6 Şubat'tan bir yıl sonra yaşamın normalleşmediği Hatay’da hem Başkan Savaş’ın hem Bakan Koca’nın yoğun protestolarla karşılaşması hiç tesadüf değil. Bir yanda kenti kaderiyle baş başa bırakan iktidar, diğer yanda Lütfü Savaş'ı yeniden aday gösteren muhalefet… Hatay halkının “Sesini duyan var mı?”

Asıl dayanışmaya şimdi ihtiyaç var
Hatay’daki Rana Apartmanı önüne depremde hayatını kaybedenlerin isimlerinin yazdığı kağıtlar, karanfiller ve mumlar bırakıldı. (Fotoğraflar: BirGün)

Uğur ŞAHİN / Haber - İzlenim

Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin 105 saniyede yerle bir ettiği kentlerin başında geliyor Hatay… Düşünün, sadece 105 saniye... 11 kenti vuran depremlerde toplam 53 bin 537 kişi yaşamını yitirdi. Sadece 24 bin yurttaş Hatay’da hayatını kaybetti. Şu an kentte 215 bin kişi, yaklaşık 20 metrekarelik konteynerlerde yaşama tutunmaya çalışıyor.

NE SAĞLIK NE EĞİTİM

İktidar temsilcileri sık sık “asrın felaketi” tanımlamasını yaptı 6 Şubat depremleri için. Fakat aynı cenah, kurallara aykırı yapılaşmayı yasal hale getiren İmar Barışı’ndan, bilimsel koşullara uygun olmadan inşa edilen dairelerden, kısacası ‘tabut evler’den hiç söz etmedi. İnsanlar göz göre yaşamını yitirdi 11 kentte, şimdi de göz göre göre yalnızlığa terk edilmiş durumda. Özellikle de Hatay’da… Zira burada bir yıldır en temel sorunların dahi giderilmemiş olmasının başka bir açıklaması olamaz.

6 Şubat Platformu’nun çağrısıyla Hatay’da ‘sessiz yürüyüş’ düzenlendi. 

Peki ya, yıkıntıların arasında yaşam mücadelesi verenlerin temel problemleri neler?

Defne ile Antakya'da depremlerin izleri hâlâ çok net.  Boş bir tarlayı andıran yerlerden tek tük insan geçiyor. Sanki şehirdeki tek hareketlilik, iş makineleri. Onun ötesi derin bir sessizlik… Temiz suya erişimden nitelikli barınmaya, sağlıktan eğitime, sorunlar yumağı yaşanıyor burada. Misal, eğer bu kentte yaşayan bir kanser hastası iseniz, kemoterapiye erişemiyorsunuz. Randevu alıp, çevre illerdeki hastanelere gitmek zorundasınız. Ya da düşünün hastalandınız, hastaneye ulaşamıyorsunuz. Çünkü ulaşım yok. Eğer Hatay’da eğitimine devam eden bir çocuk ya da gençseniz bir yandan travmalarla boğuşuyorsunuz, bir yandan da eşitsizliklerle savaşıyorsunuz. Örneğin burada dersler depremden sonra ayakta kalabilen az sayıda okulda “ikili eğitim” sistemi nedeniyle 30 dakika işleniyor. Yani diğer kentlerden 10 dakika eksik... Fakat merkezi sınavlara dahil ediliyorsunuz, koşulları çok farklı olan öğrencilerle yarışıyorsunuz. Sık sık elektrikler kesildiği için karanlıkta kalıyorsunuz, internete erişemiyorsunuz. Bırakın bir ders çalışma odasını, 20 metrekarelik konteynerde kalabalık bir nüfusla yaşıyorsunuz. Özetle “Unutulduk" diyor Hataylılar, “Bir bilinmezlik içerisinde, kaderimize terk edildik. Sonumuz ne? Bilmiyoruz” diyerek sitem ediyorlar.

Yürüyüşte "Bu kenti yeniden kuracağız" vurgusu yapıldı.

HATAY'IN SUNDUĞU GERÇEK

Şurası çok açık: Hatay’ın yeniden ayağa kaldırılması için, insani yaşam koşullarının oluşturulması için ne iktidar ne de yerel yönetim görevini yerine getirmiyor. İktidardan gelen “Oy yoksa hizmet de yok” minvalindeki açıklama, kentin halini özetlerken hem Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın hem de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 6 Şubat'ın yıldönümünde yoğun protestolarla karşılaşmasının tesadüf olmadığı görülüyor. Bir yanda kenti kaderiyle baş başa bırakan iktidar, diğer yanda yıllarca bu kenti yöneten, depreme karşı önlem almadığı için eleştirilen Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ı yeniden aday gösteren muhalefet… Protestoların ardından "Kirli bir oyun oynanıyor" ve "Provokasyon yapılıyor" şeklinde sözler sarf edebiliyor Savaş. Peki, o gün gerçekte ne yaşandı?

Protestolar esnasında ben de oradaydım; insanlar, bir yandan yitirdikleri yakınları için ağlıyor, bir yandan da “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok” sloganı atıyordu. Bir kent uyumamıştı o gün… Soğuk hava ve sise rağmen binlerce insan kayıplarının yasını tutmak ve sorumlulardan hesap sormak için alandaydı. “Ahımız var, ahımız” diye sesleniyorlardı.

Yakınlarını kaybeden aileler, ‘adalet’ temalı dövizler taşındı. 

Kentte eş zamanlı iki ayrı tören vardı. İlki 6 Şubat Platformu’nun çağrısıyla, diğeri ise Hatay Valiliği’nin koordinesinde “devlet erkanı”nın katılımıyla yapılan törendi. Depremin gerçekleştiği saat 04.17’de hayat durmuştu. 

Muhalefet, bu sahici protestoya “Provokasyon” diyebilecek bir adayda ısrarcı. Depremin ilk günlerinde, yine buradaydım. O vakit, “Biz bir başımıza kaldık. Devlet neredeydi?” diyordu yurttaşlar. Aradan bir yıl geçti, sorunlar hâlâ giderilmedi. Hatta  derinleşti. İşte bu yüzden şimdi, daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var. Hataylıların, yaralarına merhem olacak bir siyaset anlayışı gerekli, Depremden bir sene sonra Hataylılar “Sesimi duyan var mı?” diye sesleniyor, İşte bu süreçte Hatay’ın sesini duyabilecek bir yaklaşıma ihtiyaç var.