Alkışla olmuyor: Bizi hasta hasta çalışmaya zorluyorlar

Ülkede cuma gecesi yaşanan, ‘habersiz sokağa çıkma yasağı’ skandalının ardından Covid-19 salgınına ilişkin tedirginlik arttı. Mücadele, resmi kaynakların aktardığı yönde ilerlemiyor. Sağlık çalışanlarının büyük sorunları da sürüyor: “Bize test yapmıyorlar çünkü personel açığı var. Hastalık böylece gizleniyor. Hastane idareleri, halk sağlığına göre değil iktidarın menfaatlerine göre şekil alıyor. Basına bilgi vermeme konusunda toplantılar yapıyorlar. Ancak gerçekler çıplak. Sadece İzmir’de sağlık çalışanları arasındaki vaka sayısı 241’e yükseldi.”

‘4 MİLYON MASKE DAĞITTIK DEMEKLE OLMUYOR, SALGIN SÜRÜYOR’

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) yönetiminden Hemşire Hülya Baran Ulaşoğlu çarpıcı bilgiler paylaşıyor: “Bakan, 4 milyon N95 maske dağıtıldığını söylüyor. Ama bunlar kullan at malzeme, ‘Yedekledim verdim’ diyerek olmuyor. 3 günde tükeniyor.”

MASKE SIKINTISI BİTMEDİ, KALİTE DE DÜŞTÜ

Ulaşoğlu, “Malzeme sıkıntısı bitmez, bitmesi de mümkün değil” ifadelerini kullanıyor: “Çünkü vakalar artıyor. Devlet üretmeli. Doktora var, hemşireye yok. Ya da hemşire maske takıyorken personele verilmiyor. Yoğun bakım dışında kullanılmıyor. Bürokrasi ve imza karşılığı malzeme alabiliyoruz. Ekipman kalitesi de düştü. Ayrıca bizi önlüklerimizi bile evde yıkamak zorunda bıraktılar.”

YOĞUN BAKIM VAR AMA ÇALIŞACAK HEMŞİRE YOK

Sorun sadece ekipman eksiği ve hijyen değil. Türkiye’de 26 bin yoğun bakım olduğu doğru. Ama çalışacak personel yok. Alanda 164 bin doktor ve 200 bin civarı hemşire bulunuyor. Oysa hemşire sayısı, doktora sayısından 4 kat fazla olmalı. Türkiye’de 100 bini aşkın atanamayan ortaöğretim hemşiresi ise atıl halde bekletiliyor.

AÇIKTA 100 BİNİ AŞKIN HEMŞİRE VAR

Ulaşoğlu, sağduyu yoksunluğuna değiniyor. Altında halk değil sermaye sevgisi var: “Yoğun bakımların yüzde 42’si devlet, yüzde 42’si özel, yüzde 16’sı da üniversite hastanelerinde. Bu üniteler çok kârlı. İktidar hâlâ hastane özelleştirmesi peşinde olduğu için istihdamda direniyor. Özelleştirme sonrası, işler taşerona devredilir” diyor.

HASTANE TOPLANTILARI: ‘BASINA BİLGİ SIZMAYACAK’

Ulaşoğlu; hastane yönetimlerinin salgın sonrası baskıyı artırdığını da söylüyor. “Personelle, ‘Basına asla bilgi sızmayacak’ temalı toplantılar yapılıyor. Sorun paylaşanlar, takip ve baskı altında.”

‘ÇOK ÖNCEDEN VAKALAR VARDI’

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 11 Mart’ta küresel pandemi ilan etti. Oysa bu tarihten 3 hafta öncesinde Türkiye’de vakalar vardı. Ulaşoğlu aktarıyor: “Test yapılmaya başlanmıştı. Bunlar, Ankara Hıfzıssıhha Merkezi’ne gitti. Doktorlar bile kendi hastalarının dahi test sonuçlarını göremedi.”

Bugün sadece İzmir’de, sağlık personelinde görülen Covid-19 pozitif sayısı 241’e erişti. 99 doktor, 78 ebe ve hemşire, 30 personel, 12 tıbbi sekreter, 10 tekniksen, 8 memur, 1 psikolog, 1 eczacı ve 2 güvenlik görevlisi virüs tedavisi görüyor.

Ulaşoğlu, virüsün sağlık çalışanları arasında hızla yayılmasının ardında “Koruyucu ekipman yokluğu ve hijyen sorunları gibi gizlilik de var” diyor: “Vakalar bizden bile gizlenmek istendi. Testler yetersiz kaldı, bilmeden hasta baktık. Bizlere ise özellikle test yaptırılmadı.”

Eğer test yapılsa, personeli sonucu beklemek üzere 14 gün eve yollamak gerekecekti. Ancak insan kaynağı eksikliğinin önü akıldışı yöntemlerle alındı. Durum hâlâ aynı. Normal koşullarda sağlık sektöründekilere 5 günde bir test yapılmalıyken henüz test olmayan çalışan var.

‘BİZ TRUVA ATIYIZ!’

Hastalandığı halde çalıştırılan doktor ve hemşirelerden söz ediyoruz! Ulaşoğlu, konuya uygun bir benzetme yapıyor: “Biz Truva atıyız, birbirimize, yakınlarımıza ve virüs taşımayan hastalarımıza Covid-19 bulaştırdık. Önceki gün İzmir’de bilmeden virüs taşıyan bir arkadaşımızın babası yaşamını yitirdi.”

‘YASAK SONRASI İŞE NASIL GİDECEĞİMİZİ BİLE DÜŞÜNMEDİLER’

Hemşire Ulaşoğlu, sokağa çıkma yasağı kararı sonrası yaşananları da anlatıyor: “Hastanelere nasıl gideceğimizi bile hesaplamadılar. Organizasyonu il, ilçe sağlık müdürlükleri ile hastane yönetimleri yerine biz yaptık. Sadece İzmir Belediyesi yardımcı oldu! Sağlık merkezleri arasında da kopukluk var. Uygulamalar farklı.”

DERTLERİ HALKI DEĞİL, İKTİDARI KORUMAK

Sağlık çalışanları özetliyor: “Alkışla olmaz. Tabiri caizse elimize bir meyve bıçağı verip bizi eğitimden, bilinmez düşmanla savaşmaya yolladılar. Sağlık AKP’nin yumuşak karnı. En çok oy topladıkları yerlerdendi. Şimdi hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının anlaşılmasından korkuyorlar. Kurumlar çürümüş. Süreci bilim yerine siyaset yönetiyor. Dertleri halk değil, iktidarlarının sarsılmaması.”