Zenginler salgında servetlerini artırdı
Küresel mültimilyonerler servetin giderek daha fazlasına hükmediyorlar. 90’lardan bu yana yaratılan servetin yüzde 38’ine en zengin yüzde 1’lik kesim el koyarken, en alttaki yüzde 50 ancak yüzde 2’sine sahip olabildi.
Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı adlı inisiyatif tarafından hazırlanan 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu geçen hafta dünya kamuoyuyla paylaşıldı. Çalışma, Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital kitabının yazarı Thomas Piketty öncülüğünde; aralarında Emmanuel Saez, Gabriel Zucman’ın da bulunduğu geniş bir araştırmacı kadrosu tarafından hazırlandı.
Raporda dünyanın yoksul yarısının toplam gelirden aldığı payın 1820 yılındakinin yarısı olduğuna dikkat çekiliyor. Küresel eşitsizliğin, Batı emperyalizminin gücünün zirvede bulunduğu 20. yüzyılın başına denk ölçüde keskinleştiğinin altı çiziliyor. 1945’ten 1980’e kadarki dönemde sırf ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da değil Çin’de, Hindistan’da da eşitsizliğin azaldığı bir dönem yaşandı. Bu süreçteki üretkenlik artışının ve refahtaki yükselmenin; hızlı büyümenin ancak eşitsizliğin derinleşmesiyle yakalanacağı önyargısını çürüttüğü vurgulanıyor. Aslında benzer bir tablo 21. yüzyılın başında “pembe dalga” sırasında kısa bir dönem de olsa Latin Amerika’da da yaşandı.
Raporun önsözünü kaleme alan Nobel ödüllü iktisatçılar Abhijit Banerjee ve Esther Duflo, 70’lerin sonunda ABD ve İngiltere’de ekonomik büyümenin tökezlemesinin, eşitsizliği düşük düzeylerde tutan kurumların (asgari ücret, sendikalar, vergiler, düzenlemeler vb.) suçlanmasına yol açtığını, servetin özel ellerde birikmesini getiren girişimcilik kültürünün kutsandığını hatırlatıyorlar. “Reagan-Thatcher devrimi”, ABD ve İngiltere’de bugün de süren eşitsizliğin başlangıç noktasıydı. Bu rüzgâr sırf Anglosakson ülkeleriyle sınırlı kalmaz, Çin ve Hindistan da özel sektör öncülüğünde büyümeyi benimser, eşitsizliklerden endişe duymaya gerek olmadığına inanmaya başlar.
Dünya Eşitsizlik Raporu açık-erişimli, şeffaf, bol ve güvenilir veri içeren bir “kamusal mal” olarak ilgililerin hizmetine sunuluyor.
EN EŞİT AVRUPA EN EŞİTSİZ ORTADOĞU
Eşitsizlik düzeyleri bölgelere göre de farklılık gösteriyor. En zengin yüzde 10 Avrupa’da gelirin yüzde 36’sını alırken, bu oran Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yüzde 58’e kadar çıkabiliyor. Son 20 yılda, özellikle Çin ve Hindistan’da hızlı büyüme tempoları yakalanması sayesinde, ülkeler arasındaki eşitsizlik makası biraz daralırken, zengin ülkelerin kendi nüfusları arasındaki eşitsizlik keskin bir biçimde derinleşti.
Gelir ve servet eşitsizlikleri, kuralsızlaştırma ve liberalizasyon programlarının uygulanmasıyla birlikte 80’lerden beri hemen her yerde derinleşiyor. ABD, Rusya ve Hindistan’da keskin artışlar gözlenirken, Avrupa ve Çin’de daha ılımlı bir süreç söz konusu. Rapor eşitsizliğin kaçınılmaz bir durum değil, bir politik seçim olduğunu savunuyor.
ULUSLAR ZENGİNLEŞİRKEN HÜKÜMETLER YOKSULLAŞTI
Son 40 yılda özellikle özelleştirmelerin etkisiyle, ülkeler zenginleşirken hükümetler belirgin biçimde yoksullaştı. Kamusal aktörlerin servetteki payı zengin ülkelerde sıfıra hatta eksiye düştü. Bu tüm servetin özel ellerde toplanması anlamına geliyor. Covid-19 kriziyle baş edilmek için hükümetler GSYH’lerinin yüzde 10-20’si arası bir oranda özel sektörden borçlanmak zorunda kaldılar. Hükümetlerin bu düşük servet düzeyi, hem gelecekte eşitsizlikleri azaltmak, hem de iklim değişikliğine karşı mücadele etmek için devlet kapasitesini sınırlıyor.
