Ne gidecek başka bir evleri ne de paraları var. Ellerine tutuşturulan tebligata göre de bu, kimsenin umrunda değil...

Ne gidecek başka bir evleri ne de paraları var. Ellerine tutuşturulan tebligata göre de bu, kimsenin umrunda değil. Yıllardır yaşadıkları evleri yok pahasına satıp, sokaklarını, mahallelerini terk etmeleri isteniyor; çünkü oralar ‘dönüştürülecek’, köhnemiş evler cilalanıp yeniden parlatılacak; çünkü oralar kentin yeni gözdesi olacak; çünkü kıt kanaat geçinen insanların yaşaması için fazla değerli; çünkü her güzel şeyde olduğu gibi oralar da ‘tozu kiri’ silindiğinde, midesi boşların değil, bağırsağı doluların olacak... ve tabii bunun havalı da bir adı olacak: Kentsel Dönüşüm.
 
İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Ayvansaray bu yerlerden biri. Sulukule, Tarlabaşı, Fener, Balat gibi şehrin pek çok yerinde gerçekleştirilmek istenen kentsel dönüşüm projelerinin hedefinde... 2005 yılından beri yürütülen çalışmalar neticesinde mal sahiplerinin bir kısmı evlerini satmış. Diğerleri ise evlerinin değerinin çok altında satın alınmak istendiğini söyleyerek karşı çıkıyor. Evini satmamak için direnen insanlar içinde, gördüğü baskıya dayanamadığı için intihara kalkışanlar var.
 
Kentsel dönüşüm, “bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanan strateji ve eylemlerin bütünü” şeklinde ifade ediyor. Oysa yaşananlar bize gösteriyor ki, amaç bölgenin tarihi dokusunu canlandırırken sakinlerinin de daha iyi, daha temiz ve konforlu bir çevrede yaşamasını sağlamak değil. Amaç, kentin para getirmeyen atıl yerlerini zenginlere açmak. Bunu sağlamak için de kentsel dönüşüm projelerinin büyük çoğunluğunun kamu ve özel sektörün işbirliğiyle gerçekleştirildiğini görüyoruz.
 
Projelerin dayanağı olan ‘yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması’ hakkındaki kanun ve ilgili yönetmelikle birlikte, kentsel dönüşüm uygulayacak belediye, arazinin sağlanması (insanların kovulacağı bölgenin seçilmesi) ve temel altyapı sorumluluğunu üzerine alarak, bölgeyi özel sektörün hizmetine sokuyor. Açılan ihalelerin eşe dosta gittiğini söylemeye gerek bile yok. Sonrası malum; sivil toplum örgütlerini, konuyla ilgili uyarılarda bulunan meslek odalarını dikkate almayan, para neyi emrediyorsa onun peşinden giden, kamusuyla özeliyle yıkıcı ve ezici koca bir ekip ve onlarla karşı karşıya kalan çoğu dar gelirli mahalleliler...
 
Geçtiğimiz aylarda, kentsel dönüşüm projelerinin bayraktarlarından Beyoğlu Belediyesi, Tarlabaşı’nda neden olduğu hak ihlalleriyle ilgili Uluslararası Af Örgütü tarafından uyarıldı. Evlerinden zorla çıkartılmak istenen mahalle halkının belediye görevlileri ve polisler tarafından tehdit edildikleri gerekçesiyle şikâyette bulundukları Af Örgütü, ‘uluslararası insan hakları standartlarına uygun yerleşimler sağlanana dek tahliyelerin askıya alınması’ gerektiği konusunda Beyoğlu Belediyesi’ni uyardı. Uyarıyı gerektiren nedenler arasında, tahliyesi istenen pek çok kişiye yeterli süre verilmediği, zararlarının karşılanmadığı ve taciz iddialarıyla ilgili olarak da kamu görevileri hakkında soruşturma başlatılmaması var.

Hükümet, yüksek kâr getireceğini belirlediği mahalleler ve sit alanlarından kazmayı eksik etmiyor. Evlerin içindeki yoksulluk ve yoksunlukla ilgilenmekten çok, onları gözden ırak yerlere sürmeyi tercih ediyor. Sorunlara çözüm üretmek yerine, üzerine oteller, alışveriş merkezleri ve villalar inşa ediyor. Sit alanlarını doldurarak doğayı, tarihi; mahalleleri yıkarak şehrin ruhunu öldürüyor. İnsana ait olmaktan çıkıp paranın malı haline getirilen kentler, hızla yaşanmaz hale geliyor.

Barınma, mülk edinme en temel insan hakkı. Ancak tıpkı diğer haklar gibi ülkemizde yok sayılıyor. Yaşam hakkı nefret politikalarına, sağlık ve eğitim hakkı özel sektöre, kanun önünde kendini savunma hakkı ‘seni de dilini de tanımıyorum’ inadına, özel yaşamın gizliliği hakkı ‘bir gün işime yarar’ pusuculuğuna, barınma hakkı da rant hesaplarına kurban ediliyor. Ancak bu politikalara gönül vermişlere söylemek isterim ki, yoksulun üzerine yıkılan hayattan bir zenginlik çıkmaz. Bugün yok saydığın, görmezden geldiğin ne varsa, yarın varlığının en büyük tehdidi olur. Yuva yıkanın yuvası olmaz.

twitter.com/GozdeBedeloglu