Olmuyordur değil mi? Çocuklara artık, “tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda” diye şarkı söyletilmiyordur. Milli Eğitim Bakanlığı, “yuvadır kuşlara, örtüdür toprağa, can verir doğaya ormanlar yurdumda” dizesinin üzerini çizdiğini açıklamış ve “bir tek dal kırılmadan, ormansız kalmadan, her insan bir fidan dikmeli yurdumda” mısrasını müfredat dışında bıraktığını açıklamıştır. Yönetimde bütünlük bunu gerektirir çünkü... Sonra, Allah muhafaza tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçilmesi gerektiğine dair kendine kamu spotu hazırlayan Tarım Bakanlığı’nın durumuna düşmek var. Milli Eğitim, ‘milli iradenin’ kestiği ormanların şarkısını söyletmesin artık çocuklara.

• • •

Zeytin ağaçlarına dozerle girildiğinde sesini çıkarmayan Tarım Bakanlığı’nın kamu spotu nasıl ki iç bulantısına neden olduysa, iktidarın fidan güzellemesi de şiddetli bir karın ağrısından başka bir şey değil. Memleketin girilmemiş ormanı, kurutulmamış deresi kalmadı. Sözler emire, emirler ihaleye, ihaleler felakete döndü yurdumda. Yuvadır betona, örtüdür ranta, can verir iktidara ormanlar... Her yandaş bir bina dikmeli yurdumda... Aman! Memleket çimentodan, reklam panoları projeden mahrum kalmasın. Yaşanması her geçen gün daha da büyük bir ızdırap haline gelen İstanbul’un, kalan tek nefes kaynağı Kuzey Ormanları da üçüncü köprüye kurban edildi. Bu, erişilebilen son temiz hava ve su kaynağıydı.

• • •

Köprüler İstanbul’un trafiğine çözüm olmaz, yapıldığı yerde kendi kalabalığını üretir, olan doğaya olur, dendiğinde “beğenmiyorsanız köprüyü kullanmayın, boğazı yüzerek geçin ehe ehe” diye dalga geçmelerinin nedeni, günü kurtarma üzerine kurulmuş bir geleceksizlik vizyonu! Sanıyorlar ki oradan söktükleri bir ağacın yerine şuraya on fidan dikmekle mesele hallolur. Bunun da adı, ‘Fidan dikme töreni’ olur, devlet erkanının elde kürek fotoğrafları Anadolu Ajans’a ne de güzel yaraşır. Ne var ki, aradığımız ekosisteme oradan kestim yüz tane, buraya diktim bin tane ile ulaşılamıyor. Kuzey Ormanları gibi belirli bir kısımda bulunan ağaç, böcek, kuş, taş, kaya, toprak gibi birbirini saran ve süreklilik arz eden ekosistemin oluşması için binlerce yıl gerekiyor.

• • •

Binlerce yılı bir günde yok etmenin adı olan ‘çılgın proje’ nin ayrıntılarını, bir doğrunun bin yanlışla harmanlandığı torba yasalarda bulmak mümkün. Şöyle ki; başta bilim insanları olmak üzere, hayat bilgisi dersini başarıyla tamamlamış herkesin yüksek sesle dillendirdiği üzere, 70’li yıllardan beri trafiğe çözüm olamadığı gibi, aksine karayolu trafiğini teşvik eden bir yöntem olan köprücülüğün fayda getirmediği ortada. Deniz ulaşımı ve raylı sistemin teşvik edilmesi gerekirken, peki neden köprücülük sorusunun ise tek bir cevabı var. Rant! Denizin dalgası satılmaz; ama köprünün geçtiği toprak imara açılabilir. Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı iken, çağdaş kentleşme ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğuracağını söylediği ve bir cinayet olarak tanımladığı 3. Köprü için bugün lideri olduğu iktidarın, torba yasanın içine Kuzey Ormanları’nı yapılaşmaya açan maddeler eklediği ortaya çıktı. 1 Mart 2014’te yürürlüğe giren torba yasadaki Orman Kanunu’nun ek 9. maddesine dahil edilen fıkra ile, karayolları sınır çizgisi içindeki ormanlık alanlara, eş dost rahat rahat AVM-otel yapabilecek.

• • •

En başından beri mesele ne trafiğe çözüm bulmak, ne de halkın gereksinimlerine cevap vermekti. Öyle olsaydı iktidar bir kulağını bilime, diğer kulağını da tohumlar fidana şarkısına verirdi. Adı, trafik çilesiyle özdeşleşmiş bir kent için köprülerin ulaşım sorununu azaltmadığı, aksine yeni bir trafiğe neden olduğu ve daha çok çevre kirliliğine davetiye çıkardığı bilimsel olarak kanıtlandı. Hükümetin ısrarı ; bilimi algılayamamasında değil, önünü alamadığı hırsından, rantçılığından... Şüphe duyulmasın, insan ömrü denen o kısacık zaman diliminde, tohumla orman arasındaki o kadim hayat yolunu tahrip etmenin bedelini hepimiz ödeyeceğiz.