Sadece sağlık sektörü mü hazırlıksız yakalandı? Hayır, ekonomistler, siyaset, insan, toplumbilimciler de şaşkın. Kovid-19 hızla yayılmaya devam ederken sistem öngörülemez bir notaya doğru gidiyor. Hastalığın, vurucu etkilerinin ne olacağı konusundaki tartışmalar ilk şok atlatıldıktan sonra yapılmaya başlanacak.

Sıkışıp kalan insanlar, yiyecek stoğu endişesi, karantina, çok izlediğimiz, pahalı prodüksiyonlu, ucuz filmleri anımsatıyor. Ayakta durmakta zorluk çeken, alnında ter damlaları birikmiş bir adam, dolaptaki yiyecekleri alelacele sırt çantasına doldurduktan sonra, dışarı çıkıp tenha sokaklardan geçerek yakınlarını bulmak için ilerliyor.

Çin Wuhan’daki balık pazarından yayılan koronavirüs, haritalar üzerinde toplantı yapan bilim kurulu üyelerini, vahim açıklamalar yapan politikacıları, tedirgin kitleleri gözler önüne seriyor. Sanki bu filmi birden çok kere seyretmeştik. Dünyanın farklı yerlerinde ilginç gelişmeler yaşanıyor.

BERLİN METROSUNDAKİ BİLETSİZ, KONTROLÖRE ÖKSÜRDÜ

Tayland, Lopburi’de turist akını durunca yaşam alanları yok edilip insan eliyle beslenmeye alışmış maymunlar ortalığı birbirine kattı. Belçika’nın başkenti Brüksel’de metrodaki maskeli bir kişi, tükürüğünü tutunma borularına sürdü. Almanya’da ise 'hiç değilse' amacı olan bir gelişme yaşandı. Başkent Berlin’de, bileti olmayan genç bir adam kontrolörün yüzüne öksürdü.

İlginç bir nokta var ve yavaş yavaş çoğu kişi bu noktayı keşfediyor. Aslında şu anda dünyadaki herkes tek başına potansiyel bir biyolojik silah. Sosyolojik, siyasi, psikolojik, kültürel yapının daha karmaşık olduğu Türkiye gibi ülkelerde film de elbette kendine münhasır şekilde akıyor.

DİN VE KOVİD-19 İŞLERİ

Kitleler arasında şalteri kapatmaya yönelik hızlı hareket edilmişti, kalabalıkların bağı kesilmek istendi. Eğtime ara verildi. Sağlık Bakanlığı şeffaflığa yönelik adımlar attı. Ne var ki 'filmin' Türk tipi versiyonuna alengirli sahneler sokuşturulmasa, iktidar bizi bir kez olsun yanıltsa olmayacaktı! Mevzu çoğu kez olduğu gibi yine din işlerinden patlak verdi!

Israrla “Bu aşamada, camilerde namaz kılınması uygun değildir” demeyen Diyanet, fantastik bir hutbe yayımladı: “Kalabalıklardan uzak durun!” Koronavirüs yayılmaya başladığında, Haç faliyetlerinin engellenmediği anlaşıldı. 11 bin hacıya tavsiye verildi: “Evden çıkmayın.” Gelen 10 bini ise öğrenci yurtlarına yerleştirilmeye başlandı.

Umreden dönenler, gece yarısı öğrencilerin tahliyesi ile yurtlara yerleştirildi. Öğrenciye yönelik büyük mağduriyet yaratan bu durum, mücadelenin ne denli sağlıksız olmaya başladığı ile ilgili ipucu da verdi. Bir planlamanın yapılmadığı, sadece kamuoyu tepkisine göre hareket edildiği anlaşıldı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, umreden dönenlere ilişkin 'akşam akşam' yaptığı açıklamada; uygulamanın, 'sanki ayıpmış gibi', karantina olduğunu da söyleyemedi: “Umreden dün geceden itibaren, dönen tüm yolcular, Ankara ve Konya’daki öğrenci yurtlarında, karantina mantığıyla ayrı odalara yerleştirilmektedir.”

AKP’li vekilinden belediye üyesine kadar pek çok kişinin umreden dönenler ile temas ettiği anlaşıldı. Bunlara dikkat çekildiğinde hemen kimi sosyal medya kullanıcılarının aktive olduğunu gördük. İlginç bir dip not olarak, 'Pelikan Çetesi' tartışılırken aslında iktidar kanadındaki çoğu siyasinin kendi çetesini yarattığı izlenimine de böylece vardığımızı belirtelim.

Televizyonlardaki İdlib uzmanlarının bir anda Kovid-19 profesörlerine dönüşmesini, 'Türk geni', 'Namazın Korana’ya faydaları' ve 'komplo teorileri' tartışmaları ibretlik. Medyadaki tekelleşme ve yozlaşmanın toplumsal etkileri çok sıkıntılı boyutta. Sokaktaki kişiye tedbir aldırmak yerine, 'Siyonizm ve Kovid-19' ilişkisini tartıştırmak cinayet.

Türkiye virüsle sınavında ikinci yarıya iyi başlamadı. En somut anlatımı, sadece 940 test yapılmış olması. Uzmanların bu konudaki fikri çok açık: “Test yapmazsanız, hastalığı da bulamazsınız.” Eleştirirken, eleştirilmek ise bir başka ilginç bir nokta. CHP’nin iptal edilmeyen toplantısının tepki toplaması çok doğal. Yadırgadık…