IŞİD faaliyetleri kapsamında, Urfa İl Emniyet Müdürlüğü ve MİT Bölge Daire Başkanlığı’nın çalışmasıyla Azzo Halaf Süleyman El Aggal isimli örgüt üyesinin Suruç’ta yakalandığı duyuruldu. El Aggal’ın, onunla aynı soyadı taşıyan ve Türkiye’deki birçok canlı bomba eyleminin planlayıcısı olduğu belirtilen ‘Abu Bera’ kod adlı Mahir el Aggal ile faliyet gösterdiği belirtildi.

6 YIL SONRA, BİR ANDA

Bayram, seyran değilken, Suruç saldırısına bomba temin ettiği ileri sürülen şahsın, aynı yerde yakalanması şaşırtıcı oldu. Şaşırtıcı noktalardan biri de şahsın, 10 Alman vatandaşının hayatını kaybettiği, 14’ü yabancı uyruklu 16 kişinin de yaralandığı 2016’daki İstanbul Sultanahmet’teki canlı bomba saldırısının yıl dönümünde yakalanmasıydı.

SULTANAHMET SALDIRISININ YILDÖNÜMÜNDE DIŞARIYA BİR MESAJ MI?

Acaba dışarıya, “Yıllar sonra bile Türkiye katliamların peşini bırakmıyor” mesajı mı verilmeye çalışıldı? Yeni iddia, katliamlardaki önceki bilgi ve araştırmalarla çelişkili. Öncelikle, yakalandığı duyurulan kişi ve ona bağlı isim ne Suruç ne de Sultanahmet soruşturma ve kovuşturmalarının herhangi bir aşamasında mevcut! Şüpheli ve sanık ifadelerinde de bu isimler geçmiyor.

İKİ KATLİAMA FARKLI

Suruç ile birlikte Ankara Katliamı’nı da Antep hücresi planladı, bombacılar ise Adıyaman hücresinden gönderildi. Yakalanan kişinin, bu hücrelerdeki isimler ile teması yok. Öte yandan Sultanahmet ve Suruç katliamları, aynı hücreye çıkmıyor. 2 katliam siyasi sonuçları bakımından da farklı yerde duruyor.

Suruç, Türkiye’de rejim değişikliğine giden yolun mihenk taslarından biriydi. Oysa Sultanahmet, iktidarın Avrupa’ya hesap vermek zorunda kaldığı bir katliam oldu. 20 Temmuz 2015’te gerçekleştirilen ve 33 kişinin ölümü ile sonuçlanan Suruç saldırısı dosyası avukatlarından Sezin Uçar, yakalamaya ilişkin değerlendirmede bulunuyor:

MADDİ GERÇEKLİKTEN UZAK

“İçişleri Bakanlığı’nın çok somut bir iddiası var. Zanlı, patlayıcıları getiren şahıs. Oysa soruşturmanın hiçbir aşamasında bu isim yok. Sanıkları arananlar, takipsizlik kararı verilenler ile ilişkisine de rastlanmıyor.” Sezin Uçar, “Bu nedenle bu yakalama maddi gerçeklikten uzak” diyor:

Suruç Katliamı davasında müdahil avukatlar olarak, tüm taleplerimiz reddeden mahkemenin bir karikatürden ibaret olduğunu da teyit ediyoruz. Bu kişi aranıyor muydu, bomları nasıl getirmiş kimler yardım etmiş! Herhangi bir bilgi yok. Anladığımız kadarıyla gizli bir soruşturma!”

Şubatta, Suruç Katliamı’na ilişkin yeni bir duruşma var. Uçar, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘devlet sırlarına’ ilişkin ifadelerinden sonra onun sanık değilse bile tanık olarak dinlenmesini istediklerini söylüyor.

KAMUOYU TATMİN OLABİLİR Mİ?

Avukat Uçar, Suruç patlamasından 6, Sultanahmet’ten, 5 yıl sonra neden bir bombacı mantar gibi ortaya çıkıverdi sorusunu cevaplıyor: “Her şeye rağmen, iktidarın üzerinde bu konuda basınç var, kamuoyunu tatmin etmek istiyorlar” Peki, kamuoyu tatmin olabilir mi?

-Olay gününün kamera görüntüleri 3,5 yıl sonra dosyaya girebildi. Fakat tamamı mevcut değil. Patlama sonrası 5 saatlik görüntü kesilmişti. Emniyet bu kısmı mahkemeye göndermiyor. Sebebi nedir?

-Eyleme dair istihbarat tüm birimlere gönderilmiş, mahkeme Suruç’ta, 24 saatlik üst ve eşya arama kararı çıkarmıştı. Suruç’a gelen eylemcilere ince arama yapıldı, hatta eşyalarına el konuldu. Bu esnada canlı bomba rahatça gezdi, birkaç kez de emniyetin önden geçti. Bu nasıl olabildi?

-İstihbarata rağmen, patlamanın gerçekleştiği Amara Kültür Merkezi çevresinde hiçbir güvenlik önlemi alınmamışken saldırı sonrası çevik kuvvet ortaya çıktı. Biber gazı attı, yaralılara müdahale etti. İstihbarat varken, polisin olay öncesinde önlem almaması hangi çerçeveden değerlendirilebilir?

- İntihar eylemini yapan, Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ‘terörden arama’ kaydı vardı, bilgi tüm illere gönderildiği halde yakalanması için girişimde bulunulmadı. Tıpkı, 2,5 ay sonra Ankara eylemini gerçekleştirecek kardeşi Yunus Emre Alagöz gibi! Nedeni neydi?

-Halfeti’de imam olan Abdullah Ömer Arslan isimli şahıs olay günü, MOBESE’lere yakalanmadan motosikleti ile Suruç’a gelmişti. Tanıklar, eylemden hemen önce bir motor, sonra da fünye sesi işittiklerini beyan etti, bunu işaret olarak değerlendirdi. Arslan, patlama sonrası Amara’nın bahçesinde fotoğraf çekti, şüpheli hareketler sergiledi. Yurttaşlar onu yakaladı, polise teslim etti. Polis onu, merkezin içine taşıyıp sakallarını kesti, tanınmaz hale getirdi. Çantasındaki el Kaide bayrağı ve dokümanlara dokunmadan salıverdi. Arslan, olay günü defalarca Suriye’yi aramıştı. Bunları mahkemede de beyan etti. Neden üzerine gidilmedi ve takipsizlik verildi!

Bu sorular cevapsız kaldıkça asla!