fırtınaya doğru kürek çekiyor. Acil önlem almazsak geleceğimizi biz değil fırtınanın şiddeti belirleyecek.