Gazeteleri okudukça ve haberleri dinledikçe kendime şu soruyu soruyorum.

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?

İşsizlik, yoksulluk ve açlık aldı başını gidiyor…

Covid-19’un hızı iktidarın saklayamayacağı düzeye ulaştı.

Devlet ipin ucunu kaçırmış durumda. Can korkusu ülkeyi sardı.

Sorumlular ortada. Sorunlar ortada. Çözümse sadece oluşturulan sanal algıda!

Sanki çöküşü gören ilgililer, kendi gelecekleri adına Türkiye’nin kaynaklarını telaşla sömürüyorlar…

Adeta bir trans içinde yoksulluğunu unutmuş, din ile uyutulmuş yurttaşlar ise sadece bakıyor. “Bizi aldatıyorlar!” diyenleri de egemenler, hakaret ve iftiralarla susturmaya çalışıyor!

Adeta iktidarla iş birliği içinde olan muhalefet partileriyse çöküşü durdurmak isteyenlere öncülük etmek yerine, parti içi kavgalarını öne çıkaran bir aymazlık içinde... Yani gelinen nokta vahim!

Gündem “Askıda ekmek” önerisi!

Aklı evveller “bu yardımlaşma yöntemini Osmanlı da kullandı” Diyorlar.

Evet, Osmanlı yükselirken halka ulufe dağıtırdı.

Ancak çöküşünde ise aç bıraktığı halka fırınlarda ekmek dağıtmak zorunda kaldı…

Saray yaptırmak için borç aldı. Kapitülasyonlarla borcu ödemeye çalıştı.

Sonuç Osmanlının yıkılışı, Anadolu’nun parçalanmasını getirdi. Vatan işgal edildi.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları sayesinde ülke kurtuldu ve yeni bir cumhuriyet kuruldu.

Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni içselleştirmeyen ama milliyetçilik jargonunda mangalda kül bırakmayan samimiyetsiz ve uğursuz bir güruh, işsiz ve aç kalan yurttaşı askıdaki ekmekle doyurmaya çalışıyor.

Aslında ekmeği bulmak da zor! Çünkü bu yıl yeterince tahıl üretilemedi.

Şimdi ekim zamanı. Üretici ekecek tohum bulamıyor. Bulsa da alamıyor.

Devlette bu sorunu çözmüyor!

Çiftçimize destek vermeyerek üretimden düşürenler şimdi, pişkince 1 Ocak 2021›e kadar yurt dışından gümrüksüz buğday ithal etmeye karar verdiler…

Geçerliliği bir yana, “Askıda ekmek” önerisi toplumun acil çözüm bekleyen gündemini adeta çalmak için ortaya atılan ve geçerliliği olmayan bir laf olarak kalıyor

Aslında Bahçeli’nin bu önerisi, AKP’yle birlikte ülkeyi yek ekmeğe mahkûm ettiklerinin ikrarı oluyor!

Tarihte ilk Fransa Kralı 14. Louisdevlet benim” demişti. Ve öyle davranmıştı.

Egosu aklının önüne geçince halkla ilişkisi kaybolmuş, yeni bir burjuva sınıfı yaratma zorlaması da Fransa’yı çözümü olmayan ekonomik ve sosyal sıkıntıların içene sürüklemişti.

Fransa’da insan ve emek dışlanmış, özellikle düşünce ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırılmıştı. 14. Louis’nin bu anlayışı kendisinden sonra gelen krallarda da görüldü. Kontrolsüz baskı, krallara ve dayandığı burjuva sınıfına yolsuzluk ve hırsızlık yapma fırsatı vermiştir. Bu düzen ekonomiyi çökertmiş. Halkı açlığa mahkûm etmişti. Uygulanan vahşi sisteme karşı oluşan halk muhalefetinin öncülüğünü Fransız aydınları yapmıştı… Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik adına gerçekleşen 1789 Fransız Devrimi insanlığın yaşam anlayışını değiştiren bir halk devrimidir!

“Askıda ekmek” önerisi, Fransız devrimi öncesi aç kalan halka kraliçe Marie Antoinette›nin “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” Tarihi sözünü anımsattı!

Ya ekmek kalmazsa ve de pasta bulamazsak ne olacak?

Demem o ki; Yurttaşlarının sesini duymayan, farklılıkları görmeyen, kendi gelecekleri için her şeyi yapmaktan çekinmeyen bir yönetimin elinde bir meçhule doğru gidiyoruz... İktidarı da muhalefeti de aynı.

Koltuğu kapan önce söylediklerini de geçmişini de insana olan saygısını da unutuyor!

Egosu tavana vuruyor. Kişiliğinden değil, oturduğu koltuktan güç aldığının farkında değil. Dolayısıyla “Açız, işsiziz, gelecek kaygusu taşıyoruz.” diyen insanın sesini duymuyor. Felakete dönüşen ekonomik sıkıntıyı görmezlikten geliyor.

Mutsuzluğun önüne geçmiyor!

Bencillik ve hükmetme hırsı, tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı yerde yolsuzluk, soygun ve hırsızlığı getiriyor.

Hesap vermekten kaçan bir düzen kurulmuşsa yani halkın sahip olduğu değerleri koruyacak denge ve frenleme kurumları yoksa yurttaş kendini güvencesiz kabul ediyor ve doğal olarak korkuyor!

Bilinmeli ki; Korkunun olduğu yerde her türlü melanet oluşur! Sonuçta felaket olur!