İnsan, öleceğini bilen, ölümlü olmak üzerine düşünebilen tek canlı. Bu yüzden ölümü unutmak, ölmeyecekmiş gibi yaşamak zorunda. Bu yüzden varoluşun çıplak gerçeğinden, yani hepimizin bir gün öleceği gerçeğinden kurtulmak için yapıyoruz ne yapıyorsak. Sanat, edebiyat, filmler, müzikler, aşk, bayramlar, yeni yıl kutlamaları, hediyeleşmeler hep bunun için var. Evrendeki gelip geçiciliğimize bir mana, bir anlam katmak için.

Yeni yıl da böyle. Elbette ki biliyoruz 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçişin günlerin birbiri ardına sıralanmasından herhangi bir farkı olmadığını, elbette ki biliyoruz saatleri, günleri, ayları, yılları bizim bölümlediğimizi, takvimleri bizim yaptığımızı. Ama tıpkı başka günlere yaptığımız gibi, o güne özel bir anlam atfediyoruz, yeni bir yılın gelişini kutluyoruz, birbirimize hediyeler veriyoruz, yeni bir yıla başlamaktan umut ve iyimserlik devşirmeye çalışıyoruz. İdeolojiyle ilgili olarak “Bilmiyorlar ama yine de yapıyorlar” demişti Marx, Zizek ise bunu tersine çevirerek “Biliyorlar ama yine de yapıyorlar” diye değiştirmişti. Evet biliyoruz ama yine de yapıyoruz, bu dünyada bugün var olmayı ve bir gün var olmayacak olmayı katlanılır kılmamız lazım çünkü; bunun için günler, bayramlar, kutlamalar icat etmemiz lazım.

•••

2017 Türkiye’sinde yılbaşı kutlanır mı? Hele hele kendimizi giderek kendi ülkesinde sürgün, kendi ülkesine yabancı, dışlanmış, horlanmış görüyorken? Giderek önemlice bir kitle, kendisini bu ülkeye bağlayan ne varsa hepsini yitirme hissiyle yaşıyorken, bu ülkeyi sevmek için elimizdekiler giderek azalıyorken, umutsuzluk gelip herkesi esir almış, kendi dünyasına hapsetmişken?
Elbette ki kutlanır, dünya savaşları sürerken de kutlandı, Nazilerin işgal ettiği kentlerde de kutlandı, iç savaş karanlığının kuşattığı ülkelerde de… Yani kötülüğün en koyu haliyle insanlığın üzerine çöktüğü zamanlarda bile, ayakta kalmak, umudunu yitirmemek, hayata ve birbirlerine tutunmak için kutladı insanlar yeni bir yılın gelişini. Belki sessizce, belki gizlice, belki tek başına ama kutladılar. O halde bizde de kutlanacak, isteyen istediği gibi girecek yeni yıla, istediği anlamı yükleyecek ve buna da kimse karışamayacak.

•••

İnsana ve insanca olana dair ne varsa, güzelliğe ve umuda dair ne varsa, dayanışmaya ve ortaklaşmaya dair ne varsa ona düşman dinci gericilik. Kamusal olana karşı, ortak olana karşı, kalabalıklara karşı, coşkuya karşı, büyük bir öfkesi, hıncı var. Bütün hayatı bir cezaevine dönüştürmek, herkesi kendi hücrelerine hapsetmek, yaşamdan, mutluluktan, umuttan tecrit etmek istiyor, insanı insandan tecrit etmek istiyor.

İşte şimdi de yabancısı olmadığımız bir şekilde adım adım yılbaşının kamusal alanda kutlanmasını engellemeye, bunu fiili bir yasağa dönüştürmeye çalışıyorlar, çünkü kamusal olan her şeyde kafalarındaki dünya tasarımına aykırı bir şey görüyorlar, çünkü insanların yılbaşı gecesi sokakta olmaları hayallerindeki ülkeyle örtüşmüyor. Resmen ilan edilmemiş bir yasa olarak şeriat hükmünce düzenlemek istedikleri siyasal ve toplumsal yaşam, dinselleştirmek istedikleri kamusal alan bunu gerektiriyor çünkü.

İşin kolayını da buldular. Nasıl ki politik eylemleri güvenlik gerekçesiyle yasaklıyor ve kamusal alanı insansızlaştırıyorlarsa, nasıl ki süreklileşmiş olağanüstü hal rejimi karakollaşmış ve insandan arındırılmış alanlar ve sokaklar istiyorsa, aynısı hayallerindeki ülke ve topluma yaşam tarzı üzerinden bir meydan okuma olarak gördükleri yeni yıl kutlamaları için de geçerli. İstemiyorlar, istedikleri tek şey sessizlik çünkü.

•••

Noel Baba bıçaklamakla, cuma namazı çıkışı yılbaşı protestosu yapmakla, İstiklal Caddesi’nde “yılbaşı haramdır” bildirisi dağıtan cübbeli sarıklılarla fiili yılbaşı yasağı arasında doğrudan bir ilişki var. Hepsi aynı zihniyet dünyasının ürünü. Hepsi, misal cemaat-tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan, istismar edilen, yanarak ölen tek bir çocuk için dahi ses çıkarmamışken, yılbaşı protesto edip başkalarına ahlak öğretmeye çalışan dinci gericiliğin sahte ahlak anlayışının, haysiyetsizliğinin bir ürünü. Nasıl ki ulusal gün ve bayramları unutturmak, itibarsızlaştırmak, gündemden düşürmek istediler bir dönem ve bunu hep zamana yayarak yaptılar, yılbaşı için de aynısı geçerli. Elbette hiçbir zaman resmi bir yılbaşı kutlaması yasağı ilan edilmeyecek ama fiili olarak adım adım bu yasağı inşa edecekler, birkaç sene sonra bir bakmışız ki yasak çoktan içselleştirilmiş.

•••

Anlaşılıyor ki, seküler olan, kamusal olan, insani olan her şey gibi yılbaşı da doğrudan hedef tahtasında artık ve dolayısıyla o da politik mücadelenin bir parçası. Zor bir yıla, karanlığın daha koyulaşacağı, kötülüğün daha da kötüleşeceği bir yıla giriyoruz. İyimser değilse de umutlu olalım, dünyadaki gelip geçiciliğimizin bilinciyle, onurlu, namuslu, haysiyetli bir hayat sürdürme gayretimizden bu sene de vazgeçmeyelim. Hepimize iyi yıllar.