3 Ağustos’ta kamuoyuyla paylaşılan 100 Günlük Eylem Planı’nın ardından neredeyse her bakanlık, politikalarının yer aldığı bir yol haritası hazırlığı içinde. Kimisi kapsayacağı süreyi (3 yıllık) de belirterek 1 ay sonrasına gün verirken (örneğin Milli Eğitim Bakanlığı), kimileri ya hemen açıklıyor (örneğin Ticaret Bakanlığı) ya da hazırlık sürecinde olduğunu ifade ediyor (örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı). Bunların dışında kalanlardan ise henüz bir açıklama gelmiş değil. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın konumu ise farklı. Bu Bakanlık hem Bakanlığın hem de ekonomin yol haritasını açıklamış durumda.

İlgili bakanların açıklamalarından anlaşılıyor ki, bu politikalar oluşturulurken konunun taraflarıyla görüşülüyor, paydaş denilen kesimlerin görüş ve önerileri ciddiye alınıyor. Gelecekle ilgili atılacak adımlarda da karşılıklı görüş alışverişlerinin devam ettirileceğine özel bir vurgu yapılıyor. Yani özlenen katılımcılık tıkır tıkır işliyor. Tek adam falan derken sanırsınız çağdaş demokrasi gelmiş ve tüm kurallarıyla yaşama geçiriliyor.

Oysa yaratılmak istenen bu izlenim yanıltıcı. Parlamenter demokrasinin iyi kötü işleyen mekanizmalarını geri dönülemez bir şekilde tasfiye eden Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve gerek kabine üyeleri gerekse üst düzey yöneticilerin belirlenmesinde izlenen eş dost atamaları (eş dost kapitalizminin inşasına yönelik), verilmek istenen bu görüntünün sahteliğini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Peki, bu görüntü niye veriliyor ve bu tür bir algı niye yaratılıyor? Yanıtı çok basit ve açık: Tek adam, tek akla yönelik olarak içeride ve dışarıda yükselen eleştirileri “ortak aklı devreye sokuyoruz” aldatmacasıyla baskılama. Şurası çok açıktır ki, yeni tek adam rejiminde ortak akıl söz konusu olamaz. Çünkü politika oluşturma yetkisi ve sorumluluğu tek adamdadır. Bu durum, 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8’inci maddesinde ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda açık bir şekilde ifade ediliyor. Cumhurbaşkanlığı kendi yetkisinde bulunan yol haritası niteliğindeki politikaların yer alacağı Orta Vadeli Programı (OVP) henüz hazırlayabilmiş değil. Dolayısıyla OVP olmaksızın bakanların açıkladığı ve açıklayacağı yol haritalarının hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmuyor. Kaldı ki bu yol haritalarından en kapsamlısı olan ve Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan Yeni Ekonomik Model’in (YEM) bazı politika önerileri, Cumhurbaşkanının bugüne kadar sürdürdüğü anlayışla hiç örtüşmüyor. Bunlardan ilki piyasa ve teori çerçevesinde politika belirleneceği önerisidir. Cumhurbaşkanının kendine özgü “enflasyonun nedeni yüksek faizdir” teorisi ve bu yöndeki tutumu orta yerde dururken, bu önerinin yapılabilmiş olması oldukça manidardır. Benzer şekilde “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kritik esaslardan biridir’’ önerisi de ilkiyle bağlantılı olarak ciddiyetten yoksundur (Hatırlanacaktır, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 24 Temmuz’da piyasaları ters köşeye yatırarak faizin değişmesine izin vermemişti). Bir diğer öneri ise çok önemli bir itirafın ardından bir vaade dönüşüyor. Bakanın sunumunda bu öneri şöyle ifade ediliyor: “Bu dönemki OVP, kurumumuzun daha önce hazırladığı ve raftan çıkarıp hazırladığımız bir OVP olmayacak, tüm paydaşların katılacağı bir OVP olacak. Bu OVP çok etkin ve takip edilebilir bir program olacak.’’

Bu öneriler piyasa aktörlerinin endişelerini giderme çabasından öteye geçemiyor. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Bu durumdan Cumhurbaşkanının rahatsızlık duyduğu sanılmasın. Örneğin YEM, Cumhurbaşkanının verdiği yetkiyle (Cumhurbaşkanı bu yetkiyi 703 sayılı KHK ile 5018’e eklenen geçici madde 22’ye göre verebiliyor) Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır. Bu tür çelişkili öneriler ortak aklın önerisiymiş gibi sunularak yeni rejime meşruiyet sağlanırken hiç şüpheniz olmasın, tek adam bildiğini okumaya ve yapmaya devam edecektir.

Meclis içi ve dışı muhalefet göreve
Meclis içi ve dışı muhalefet, tek adam rejiminin gerçek yüzünü maskelemeye yönelik yeni rejime meşruiyet kazandırıcı bu girişimi mutlaka açığa çıkarmalıdır. Hiç şüpheniz olmasın. İlk itirazda ve teşhirde rejimin maskesi düşecektir.