TÜİK her şeyden önce şunu öğrensin: Demokratik bir hukuk devletinde bütün kamu kurumları ve kamu görevlileri hesap verir, yaptıkları eleştirilir ve sorgulanır. TÜİK bilim insanlarını jurnallemek yerine TÜİK’e yönelik güven düşüklüğünün nedenlerini araştırsa çok daha iyi yapar. Bu güvensizlik uzmanlar arasında da yaygın.

Alternatif enflasyon hesaplama suçu!

TÜİK enflasyon hesaplamasıyla milyonlarca insanın kaderini belirliyor. Emekli aylıkları ve memur maaşları enflasyona göre belirleniyor. Asgari ücretin, işçi ücretlerinin belirlenmesinde ve toplu iş sözleşmelerinde enflasyon önemli bir ölçüt. Kiralar enflasyona göre artıyor. Neredeyse ülkenin tamamının kaderini belirleyen tartışmalı resmi enflasyona karşı alternatif hesaplama yapmak suç değil kamu hizmetidir.

Önce inanamadım. Bir arkadaşımın “sıra TÜİK’ten farklı işsizlik hesaplayanlara da gelecek!” notuyla ilettiği TÜİK’in alternatif enflasyon hesaplaması yapan akademisyenlere suç duyurusu yaptığı bilgisini önce şaka sandım. Daha sonra, 7 Mayıs 2021’de konuya ilişkin ayrıntılar ve belgeler Cumhuriyet’te Şehriban Kıraç’ın haberinde yer aldı. Meğer TÜİK bir grup akademisyen tarafından kurulan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) hakkında 18 Şubat 2021’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş. Dahası bu suç duyurusu işleme konmuş ve 5 Nisan 2021’de akademisyenlerin savunması alınmış.
TÜİK, suç duyurusunda başta Prof. Dr. Veysel Ulusoy olmak üzere Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) üyeleri hakkında inanılmaz suçlamalarda bulunmuş. TÜİK’e göre, enflasyonu araştıran bilim insanlarının TÜİK’e alternatif olmak amacıyla TÜİK ile aynı tarihte enflasyon verisi açıklaması suçmuş. TÜİK tarafından yapılan suç duyurusunda abartılı ve maksadını aşan biçimde kendilerinden sık sık “şüpheliler” diye bahsedilen akademisyenlerin açıkladığı veriler bilimsel değilmiş.


TÜİK’in suç duyurusunda şu inanılmaz ifadeler yer alıyor: “Şüpheliler [akademisyenler kastediliyor] tarafından açıklanmakta olan veriler akademik bir çalışma olarak değil, TÜİK tarafından hesaplanan TÜFE’nin ikamesi ve hatta doğrusu olarak kamuoyuna duyurulmakta; bu durum Kurumumuzun kamuoyu nezdinde itibarına ve güvenilirliğine zarar vermekte, bunun da ötesinde uluslararası yatırımcılar ve finansal piyasalar tarafından ciddiyetle izlenen bir veri olan TÜFE konusunda ülke adına yanlış bir algının oluşmasına zemin hazırlamaktadır.” (Vurgular bana ait).

Bu nasıl bir akıl yürütme ve totaliter zihniyet! Adeta 14. Louis’nin “devlet benim” deyişi gibi! TÜİK ne diyorsa o! TÜİK verilerini kutsal, kendini “layüs’el” (hesap sorulamaz, soru sorulamaz) mi zannediyor? TÜİK verilerini eleştirilemez mi sanıyor? Adeta bir “zamane” Engizisyon zihniyeti!

TÜİK, suç duyurusunda “somut gerekçesi olmayan gerçeğe aykırı açıklamalarla ve bilinçli bir kasıtla Kurumumuzu karalama ve kamuoyunu yanıltma maksatlı olarak hareket edildiği açıktır” diyerek Enflasyon Araştırma Grubunu oluşturan akademisyenlerin adli para cezası ile cezalandırılmasını istiyor. TÜİK ayrıca ayrıntılı bir adli para cezası tarifesi de öneriyor. Bu tarifeye göre akademisyenlere 73 bin liraya kadar adli para cezası uygulanabilirmiş.

Veysel Hoca ve arkadaşları buna da şükretsinler! Dava dilekçesini kaleme alanların hayal gücü biraz daha fazla olsaydı alternatif enflasyon hesaplama cüretinde bulunan “şüpheli” akademisyenler “kutsal” TÜİK’in “tabu” enflasyon hesabının itibarını zedelemek yoluyla ülke ekonomisini krize sürüklemek, ülkeyi batırmak ile de suçlanabilirlerdi! Bu ülke böyle nice absürd suç duyurusuna ve hatta iddianameye tanık olmadı mı?

