Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Yazı yazmanın iyiden iyiye anlamsızlaştığı günlerdeyiz…

Ülke boydan boya “yangın yeri” ve “ölü evi”ne dönmüşken, kime dinleteceğiz sözümüzü?

Toplu bir cinnet yaşıyoruz!

Ülke olarak “akıl tutulması”ndan “beyin ölümü” aşamasına geçmek üzereyiz.

Bir adım ötesi uçurum…

Kanlı boğazlaşmaların yaşandığı komşu ülkelerdeki iç savaş ortamına sürüklemek istiyorlar bizi.

Bir müstebitin koltuk ihtirası uğruna toprağa düşüyor gül gibi çocuklarımız!

Sokaklarda cesetlerden ve yanık kokusundan geçilmiyor.

Gazeteler, parti binaları ateşe veriliyor.

Saray beslemesi sokak çeteleri, “Osmanlı” tasmalı şamar oğlanları, polis gözetiminde işyeri basıp cam çerçeve indiriyor; sağa sola ateş edip çevreye korku salıyorlar…

Yurdun dört bir yanında konutlar, dükkânlar, kitabevleri kundaklanıyor!

Gün ortasında kim vurduya gidiyor insanlarımız.

Öylesine kararmış ki gözümüz, “savaş ahlakı” bile geçerli değil artık.

Tüm kirli yöntemler yürürlükte.

Her türlü kalleşlik “mubah”!

Bizim kültürümüzde, “Su içene yılan bile dokunmaz!” anlayışı vardı değil mi?

Şimdilerde aşevinde çorba içenlere bile kurşun sıkılıyor!

Nasıl bir çürümedir bu?

Cizre, dokuz gün kuşatma altında kaldı. “Güvenlik” gerekçesiyle kimsenin sokulmadığı ilçede, halka olmadık zulümler yapıldı. Ölülerini gömemedi insanlar!
Öyle bir ülke olmuşuz ki, ilin kapıkulu valisi, halkın seçtiği milletvekillerini, hatta bakanları sokmuyor ilçeye!

Sonra da “Yeni Türkiye”, “İleri Demokrasi” diye nutuk atıyor AKP bülbülleri!

Cizre’ye sokulmayanlardan biri de HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş. İsyanını seslendirirken diyor ki: “Özel harekâtçıların dokuz gündür Cizre’de yaptığı propagandayı, inanın PKK otuz yılda yapamamıştır. Ben savcı olsam, ‘PKK’ye yardım ve yataklık’tan dava açardım bu adamlara!...

Devlet aklını yitirmiş! Ya da bilinçli olarak yeni PKK’ler yaratmak istiyor! Şiddet ortamını besleyerek, Kürt gençlerine terörden başka seçenek bırakmıyor…

• • •

Evet, kalemin ve kelamın işe yaramadığı günlerden geçiyoruz.

Silahların konuştuğu yerde sözün ne değeri olabilir?

O yüzden, bugünlerde yazı yazmak gelmiyor içimden!

En iyisi ben susayım, sevgili Refik Durbaş’ın dizeleri konuşsun bugün. Belki onun masum sözcükleri dokunur kimi yüreklere…

BARIŞ KOYUN ÇOCUKLARIN ADINI

Savaşa karşıdır bütün çocuklar
kışın: kar altında her sabah
tükenip erise de solgun nefesi
yazın: göğsü sırmalı fabrikalarda
çarkları döndürse de yoksul alevi
savaşa karşıdır bütün çocuklar
nice ölümlerden geçmişlerdir
nice rüzgârlar içmişlerdir
gelincik tarlası çocuklar…

(…)

Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların dilinde…
(Barış koyun çocukların adını)