Almanya / Hamburg Üniversitesi yılın ilk 2 ayında dünyada tespit edilen bazı ölüm nedenleri ve sayılarını açıkladı. Şöyle;

Soğuk algınlığından (grip) 69.602, Sıtmadan 140.584, Trafik kazalarında 193.479, İntihar nedeniyle 153.696, AİDS sonucu 240.950, Sigara nedeniyle 716.498 ve kanserden 1.177.141 kişi ölürken, Koronavirus’ten ölenlerin sayısı 2.360.

Görüldüğü gibi diğer nedenlerle dünyada gerçekleşen ölümler, Koronavirüs’ün sebep olduğu ölümlerden çok fazla...

Bu sayılar Koronavirüs olayının vahametini zayıflatmıyor!

Ancak panik yapılmasının yanlışlığını da vurguluyor…

Uzman olmayan kişilerin yaptığı açıklamalar ve bir kısım medyanın haberleri köpürterek vermesi ülkelerin paniğe kapılmasına neden oluyor...

Oysaki basın etiği ve sorumluluğu insanlara doğru bilgiler vererek sağduyulu hareket etmelerini sağlamaktır…

Salgın nedeniyle yaratılan karmaşa aslında insanları daha da telaşlandırmaktadır!

Hele kriz iyi yönetilmiyorsa, kaos daha da tehlikeli boyuta ulaşacaktır!

Şu gerçek iyi görülmeli.

Bu enfeksiyon insanlarda ilk kez görülüyor. Teşhis zaman aldı.

Diğerlerine benzemeyen bir mutasyon süreci yaşayan bu virüs, önceden alınmış koruma önlemlerini boşa çıkardı.

Kaldı ki; bugüne kadar koronavirüsiyle karşılaşılmadığı için ne yazık ki bağışıklıktan söz edilemiyor!

Virüsün teşhisten tedaviye gidilişi, koruyucu aşısı için yapılan çalışmalar daha çok yeni!

Salgının ülkemizde geç görülmesi ilk bakışta, krizin iyi yönetildiği algısını yaratmıştı.

Bu nedenle alınan önlemler başarılı kabul edildi.

Ne varki; hasta sayısının geometrik bir hızla artması, açıklanan önlemlerin aslında alınmadığı, alınmış gibi yapıldığı gerçeğini gözler önüne seriyor.

Çünkü; Umre’den gelenlerin büyük bir kısmının virüs taraması yapılmadan evlerine gönderilmesi, KKTC’den Mersin’e gelen yolcuların elini kolu sallayarak ülkenin her yanına dağılması, gece yarısı öğrencileri yurtlardan dışarıya çıkararak yurtdışından getirilenlerin o odalarda karantinaya alınması gibi örnekler hazırlıksız ve ciddiyetsiz olunduğunu göstermektedir.

Yurtdışından gelenleri iktidar yanlısı STK’lerin belirlediği ve asıl ihtiyaç sahiplerinin listelere alınmadığı iddiası, karşı düşüncelerinden dolayı seçildiği söylenen ve aniden sokak ortasına bırakın devlet yurdunda kalan gençlerin feveranı, koronavirüs gibi ciddi bir olaya iktidarın bakışını gösteriyor...

Dahası; virüs taşıdığı şüphesi bulunan ancak milletvekili ve üst düzey bürokrat ya da yakını olanlara farklı muamele edilerek karantina dışına çıkarılması, konuya verilen önemin yapaylığını ortaya koyuyor!

Ayrıca karantinadan kaçanlara göz yumulması yurttaşlardaki tedirginliği kızgınlığa dönüştürüyor!

Şehir Hastaneleri daha “çok kazansın” mantığıyla o kentteki devlet hastanelerini kapatmanın sıkıntısını şimdi yaşıyoruz.

Tamam! Yurttaş evine çekilsin ve devletin önerilerini harfiyen uygulasın.

Peki devlet kendi söylediklerine uyuyor mu? Hastalanmayı önlemek için kendi kurumlarında yeterli olanağı sağlıyor mu? Hayır!

Mersin Şehir hastanesinde çalışanlar; acilen test kiti, maske, el dezenfektanı, sabun, tuvalet kâğıdı, kâğıt havlu, koruyucu sedye örtüsüne ihtiyaçları olduğunu bakanlığa bildirmişler. Henüz olumlu yanıtı alamamışlar…

Bu kadar basit ihtiyaçları dahi karşılayamayan bir idarenin, virüsle mücadelede başarılı olması da kuşkuludur!

Koronavirüs paniği gösterdi ki insanlar ölmek değil daha uzun ve konforlu yaşamak istiyor! Hakları da…

Ancak yaşamaları için tek umutları var.

Bilinçli, deneyimli, liyakatli ve özverili sağlık insanları ile tam donanımlı kamu hastaneleri!

Ama bu nasıl gerçekleşecek?

AKP iktidarı Türkiye’de; 3.394 İmam Hatip lisesi ve 105 İlahiyat Fakültesine karşın sadece 302 Fen Lisesi ve 84 Tıp fakültesi açtı.

Yani yurttaşlarımıza diyorlar ki; “bırakın bu fani dünyayı, siz asıl öbür dünyayı düşünün.” Biz sizin yerinize gerektiği gibi yaşarız!