Hatay’da enkazlardaki çalışma da kentten göç de sürüyor. Bir anne, gözyaşı dökerek “Nasıl kurtaramadık oğlumu?” diye soruyor. Başka bir depremzede ise nakliye masrafını düşünüp "O kadar param yok ki" diyor.

BirGün deprem bölgesinden bildiriyor: Hatay yasla kaplı
Enkazın önündeki anne, “Nasıl kurtaramadık oğlumu?” diyerek gözyaşı döktü. (Fotoğraf: BirGün)

Uğur ŞAHİN

Tüm Hatay toz bulutu ile kaplı. Kamu binaları dahil neredeyse sağlam tek bir binanın kalmadığı kentte, enkazlardan hâlâ insanların cansız bedenleri çıkartılıyor. Harap haldeki Armutlu Mahallesi’ndeki bir enkazın önündeyim. İçeriden üç kişinin cansız bedenine az önce ulaşıldı ancak ekiplerin çalışması sürüyor. Bir kadın, bu esnada feryat ediyor: “Nasıl kurtaramadık oğlumu?” Oğlu hâlâ içeride ama umudunu yitirmiş.


Enkazın başından ayrılıp sokakları adımlamaya başlıyorum. Burası eski bir mahalle ve sokakları oldukça dar. Yollar kapalı, her yanda iş makinaları var. Hemen köşe başında bir aile, riskli olmasına rağmen eşyalarını evden indiriyor. Bir nakliye firması tutmuşlar. “Ankara’ya gidiyoruz, burada duramayız” diyor çocukları. İleride de bir başka yurttaş evinin önünde bekliyor, “Eşyalarımı alabilir miyim sence?” diye soruyor. Nakliye için 7 bin TL istemişler. “O kadar param yok ki” diyor.

Kimse yardım etmedi

Armutlu Mahallesi’nden çıkıp eski Hatay Stadyumu’nun olduğu, Atatürk Caddesi’ne doğru yürüyorum. Yeni yapılmış binalar dahil tüm yapılar korkunç halde. Düşünün, beş altı aylık binalar bile yıkılmış. Yardım çadırlarının önlerinde uzun kuyruklar var. Kimi çocuğuna oyuncak, kimi giyecek, kimisi ise karnını doyurmak için bekliyor.

Sinan Uslu, elinde su şişeleriyle bir köşede öyle uzaklara bakıyor. Şöyle diyor Uslu: “Yengem, kuzenim ve eşi enkaz altında kaldı… Gömdüler. Kardeşlerim Mersin’e gitti.”

Bir yanda iş makinaları diğer yanda nakliye firmaları… Bir taraftan evler yıkılıyor, diğer tarafta elde avuçta kalan eşyalar kurtarılmaya çalışıyor. Harabeye dönmüş bir binanın önünde bir yurttaş bekliyor. Oğlunu otogara götürmek istiyor. “Kimse yardım etmiyor” diyor, eliyle yandaki enkazı işaret ederek, “Komşularımdı, 17 kişi öldü” ifadesini kullanıyor.

Beş yıllık bir binanın karşısındayım. İtfaiyeci Ali, kredi çekip bu binadan daire almış. Daha sekiz yıl taksidini ödeyecek. “Ev olmadığı halde kredisini ödeyeceğim” diyor Ali: “Evimiz bu halde, dünya kadar borçtayız. Canımızı kurtardık ama sokaktayız. Ailemden 15-16 kişiyi kaybettim. Amcam yengem yeğenlerim… Düne kadar her şeyimiz vardı, bugün hiçbir şeyimiz kalmadı. Gelip öyle bakıyorum binaya.”

Yakınlarını bulamadı

Ali, deprem anı ve sonrasında yaşadıklarına dair şunları dile getiriyor: “Deprem sonrası çocuğumu taşların arasından çıkarttım. Komşularım, yakınlarım, sevdiğim insanlar bu mahallede yaşıyordu çoğu vefat etti. Arkadaşımın eşinin, çocuklarının hâlâ daha cenazeleri bile yok. Çalışmalar da bitti ama yoklar. Oğlu bulamadı onları. Oğlu diyor ki, ‘Bir parça buldum, Adli Tıbba gönderdim. Mezarı olursa, onu gömeceğim, yoksa mezarları olmayacak.’ O derece kötü burası. Bizim itfaiyemiz bile yıkıldı, araçlarımız, teçhizatlarımız enkaz altında kaldı. İlk anlarda çok zor çevirebildik. Eşim de ambulansta çalışıyor, şehir dışından ekipler gelince nefes aldık. Yakınlarımız çok uzun süre enkaz altında bekledi.”

