Bugün Anayasa’nın 105. Maddesi’ne göre Cumhurbaşkanı’nın sorumsuzluk hali söz konusu. Sorumluluk bakanlar ve başbakana ait.

Sorumsuzluğundan ötürü örtülü ödeneği kullanması da mümkün değil. Bugünkü durum ise bunun aksi.

Ayrıca Cumhurbaşkanının sadece vatana ihanetten yargılanması mümkün. O da TBMM’nin üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlanabiliyor.

Bugün söz konusu suçlanamayacak kişi bir Cumhurbaşkanı. Üstelik de bir partinin genel başkanı.

Bu kişi her gün herkese hakaret ediyor. Sınır ötesi operasyondan, ülkeyi savaşa sokabilecek dış politika söylemlerinden tutun da ülkedeki bir köprünün nasıl yapılacağına varıncaya kadar her şey hakkında ahkâm kesiyor, karar veriyor.

Ayrıca her gün bütün siyasilere, kendisine muhalif olanlara hakaret ediyor. Mesela anamuhalefet partisi genel başkanına mankafa diyor.

Bu sözleri söyleyen, ülkeyi içerde ve dışarda ciddi biçimde sıkıntılara sokan sorumsuz bir kişiye karşı en ufak eleştiride ise insanlar ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’le suçlanarak yargılanıyor. Adalet bunun neresinde?

Türkiye’de bu gerçeği herkesin görmesi gerekiyor.

“Hukuk devletine yaraşır, tarafsız ve bağımsız bir yargı zamanı geldiğinde Cumhurbaşkanı’nı bugün yaptıklarından dolayı yargılayacaktır” dediğiniz zaman hakkınızda ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten fezleke düzenleniyor.

Bir daha soruyorum; adalet bu işin neresinde?

Bu ülkede adalet artık ortadan kalkmıştır. Çünkü hak yok, hukuk yok.

Sorumsuz, suçlanamayacak bir Cumhurbaşkanı, üstelik de bir siyasi partinin genel başkanı, dolayısıyla o siyasi parti devletin ta kendisi oluyor.

O devleti o siyasi partinin genel başkanı yönetiyor.

Dolayısıyla Türkiye’de demokrasi askıya alınmış bir vaziyette. Bunları söylemek, aslında 80 milyon insanın geleceğini kurtarmakla eş anlamlı olduğunu görmek gerekir.

Bir taraftan ekonomi batmış, insanlar aç ve işsiz, taşeronlaşma devam ediyor, devletin kaynakları yandaşlara peşkeş çekiliyor…

Diğer yandan dünyanın en büyük filolu havayolu şirketine sahip olacağız diye ardı ardına milyon dolarlık, milyar dolarlık imzalar atılıyor.

Türkiye’de demokrasi, hak, hukuk olmadığını söyleyen insanlara bu paralar aslında rüşvet olarak dağıtılıyor.

Sırbistan’dan et ithal edilirken, Fransa’dan etin yanında uçak almak için de anlaşma yapılırken zeytin ağacı cenneti olan Türkiye, yarımızdan daha az ağaca sahip Tunus’tan zeytinyağı ithal etme kararı alıyor.

Bunlar bizim vergilerimizle yapılıyor ve tüm bunların kararını da bir kişi veriyor.

Bu sorumsuz kişinin ülkeyi daha fazla yönetmesi kalması Türkiye için son derece kötü sonuçları ortaya çıkaracaktır.

Büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız.

2019’a varmadan bu tehlikenin toplumsal anlamda farkına varmalıyız.