Sarıyer’de bir grup genç, ‘tekel bayiine girdikleri için’ üç kişinin saldırısına uğrayıp bıçakla tehdit edildiğinde; İslam aleminin hayırlara vesile saydığı, birlik ve beraberliğin, dostluk ve dayanışmanın zirveye ulaştığı; öfke, yalan, dedikodu gibi kötülüğü körükleyen bütün yanlışlardan kaçınılan, sevgi ayı Ramazan’ın ilk günüydü. İki gün sonra, İstanbul Vezneciler’de gerçekleşen bombalı saldırıda yaralanan arkadaşını hastanede ziyarete giden bir kişi, kapı önünde sigara içerken şahin gözlü polislerin radarına yakalandı. “Oruç oruç sigara mı içiyorsun lan” diyen polisle gençler arasında çıkan tartışma, 3 kişinin ‘terörist’ denilerek gözaltına alınmasıyla son buldu. Manevi duyguların yükseldiği günlerde bir diğer saldırı da Cihangir’de yaşandı. “Ramazan ayında alkol tüketiliyor” gerekçesiyle plakçı basan eli sopalılar bir kişiyi yaralayıp dükkanı kırıp döktüler. İçlerinden biri “sizi içeride yakarız” diye bağırdı. Bilirdik, yakarlardı. Madımak katliamında öldürülen aydınları özlemle anacağımız günün sadece birkaç hafta uzağındaydık. Milletçe birbirimizi severken kendimizden geçtiğimiz ayın son gününde kapanış Fatih ilçesinden geldi. İftar öncesi işyerinin önünde sigara içen bir kişi, uğradığı yumruklu saldırı sonucu beyin kanaması geçirdi. Saldırganın savunması; “yürürken dumanı bana geldi, Ramazan ayındayız.”
• • •
Bir ay boyunca sevgi ve muhabbet idrak edilirken, kendinden olmayana saldıran bu güruh, siyasi erk tarafından hassasiyetlerine sahip çıkan öfkeli gençler olarak tanımlanıp anlayışla karşılandı. Birbirine sağlıklı, huzurlu, mutlu bayram dileklerini iletmek üzere olan bir halk için önceden ilmek ilmek örülmüş ne de kucaklayıcı bir atmosfer değil mi? Beri yandan malumunuz üzere, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Son bir yılda 17 bombalı saldırı yaşandı. 300 kişi öldü, binden fazla insan yaralandı. Birinde bile güvenlik zafiyeti yok. Devrik başbakan Davutoğlu’nun “eylem yapmadan tutuklayamayız” dediği canlı bombalar son olarak ellerini kollarını sallaya sallaya geldikleri Atatürk Havalimanı’nda 44 kişinin ölümüne yüzden fazla insanın yaralanmasına neden oldu. Terörün her türlüsüne karşı olan Davutoğlu’nun bombalı saldırıyı ‘eylem’ olarak yorumladığı günler de, derin stratejiler üzerine inşa ettiği o pek değerli yalnız dış politikamızın hatırası olarak tarihin unutulmazları arasındaki yerine aldı.

• • •
Neyse ki artık derin stratejilerle beynimizi zorlamak yerine işin özünü şıp diye kavrayıp aktaran atanmış bir başbakanımız var. Yıldırım, havalimanı saldırısında güvenlik zafiyeti yok, dedi. Bir yılda 4 binden fazla IŞİD’li Türkiye Suriye sınırını yol geçen hanına çevirmiş olsa da; devlet tarafından telefonları dinlenirken Türkiye’deki IŞİD saldırılarını organize eden İlhami Balı’nın militan taşımak için taksi filosu kurduğu öğrenilmiş olsa da, IŞİD militanlarının Türkiye’de yuvalanıp, serbestçe hareket edebildiği belgelenmiş olsa da gelinen nokta, AKP Grup Başkanvekili İlknur İnceöz’ün dediği gibi, “Hayret bir şey ya! En ufak bir şeyde ‘Hükümet istifa etmeli’!” İlknur Hanım, ‘en ufak’ derken partisinin 14 yıllık iktidar döneminde 10 şehirde meydana gelen 27 bombalı saldırıyı, ölen yüzlerce insanı, AKP oylarıyla reddedilen meclis araştırma komisyonlarını belli ki unutmuş. Baltayı taşa vurmakla kalmamış, baltayı paramparça etmiş. Ama ne gam! Yeter ki gemi yürüsün. Köprüler açılsın.
• • •
Yine birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan günlerden birinde, Türkiye-İzlanda maçının yapılacağı Mevlana’nın şehri Konya’da, barış mitinginde bir araya gelen 103 kişinin Ankara’da katledilmesi anısına gerçekleştirilen saygı duruşu stadyumdaki büyük bir grup tarafından ıslıklamış ve bu, nasıl bir kötülük, nasıl bir çürüme ile karşı karşıya kaldığımızla ilgili yürek acıtan bir resim çizmişti. Bu kopuş dünya basınında ‘ne keder, ne de zafer Türkleri birleştirdi’ tespitiyle yer alacak; insanları birbirine düşman eden nefret dilinin hangi küçük-kişisel hesap uğruna körüklendiği, kör biatçılar dışında, aklı başında olan herkesin gündemine oturacaktı. Ne yazık ki çürüme kalıcıydı. Havalimanı saldırısında ölen 44 insanın daha toprağı kurumadan, başbakan Yıldırım, cumhurbaşkanı Erdoğan ve bilumum AKP’linin iştirakiyle Osmangazi Köprüsü’nün açılışı yapıldı. Türkiye, boğazında koca bir düğüm ölülerine ağlarken; iktidar, destekçileriyle birlikte balonlu, konfetili, hız denemeli, ışık şovlu köprü açılışındaydı. Başbakan Yıldırım, “bayram öncesi bayram havası yaşıyoruz” dedi. Dünya İstanbul’un acısını paylaşırken, AKP’li yöneticiler bayram tadında köprüden selfi paylaşıyorlardı.
Bir Ramazan daha sevgiyi, dostluğu, dayanışmayı idrak edemeden işte böyle bitti. Çünkü aradığınız bayrama köprüden gidilmiyor. Çünkü yas evinde düğün yaparak bayram koklanmıyor. Çünkü bayram, yıkımın, yoksulluğun, savaşın olduğu yere uğramıyor.
43 gün oldu; Hurşit Külter nerede?