Onlara kırgınım

Hijyen, barınma hâlâ büyük sorun. Tek katlı küçük bir evdeyim. İçeri yıkık, dökük… Yan tarafındaki tüm binalar yıkılmış. Enkazın yanında derme çatma bir çadır kurulu. Burada Cevat Ördek ile annesi 82 yaşındaki Aliye Ördek kalıyor. Cevat Ördek, şunları söylüyor: “Ciğerlerim iflasın eşeğine geldi. Altı gün hastanede yattım. Sonra çıktım, buraya geldim ve deprem oldu. Şimdi o hastane yerle bir oldu. Deprem sonrasında karanlık, tozdan beyaza büründü. Sanki gündüz oldu. Gün doğunca bir baktım, etrafımda dikili bir bina yoktu. Hepsi yerle bir… O gün bugün psikolojim yerimde değil. Bir şeye kırgınım şu çadırı kendi imkanlarımla kurdum. Çok soğuk oluyor. Rica ettim, bir çadır… ‘Getireceğiz’ demişlerdi. Yağmur geldi, gelecek. Bu çadır su alır.”

Aliye Ördek, gözyaşı dökerek söze giriyor: “Deprem gününden beri hastayım. Çadırın içerisi buz gibi. Şoktayım, çocuklarım dağıldı. Her biri bir yerde.”

Hadduroğlu, teyzesi Necla Dişer için bastırdığı kayıp ilanını sokaklara asıyor.Hadduroğlu, teyzesi Necla Dişer için bastırdığı kayıp ilanını sokaklara asıyor.



Kayıp teyzesini arıyor

Deprem sonrası insanlar kayıplarını da arıyor. Selçuk Hadduroğlu, teyzesi Necla Dişer için bastırdığı kayıp ilanını tüm sokaklara asıyor. Aktardığına göre, enkazdan teyzesi çıkmamış. Ekipler de “Hastanelere bakın” demiş. Bunun üzerine Hatay, Adana, Mersin’e gitmiş Hadduroğlu. Şunları anlatıyor: “Önce sosyal medyadan aramaya başladım. Sonra insanlara telefondan fotoğrafını göstererek geziyordum. Çünkü burada ilan bastırabilecek imkânım yoktu. Şimdi bunları şehir dışından bastırdım. 6 gündür arıyorum. Şu ana kadar 10 kişi gördüğüne emin olduğunu söyledi. Büyük ihtimalle travma halinde. Bir sağlıkçı, onu muayene ettiğini söyledi ama adını söylememiş. Çünkü şok içerisinde.”

***

birgun-deprem-bolgesinden-bildiriyor-hatay-yasla-kapli-1128700-1.

Delil niteliğinde belgeler için mücadele ediyor

Hatay Yapı Denetim Şube Müdürlüğü’nün binası depremin ardından alınan ‘acil yıkım’ kararıyla kepçeyle yerle bir edildi. Ancak buranın içerisinde kentteki binaların yapımında kullanılan malzemelere ve yapı denetim süreçlerine dair önemli evraklar bulunuyordu. Avukat Ömer Meşe, belgelerin kaybedilmemesi için binanın başında nöbet tutuyor. Av. Meşe’nin ısrarlı mücadelesi üzerine polis önceki gün enkazdaki belgelerin bir kısmını alsa da, sorunlar çözülmüş değil. Av. Meşe, şunları söylüyor: “Savcılık enkaz için söz vermişti ama akşam göstermelik Emniyet biriminin tahsisinin ardından geri çekildiler. Buradan yüzlerce klasör kurtardık ama başkaca etkin çalışma yapılmadı. Burası için ısrarla yalan söylendi, ‘Evrak yok, kurtarıldı’ denildi ancak 100 metre uzakta araçların altından ıslak imzalı belge topladım. Bir klasörün içinde, ‘kamu binalarının deprem dayanıklılık testi' yazıyor mesela. Bir klasör vardı, ‘gizli dosya’ ibaresi vardı. Ben onu enkazın girişinin dışında bir arabanın altında buldum. Burada beklediğim gecelerde hava soğuyunca ateş yakmak için buradan klasörler götürülüyordu. Önceki gün başardığımızı düşündüm, 25-30 kişilik polis ekibi geldi. 190 küsür klasör, 8-10 çuval evrakı da götürdüler. Ancak hâlâ enkazın kurtarılması için sorun giderilmiş değil.”