EN ZENGİNLER DAHA DA ZENGİNLEŞTİ
Küresel mültimilyonerler son onyıllarda küresel servetin giderek daha fazlasına hükmediyorlar. 90’ların ortasından bu yana yaratılan servetin yüzde 38’ine en zengin yüzde 1’lik kesim el koyarken, en alttaki yüzde 50 ancak yüzde 2’sine sahip olabildi. Milyar dolarlık serveti bulunanların toplam servetteki payı da yüzde 1’den yüzde 3’e sıçradı. Covid pandemisi ise, küresel milyarderlerin servetinde en keskin artışın kaydedildiği dönem oldu.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ HÂLÂ DERİN
Emek gelirleri içerisinde kadınların payı 1990’da yüzde 30 iken bugün hâlâ yüzde 35’in altında. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştiği bir dünyada bu oranın yüzde 50 olması beklenir. Bazı ülkelerde bu konuda ilerleme sağlanırken, bazılarında ise durum daha da kötüye gidiyor.
KARBON SALIMLARI DA ÇOK EŞİTSİZ
Küresel gelir ve servet eşitsizlikleri, ekolojik eşitsizliklerle yakından bağlantılı. Ortalama olarak bir kişi yılda 6,6 ton CO2 salıyor. Ancak bu miktar gelire göre ciddi farklılıklar gösteriyor. En tepedeki yüzde 10 tüm karbon salımlarının yüzde 50’sinden sorumluyken, alttaki yüzde 50’sinin salımları yüzde 12 ile sınırlı kalıyor. Bu sadece bir zengin ülke-yoksul ülke sorunu değil. Düşük ve orta gelirli ülkelerde yüksek karbon salanlar bulunduğu gibi, zengin ülkelerde düşük salım yapanlar da var. Avrupa’da alttaki yüzde 50’nin kişi başına karbon salımı 5 ton iken, bu Doğu Asya’da 39 ve Kuzey Amerika’da 73 tona kadar yükseliyor.
SERVET VERGİSİ MUTLAKA GEREKLİ
2022 Dünya Eşitsizlik Raporu servetin yeniden bölüşümü için de politika seçenekleri geliştiriyor. Yukarıdaki tablo küresel mültimilyonerlere uygulanacak ılımlı bir servet vergisinin yaratacağı kazançları gösteriyor. Buradan, artan oranlı düşük servet vergileri uygulanmasıyla bile eğitim, sağlık ve ekolojik dönüşüm için seferber edilebilecek, küresel gelirin yüzde 1.6’sı kadar bir kaynak sağlanacağı anlaşılıyor. 21. yüzyılın yarattığı sorunlarla başa çıkabilmek için gelir ve servetin yeniden bölüşümü için adımlar atmak gerekiyor. Hatırlayalım ki, 20. yüzyılda modern refah devletleri artan oranlı vergilerle fonlanan sağlık, eğitim ve fırsat eşitliği programları sayesinde büyük ilerlemelere imza atmıştı.
TÜRKİYE EŞİTSİZLERİN DAHA EŞİTSİZİ
Raporda Türkiye’nin de gelir ve servet dağılımı bozukluklarının en derin yaşandığı ülkelerden biri olduğu belirtiliyor. Üstteki yüzde 10, alttaki yüzde 50’nin, kişi başına tam 23 katı gelir elde ediyor. Diğer bir ifadeyle üstteki yüzde 10 gelirin yüzde 54,5’ine el koyarken, alttaki yüzde 50’nin payına gelirin ancak yüzde 12’si düşüyor.
Raporda, Türkiye’de eşitsizliklerin seyrine ilişkin çok sınırlı veri bulunmakla birlikte, genel hatlarıyla 80’ler ve 90’larda eşitsizliklerin azaldığı, son 15 yılda artış gösterdiği, 2018-2021 dönemindeki süreçten tüm gelir gruplarının olumsuz etkilendiği belirtiliyor.
Servet dağılımına gelince, Türkiye’nin kişi başına geliri yakın düzeyde, benzer ülkelere göre daha da adaletsiz bir servet dağılımı kompozisyonu sergilediği söyleniyor. Bugün alttaki yüzde 50, ortadaki yüzde 40 ve üstteki yüzde 10; servetin sırasıyla yüzde 4, yüzde 29 ve yüzde 67’sine sahip. Emek gelirleri içerisinde kadınların payı Türkiye’de yüzde 23 civarında. Bu Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki yüzde 15’lik oranın üzerinde bulunmakla birlikte, Yunanistan’daki yüzde 37, Bulgaristan’daki yüzde 43 düzeyinin çok gerisinde. Türkiye’deki kadınların gelirdeki payları, 1990 ila 2005 arasında değişmedikten sonra, o günden bu yana 6 puan artış göstermiş.
Türkiye’de karbon salımları yılda kişi başına 6 ton civarında. Nüfusun alttaki yüzde 50’sinde bu miktar 3,1 ton iken, tepedeki yüzde 10’da 22,6 tona kadar yükseliyor. 1990’dan bugüne, kişi başına karbon salımları yılda 1 ton artmış durumda.