Bürokratik değil toplumsal bir mesele

TÜİK her şeyden önce şunu öğrensin: Demokratik bir hukuk devletinde bütün kamu kurumları ve kamu görevlileri hesap verir, yaptıkları eleştirilir ve sorgulanır. Türkiye Anayasası’nda demokratik ve sosyal bir hukuk devleti hükmü olan bir ülkedir. TÜİK enflasyon hesaplamasıyla milyonlarca insanın kaderini de belirliyor. Emekli aylıkları ve memur maaşları enflasyona göre belirleniyor. Asgari ücretin, işçi ücretlerinin belirlenmesinde ve toplu iş sözleşmelerinde enflasyon önemli bir ölçüt. Kiralar enflasyona göre belirleniyor. Neredeyse ülkenin tamamının kaderini belirleyen bir veriyi sorgulamak suç değil kamu hizmetidir.

Halkın cebini, geçimini doğrudan ilgilendiren bir konuda oldukça hassas bir kamu görevi yapıyorsunuz. Sıradan bürokratik bir kamu görevi değil. Eleştirilmeye, sorgulanmaya ve hesap vermeye alışın. Dahası size hatalarınızı söyleyenlere, eleştirenlere ve alternatif önerenlere teşekkür edin. Sizi övenlere değil eleştirenlere kulak verin. Böylece bürokratik körlükten kurtulursunuz ve daha az hata yaparsınız.

Akademinin görevi toplumu aydınlatmak

Alternatif enflasyon hesaplayanlar sadece toplumsal bir sorumluluk yerine getirmiyor TÜİK’e de büyük iyilik yapıyor. Akademik sorumluluklarını yerine getiriyor ve akademinin nasıl olması gerektiğini gösteriyor. Türkiye’de uzun zamandır özellikle sosyal bilimler alanında akademi uzmanlık alanına giren konularda suskun. Anayasa tartışılıyor hukuk fakülteleri suskun. Enflasyonda iktisat bölümleri, işsizlikte Çalışma Ekonomisi bölümleri suskun. Akademinin görevi toplumun, halkın gündemini bilimin ışığında ele almak değil mi? Toplumsal sorunlara bilimin ışığında çözüm aramak değil mi? Akademin görevi eleştirmek ve kuşku duymaktır. Tevfik Fikret’in deyişiyle “şüphe nura giden yoldur.”

TÜİK alternatif hesaplama yapan bilim insanlarını ve araştırmacıları jurnallemek yerine, bilimsel izahat yapmalı. Alternatif hesaplamalar TÜİK için de faydalıdır. İstanbul Ticaret Odası (İTO) yıllardır İstanbul için fiyat istatistikleri derleyip açıklıyor. Bu hesaplamalar zaman zaman TÜİK’ten farklı çıkıyor. Şimdi İTO, TÜİK’in itibarını sarsıp, güvenilirliğine zarar verip “ülke adına yanlış bir algı” mı oluşturuyor? TÜİK on yıllar boyunca ILO’nun işsizlik metodolojisini göz ardı ederek geniş tanımlı işsizliği hesaplamadı ve sadece dar tanımlı (standart) işsizlik hesaplamakla yetindi. DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR) 2010 yılından bu yana ısrarla geniş tanımlı işsizliği de hesapladı ve kamuoyuna sundu. Bu yönde bir kamuoyu oluşmasını sağladı. Son yıllarda ve özellikle salgın döneminde pek çok iktisatçı dar tanımlı işsizliğin yetersizliği vurgulayıp geniş tanımlı işsizlik hesapları açıklamaya başladılar. Ben de çok sayıda yazımda TÜİK’in işsizlik metodolojisinin yetersizliğini eleştirdim. Son zamanlarda TÜİK’in işsizlik verilerinin hiçbir inandırıcılığı kalmamıştı.

Suç duyurusu değil bilimsel açıklama yapın

Onca eleştiri ve güven kaybından sonra TÜİK Mart 2021’de metodoloji değişikliğine gitti ve eleştirileri kabul etmiş oldu. TÜİK 2021 Mart ayından bu yana geniş tanımlı işsizliği (âtıl işgücü) de açıklamaya başladı. Bunun üzerine TÜİK’e teşekkür eden bir yazı yazdım. Demek ki kimsenin derdi TÜİK’i itibarsızlaştırmak değil. Derdimiz TÜİK’in bilimsel, kaliteli ve güvenilir bir kamu hizmeti sunması, on milyonlarca insanın kaderini etkileyen verilerin bilime uygun saptanmasıdır.

