23 Aralık 2018’de Erdoğan Dış Ekonomik ilişkiler Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’le ilgili olarak şöyle dedi: “İşte şimdi de yayın organları vasıtasıyla beni ipe götüreceklermiş. Bunu sanatçı görünümü altındaki müsveddeler yapıyorlar. Yahu senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Kalkacaksın sen bu ülkenin Cumhurbaşkanını ipte sallandıracaksın, şimdi git bunun yargıda bedelini öde.” […]

23 Aralık 2018’de Erdoğan Dış Ekonomik ilişkiler Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’le ilgili olarak şöyle dedi: “İşte şimdi de yayın organları vasıtasıyla beni ipe götüreceklermiş. Bunu sanatçı görünümü altındaki müsveddeler yapıyorlar. Yahu senin her yerin sanatçı olsa ne yazar. Kalkacaksın sen bu ülkenin Cumhurbaşkanını ipte sallandıracaksın, şimdi git bunun yargıda bedelini öde.”

Günlerden pazardı ama yargı hızla devreye girdi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iki sanatçı hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde iki isim de “polis eşliğinde ifade vermek üzere” Anadolu Adliye Sarayı’na götürüldü. Müjdat Gezen’e yönelik suçlama “cumhurbaşkanına hakaret” iken, Akpınar hem “cumhurbaşkanına hakaret”le hem de “halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme”yle suçlanıyordu.

Her iki isim de aynı gün yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar, sonrasında Akpınar’ın dosyası ayrıldı ve “silahlı isyana teşvik” suçlamasıyla ayrıca yargılanmasına karar verildi. Soruşturmanın akıbetinin ne olacağı ve Akpınar’ın bu dava kapsamında mahkemeye ne zaman çıkarılacağı ise henüz bilinmiyor.

***

Erdoğan 8 Ocak 2019’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanını bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır. En son 2-3 gün önce bir konserden çıkan başı açık başörtülü kızlarımıza bu şekilde sataşıp, Suudi Arabistan’a gidin, burada ne işiniz var diyenleri düşünün. Adı da sanatçıymış. Dert başka…”

“Bira içmeye zorlamak”la kastedilen Yılmaz Özdil’in “Erdoğan bir bira içmiş olsaydı bugün çok daha iyi bir Türkiye olurdu” demesi, “Mozart dinlemeye zorlamak”la kast edilen ise Rutkay Aziz’in “bir Mozart, bir Beethoven dinlesin, iyi gelir” demesiydi. “Başörtülü kızlarımız”a “Suudi Arabistan’a gidin” dediği söylenen kişi ise Deniz Çakır’dı.

11 Ocak günü Deniz Çakır ifade vermek için adliyeye gitti ve ifade verdi. Çakır ifadesinde kimseye “Suudi Arabistan’a gidin” demediğini söyledi ve adliye çıkışında da “Bir sanatçı bir kadını başörtülü, başörtüsüz diye ayırmaz. Benim hayatımda türbanlı, başörtülü, farklı dinden, renkten, ailemden, arkadaşlarımdan, hayranlarımdan bir sürü insan var” şeklinde bir açıklama yaptı.

***

Erdoğan 18 Ocak akşamı daveti üzerine Fazıl Say’ın Ankara’daki konserine gitti. Say daha önce sosyal medyada Ömer Hayyam’ın dizelerini paylaştığı için “dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Sonrasında ”hukuk da din de benden yana nasıl olsa” diyenlerin “kendinde her hakkı gördükleri ve başkalarını istedikleri gibi ezebildikleri” bu ülke yerine Japonya’ya yerleşeceğini açıkladı. Sonrasında Gezi yaşandı, Say Gezi için güzel besteler yaptı, 2014’de, yani Gezi’nin yıldönümünde bu besteleri Viyana’da çaldı, gazetelerdeki haberlere göre Gezi Parkı 2 isimli piyano sonatında “İstanbul sokaklarında direniş geceleri” ve “Berkin Elvan’ın ölümü” bölümleri de yer alıyordu.

Konser bitti, Erdoğan Say’ı ayakta alkışladı, Say Erdoğan’a teşekkür etti ve Erdoğan şöyle dedi: “Sevgili Fazıl gerçekten bizlere bu prömiyeri çok farklı bir şekilde takdim ettiler. Tabi şimdi Çanakkale eyvallah, İzmir eyvallah ama bir de şimdi Ankara, İstanbul lazım. Ankara’yı Külliye’deki operada yapalım.”

***

Yazdığım ilk yorumsuz ve sadece olguları sıralamaktan ibaret yazı bu oldu, yorumu da bu seferlik okurlar yapsın.