Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

AKP iktidarında sayıları hızla artan “yandaş valiler”i daha önce hiç görmemiştik! Tek parti dönemi valilerinin bile belirgin bir “kalitesi”, “kalibresi”, “devlet ve bürokrasi terbiyesi” vardı. Şimdikilerde bütün bunlar hak getire! “Yeni Türkiye”de üst düzey yöneticilik için liyakat, yeterlilik değil, yalnızca “parti sadakati” ölçü alınıyor. Sığ ve sıradan insanlar, salt dinci ve muhafazakâr gelenekten geliyorlar diye vali, kaymakam, genel müdür yapılıyor. Siyasal iktidar için bu adamların imam hatip kökenli olmaları ve kendilerine kayıtsız-koşulsuz bağlı bulunmaları yeterli sayılıyor! Böyle olunca da, Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmadık vali ve kaymakam portreleri ile karşılaşıyoruz…

AKP döneminde bürokrasinin tepesine yerleştirilen bu ilginç tiplerin ileride mutlaka belgeselleri yapılacaktır. Özellikle “AKP Valileri” konulu yapımların sinema şenliklerinde “komedi” ya da “acıklı güldürü” dalında tüm ödülleri toplayacağına kalıbının basarım!

Henüz belleklerden silinmemiştir: Gezi Direnişi sırasında kendisini protesto eden yurttaşlara “gavat” diyen bir Adana Valisi vardı!

Kamuoyundan çığ gibi tepki yağınca, “Ben gavat demedim, kavas dedim!” diye gülünç bir açıklama yapmıştı.

Gavat” nire, “kavas” nire!

Şimdi burada uzun uzun sözcük açıklamalarına girmeyelim. İkisinin arasında değil anlam yakınlığı, ses benzerliği bile yok! “Kötü Şair Şerafettin” bile bu iki sözcükten uyak yapmaya kalkmaz!

Dilini tutmasını beceremediği için güç durumda kalan vali, sözü sonradan ne denli çevirmeye çalışsa da şimdilerde o sözcük telaffuz edildiğinde akla kimin geldiği biliniyor…

• • •

Geçenlerde Bursa Valisi Münir Karaloğlu, İznik’te bir hastane inşaatını denetlerken, şantiye şefini kameraların önünde, “Bu bina 23 Haziran’a yetişmezse seni buraya gömerim!” diye tehdit etmişti…

Vali, bir kamu görevlisi olarak hastane yapımıyla ilgili elbette uyarıda bulunabilir. Ama böyle bir üslupla mı?

Bu külhanbeyi ağzı bir valiye yakışır mı?

Nitekim kendisi de yakıştıramamış olacak ki, “Ben o kelimeyi mecazi anlamda kullandım” diye açıklama yapmış.

Ama tıpkı eski Adana Valisi gibi uyak tutturamamış!

“Gömmek” eyleminin anlamını şöyle açıklıyor sözlükler:

1. Toprağın içine koymak, toprakla örtmek. 2. Bir ölüyü toprağın içine yerleştirmek, defnetmek. 3. Bir nesnenin içine yerleştirmek, sokmak. 4. Birinin cenazesini kaldırmak.

Vali, sözcüğü gerçek anlamında kullanmadığını söylediğine göre, bir de “mecaz” anlamına bakalım: “Birinden daha çok yaşamak.”

Türkçe Sözlük, açıklamayı desteklemek için şu örnek tümceyi vermiş: “O, seni de gömer beni de”

Şimdi tüm bu açıklamalardan sonra, Bursa Valisi’nin sözlerinin “mecaz”la falan bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır sanırım.

Tıpkı eski Adana Valisi’nin “Gavat demedim kavas dedim” açıklaması gibi, Bursa Valisi’nin “Ben gömmeyi mecazi anlamda kullandım” sözünün de somut durum karşısında iler tutar yanı yoktur.

Sayın “AKP valileri”; böyle gülünç durumlara düşmek yerine, dilinizi biraz tutsanız olmaz mı?

Tayyip Erdoğan’ın “Kasımpaşalı” üslubunu kendinize örnek alırsanız, burnunuz ve diliniz daha çok sürter böyle…

"DE, DA" SORUNU

Erk Acarer de BirGün ailesine katıldı. Kendisine hoş geldin diyorum.

Arkadaşımızın köşe başlığı çok ilgimi çekti: “de ayrı”

Demek ki o da bu sözcüğün bağlaç olarak bitişik yazılmasından fazlasıyla rahatsız. “De ayrı”yı köşe başlığı seçmekle, kuralı kafalara kazımak istiyor. Haksız da sayılmaz hani. Çünkü bu sözcüğün nerede ayrı, ne zaman bitişik yazılacağı konusunda toplumca sıkıntılıyız. Bir örneği bizim gazeteden vereyim:

“Milleti birbirine kırdırmak ve birbirine kışkırtmak da, hangi Avrupa ülkesi bizimle yarışabilir ki…” (Zahit Atam, “Zübükler ve toplumun geleceği”, BirGün, 22 Mart 2015)

Tümcenin içeriğinden de anlaşılacağı gibi, buradaki “-da” eki bağlaç değildir, dolayısıyla bitişik yazılır. Ayrıca “d” harfi “kışkırtmak” sözcüğü ile birleşince sertleşir ve “kışkırtmakta” biçimini alır.

• • •

Bir düşüncenin gücü, biraz da onu nasıl söylediğinize bağlıdır.