TÜİK ülkemizin en köklü kurumlarından biri. 1926 yılında Merkezi İstatistik Dairesi olarak kuruldu. 1960’tan sonra Devlet İstatistik Enstitüsü 2005’te ise TÜİK adını aldı. Kurumun yüzyıla yaklaşan tarihinde böyle tuhaf bir suç duyurusu ilk olsa gerek. Oysa en önemli kamusal veri üretme kurumu olan TÜİK’in kendisine yönelik eleştirilere ve alternatif hesaplamalara karşı yapması gereken bellidir: Şeffaflık, özerklik ve inandırıcı bilimsel izahat.

TÜİK, alternatif enflasyon hesaplaması yapan akademisyenlerin 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu’nun 6. Maddesine aykırı davrandıklarını iddia ediyor ve metodolojiyi açıklamadan basın yayın yoluyla veri açıklamakla suçluyor. TÜİK’in 43’ü doktora dereceli, 323’ü yüksek lisans mezunu 516 uzmanı var. TÜİK’te 501 istatistikçi, 44 matematikçi, 19 ekonomist ve 15 sosyolog var. Enflasyon Araştırma Grubu ise 7 kişi. TÜİK’in yapacağı iş basit: Böyle tumturaklı suç duyuruları yazmak yerine, TÜİK uzmanları ve danışmanları tarafından kaleme alınacak bilimsel bir çalışma yapıp ve tercihen hakemli bir dergide yayımlatmak. Hadi bunu yapamıyor; TÜİK neden kendi görüşlerini ve eleştirilerini kamuoyu ile paylaşmıyor da suç duyurusu gibi cezai yola başvuruyor? Enflasyon Araştırma Grubunun iki üyesi Veysel Ulusoy ve Serkan Gençer 32 yıldır yayımlanan ve TR İndekste taranan hakemli bir dergide (Maliye Finans Yazıları) Ocak 2021’de metodolojilerini ayrıntılı olarak açıkladılar. Ayrıca web sitelerinde metodolojileri yer alıyor. Bu nedenle TÜİK’in suç duyurusunda iddia ettiği gibi kanuna aykırılık iddiaları da temelsizdir. TÜİK’in buna karşı bir izahatı varsa yapar. Bilim dünyası ve kamuoyu ikna olur.
Gerisi lafügüzaf!

Bilime ve akademik özgürlüğe tehdit

TÜİK’in suç duyurusunun en vahim tarafı bilimsel araştırmaya dönük büyük bir tehdit ve sansür girişimi olması, halkın bilgi alma hakkını ve ifade özgürlüğünü baskı altına alma girişimi olmasıdır. Resmi verilere alternatif hesaplama yapanlar her an böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalabilirler. İyice çölleşen akademik özgürlük ortamı ceza tehdidiyle yok olabilir. Bu suç duyurusu alternatif geçinme ve işsizlik hesaplamaları yapan başta Türk-İş ve DİSK olmak üzere sendikalar açısından da bir tehdit. Bilindiği gibi TÜİK her yıl Asgari Ücret Tespit Komisyonuna asgari ücretin tespitinde esas alınacak bir hesaplama sunuyor. Sendikalar da farklı asgari ücret hesapları sunuyor. DİSK her yıl asgari ücreti hesaplıyor. TÜİK alternatif hesaplamalar yapan sendikalar hakkında suç duyurusunda bulunursa şaşırmamak lazım. TÜİK’in suç duyurusu dilekçesini okuduktan sonra inanın, bu söylediklerim hiç abartı değil!

TÜİK verilerine yönelik toplumda büyük bir güvensizlik var. Bu güvensizlik bilim dünyasında ve uzmanlar arasında da yaygın. TÜİK alternatif bilim insanlarını jurnallemek yerine TÜİK’e yönelik güven düşüklüğünün nedenlerini araştırsa çok daha iyi yapar.

TÜİK cezai tedbirlerle ve göz korkutmayla bilimsel araştırma ve tartışma olamayacağını anlasın ve bu absürd suç duyurusunu geri çeksin. Ve kendisini en çok eleştirenlerle oturup konuşsun. Gerçekten özerk veri üreten bilimsel bir kurum ise bunu yapar. Bunu yapmayıp, jurnalleme yolunda ısrar ederse bilimle ilgisi olmayan bürokratik ve vesayet altında bir organizasyon olarak anılmaya devam eder. Kuşkusuz bilim de kendi sözünü söylemeye devam eder. Bruno dünyanın döndüğünü söylediği; Castellio, Calvin’e karşı geldiği için Engizisyon tarafından yakılarak öldürülmüştü. Castellio’nun 500 yıl önceki sözleri ile bitirelim: “Gerçeği aramak ve onu kendi düşündüğün gibi ifade etmek asla suç olamaz”