Yüz yıl sonra Rosa Luxemburg’a mektup

JÜLİDE KURAL

Sevgili Rosa, yoldaşım. 

İşgal, savaş ve şiddet sarmalında bir yanda Filistin, bir yanda Rojova ve patlamaya hazır bir dünya zamanından sesleniyorum sana. Çocuklar ölürken; kadınlar ölürken; erkekler ölürken kriz içindeki kapitalizm daha çok silah daha çok kar uğruna halkları birbirine vurduruyor. Üstelik her türlü ideolojik argümanı utanmazca araçsallaştırırken insanlığı da çaresizce seyretmeye zorluyor. Tıpkı senin mektubunda yazdığında gibi “Acı dolu bir dönemin tanıklarıyız hepimiz.” Biz de maalesef Rosa. 

Yoldaşım, yaşadığım ülkenin yüz yıllık Cumhuriyet serüvenine doğru bir yolculuğa davet etmek istiyorum seni. Ki neredeyse senin katledilmenden (15 Ocak 1919) birkaç yıl sonra yani 29 Ekim 1923’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihine.  

Bir yandan Osmanlı saltanatı diğer yandan emperyalist güçlere karşı halkların katılımı ve gücüyle verilen mücadele… Monarşiden Cumhuriyet’e geçiş. Bu kuşkusuz tarihsel bir ilerlemedir ancak demokratik bir halk cumhuriyeti yerine ulus devlet inşası bağlamında kapitalist sistemi kuran egemenler kendi sınıfsal çıkarları adına büyük işçi emekçi kitleleri baskı ve sömürü mekanizmasının içine hapsetti.  

Ah Rosa tarihin didaktik diline kapıldım sanırım ama yüzyıl önce yoksul halkların mücadelesinde temellenen demokratik bir cumhuriyeti gerçekleştirememenin öfkesi ya da hüznü belki de bu dilde saklı olan?  

Ama elbette bu yüz yıllık serüven olağanüstü mücadeleler; hak kazanımları; örgütlü büyük işçi emekçi kitleleri; özgürlük mücadelesinde kararlı kadınları; devrimci gençliğin ölümü göze alarak halklar uğruna verdiği direnişleri; kürt halkının özgürlük mücadele tarihini; köylülerin yaşam alanı mücadelesini ve tabii Gezi’de simgelenen demokratik paylaşımcı özgürlükçü gençlik potansiyelini de taşıyor kuşkusuz. 

Yine bu yüzyıllık serüven ülkenin neoliberal kapitalist politikalara entegrasyonu için yapılan faşist darbeler, baskı şiddet ve işkence ile dolu yıllar, gözaltında kayıplar, yargısız infazlar, köy boşaltmaları ve binlerce genç ölüler listesi. Sahiden Rosa ne çok genç insan öldürüldü bu topraklarda…  

Senin de daima bildiğin gibi büyük emekçi kitleleri, ezilenleri bölerek bazen “dini” kullanarak, bazen “düşman” yaratarak, bazen “terör” diyerek egemenlerin her daim uyguladığı strateji bugünlerde tek adam rejiminin keyfiyeti altında hukuku, basın özgürlüğünü ayaklar altına alarak varlığını sürdürüyor.  

Sen şimdi bana soruyorsun yoldaşım ya sanat? Sanat insanlık tarihinin deneyimlerinde çelişkinin en yoğun olduğu zamanlarda hayata akan değişen değiştirendir diye düşünenlerden biri olarak bazen yılgınlığa ya da korkuya kapılsa da yüz yıllık tarihsel pratiğinde daima gelişiyor diyebilirim. Belki hayata daha fazla katılmalı belki de kitleler sanatla daha fazla buluşmalı gerçeği için hep birlikte mücadele etmeliyiz.  

Yani yoldaşım sen dünyayı bize bıraktığından bugüne mücadele sürüyor ve sürecek… Ta ki o güne dek…  

Seni ve Clara’yı çok özlüyorum Rosa. Kucaklıyorum sizleri kalpten.