Şeker Bayramı arifesindeyiz…

Bayramlar insanlarımızın en mutlu olduğu günlerdir…

Dini ve de milli bayramların kendine has kuralları vardı.

Örneğin, dini bayramlar öncesi, babalar çocukları için çarşıya çıkar, onlara yeni eşyalar alır, sevdikleri yiyeceklerden bir demet oluşturur, evin hanımı anneler, bayram temizliği sonrası, gelecek konuklara ikram edileceklerini hazırlar, dahası, aile büyüklerine götürülecek tatlıları yaparlardı…

Yani dini bayramlar, hem büyükler hem de çocuklar için mutluluk ve heyecanla yaşanan günlerdi!

∗∗∗

Ulusal bayramların heyecan ve coşkusu bir başkaydı!

Atatürk’e saygı ve minnetle başlayan, tarihin derinliklerinden gelen başarıların heyecanla anımsatıldığı, ülkenin emperyalistlere karşı verdiği “Kurtuluş Mücadelesinin” başlangıcı olan TBMM oluşumu ve laik demokratik, sosyal hukuk devletinin kuruluş öyküsünün heyecanla anlatıldığı, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurum ve kuruluşlarının onurluca yer aldığı, öğrencilerin gururla geçiş yaptığı tören alanlarında, halkın da coşkuyla alkışlarını duymak insana başka bir haz verirdi…

Tabii o günler, 22 yıl öncesinde kaldı!

∗∗∗

Şimdiyse, Cumhuriyetten rövanş almak isteyen, Atatürk’e, emekçiye, emeğe, laik demokratik devlete, Anadolu’ya, Ormana, suya, denize düşman bir yönetim baskısı altında bayramları geçirmeye çalışıyoruz.

“Ekonomist” olduğunu iddia eden acemilerin çökerttiği ekonomiyle açlık ve sefalet içindeyiz…

129 ülkeden 159 çeşit ürün alıyoruz. Döviz arttıkça aç kalan katmanların sayısı da artıyor…

Emekliler ölüme mahkûm edildi…

Kadınlar yol ortasında katlediliyor…

Şeker alabilmek, baklava yiyebilmek emekleriyle kazananlar için bir hayal…

84 milyon insan aç ve gelecek kuşkusuyla yaşıyor…

Okul yaşına gelmiş 3 milyon çocuk okula gidemiyor…

Yani, emek sömürüsü, emperyalist yandaş desteği ve kara parayla yurttaşın lokmasını çalınıyor…

İktidar pişkince, “Aslında vatandaşların geliri yerinde ama hayat pahalılığı var” diyebilme yüzsüzlüğünü gösterebiliyor…

Kısaca bu bayramda öncekiler gibi yoksulluk ve sıkıntı içinde geçecek…

Çünkü çocuklara bir şey almak, torunlara harçlık vermek mümkün olmayacak.

Yani, durum kötü! “Bayram neyimize” diyebiliriz!

∗∗∗

Son 5 yıl inatla her platformda, AKP iktidarında “kimsenin can ve mal güvenliği yok” diyordum!

Cumhuriyet tarihi içinde iktidarlara yapılan en önemli ve haklı eleştiri, “yurttaşın can güvenliğini” koruyamamalarıydı…

Ancak; gelmiş geçmiş iktidarlar, “yurttaşın malına dokunmaz, tapunun varlığına saygı” duyarlardı!

Mahkemeler “tapu” davalarında çok titiz davranır, bu nedenle arazi sınırları ya da mülkiyet konularındaki dava duruşmaları yıllarca sürerdi!

Tapu, mülkiyet hakkının hukuk düzeni içinde mutlak şekilde kullanıldığının göstergesidir!

Çünkü tapu, devlet egemenliğinin en önemli varlık nedenidir…

Devleti parça parça başkalarına peşkeş çeken iktidar, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını tanımadığı için, yurttaşın tapularını da kale almıyor…

Kısaca ve maalesef, AKP döneminde yurttaşın mal güvencesi de ortadan kalkmıştır!

Mal güvencesinin yok edilmesi “acil Kamulaştırma ve istimlak yasasına” yapılan eklerle oluşturulmuştur…

∗∗∗

Erzincan, Ordu, Balıkesir ve Çanakkale’de yaşayan yurttaşların mülklerinin tapularını yok sayarak, emperyalist yandaşlara peşkeş çeken iktidar, şimdi de Niğde’nin Gümüşler Beldesindeki 4 parsellik tarım arazisini altın aramak adına Cumhurbaşkanlığı’nca bir yandaşa veriyor…

Kısaca yurttaşın tapulu malı yani vatan toprakları, çıkarılan bu yasalarla hoyratça yandaşlara ganimet gibi dağıtılıyor…

İktidarın bu tavrıyla “Tapuların hükmü kalmadığı” gibi, devletin egemenlik hakkı da yok ediliyor. Diğer yandan da İktidarın çevre talanı vahşice devam ediyor…

∗∗∗

Hatay’da seçimi almak için ölmüş olan seçmenin binlerce oyunu sandıkta gösteren AKP, FETÖ taktiklerini hala pervasızca sürdürüyor…

YSK, bu oy hırsızlıklarına, siyasi ahlaksızlığa göz yumarsa, geleceğimizin vebali üzerlerinde kalacaktır…

Ve bir gün mutlaka adaletin yerine gelmesi için yargı, o kuruldan hesap soracaktır!

∗∗∗

Yaşadığımız bu kadar kötülük içinde beni üzen bir başka konuyu daha paylaşmak istiyorum.

17. Dönem Tekirdağ Milletvekili arkadaşım Salih Alcan’ı kaybettik…

Salih Alcan‘la aynı partide birlikte yol yürüdük…

İyi bir dosttu. Bir dönem dünür de olduk…

Halk adamıydı. Malkara’da sevilir sayılırdı. Tırnaklarıyla hayatını kazandı.

Milletvekilliği döneminde Tekirdağ’a dürüstçe hizmet etti…

Kalp ameliyatına girdi ve bir daha uyanamadı…

Kederli ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun!

∗∗∗

Bayrama bu sıkıntı ve üzüntüler içinde giriyorum…

AKP’ye ve onun “süfli anlayışına” özenenler artık akıllarını başlarına toplamalıdırlar…

31 Mart seçimi, “Yeter artık” diyen emeği sömürülen işçinin, vefasızca davranılan emeklinin, yerli tohumunu bile kullanamayan çiftçinin, kadının, gencin, aydının uyandığını gösteriyor…

Bir sonraki seçim, “laik demokratik hukuk devletinin” kurulacağı seçim olacaktır!

Bu böyle biline…

Şeker Bayramı’nız kutlu olsun...