Google Play Store
App Store

Boğaziçi’ndeki protestolara katılmaları gerekçe gösterilerek kartları iptal edilen emekli ve emeritus öğretim üyeleri mahkemeye verdikleri dilekçede “Katıldığımız sessiz protesto sembolik olarak yönetime ‘yanlış yapıyorsun, düzelt’ demektir” ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Üniversitesi’ne girişi engellenen emekli akademisyenlerden toplu dava
Fotoğraf: AA

birgun.net

Boğaziçi Üniversitesi’nde rektörlük binası önünde gerçekleştirilen protestolara destek vermeleri gerekçe gösterilerek kampüse girişleri yasaklanan emekli akademisyenler, 5 Temmuz 2023 tarihinde karara karşı toplu dava açtı.

İstanbul İdare Mahkemesi’nde görülecek davada öğretim üyeleri üniversite kimlik kartı olan BUCard’larının iptal edilmesi kararının yürütmesinin durdurulmasını talep ediyor.

Söz konusu kararı mahkemeye taşıyan akademisyenler ise şu şekilde:

Oya Başak, Güler Fişek, Fatma Gök, Sumru Özsoy, Ayfer Hortaçsu, Cevza Sevgen, ve Alpar Sevgen.

10 KİŞİNİN KARTI İPTAL EDİLDİ

BUCard, üniversite öğrencilerine, öğretim üyelerine, idari personele, mezunlara ve emekli akademik ve idari personele verilen bir kimlik kartı.

Rektör Vekili tarafından 10 emekli öğretim üyesinin kartları iptal edildi. Gerekçe olarak ise akademisyenlerin “Güney Kampüs meydanında gerçekleştirilen, üniversitenin işleyişini bozucu nitelikteki protesto gösterilerine müteaddit kez katılmaları” gösterildi.

Kartları alınan akademisyenlerin sadece  kampüse girişleri değil araştırmalarında faydalanabilecekleri kütüphaneye erişimleri ve öğretim üyeleriyle kampüs ortamında fikir alışverişi yapabilme imkanları da engelleniyor.

Öte yandan davacı yedi akademisyenden beşi Türkçeye “onursal emekli” olarak da çevrilebilecek “emeritus” unvanına sahip. Emeritus öğretim üyelerine kampüsteki ofislerini kullanabilme, ders verebilme ve bilimsel araştırmalar yapabilme hakları tanınıyor. Diğer öğretim üyelerinden tek farkları ise idari görev alamamaları. Ancak alınan karar doğrultusunda emeritus öğretim üyeleri bu haklarından da mahrum ediliyor.

"GÖRMEZDEN GELEMEZDİK"

Cübbelerini giyerek tam zamanlı meslektaşlarıyla birlikte haftanın en az bir gününde 15 dakika boyunca sessizce ayakta durarak protestolara katıldıklarını belirten emekli ve emeritus öğretim üyeleri gerekçelerini mahkemeye verdikleri dilekçede şu ifadelerle açıkladı:

“1) Anayasanın 130. maddesi üniversitelerin "özgür ve özerk" olduğunu söylemektedir. Boğaziçi’nde ise mevcut idare her gün farklı konularda anayasayı defalarca çiğnemektedir.  Anayasa maddesini ‘Üniversite değil, Rektör özgür ve özerktir, kurumu dilediği gibi yönetir’ şeklinde anlayan bir idare ile karşı karşıyayız.

2)  Boğaziçi hocası, öğrencisi, mezunu ve çalışanlarıyla bir bütündür. Camianın görüşü ve rızası olmadan ve siyasi saiklerle rektör atanmasının ne kadar sakıncalı olduğu Boğaziçi'nde Ocak 2021'den beri yaşananlarla açıkça ortaya çıkmıştır.

3) Özgür ve özerk üniversite ne yönde gelişmek istediğinin kararını verebilen üniversitedir. Üniversitenin eğitim politikası ve imkanları, gelişme hedefleri gözetilmeden bir gecede  iki fakülte ve bir enstitü açılması üniversitenin özerkliğine vurulan bir darbe olmuştur.

4) Bölüm Başkanları ve Dekanlar, enstitü müdürleri ‘rektörün adamları’ değil, seçilerek göreve gelen, birimlerinin  görüşlerini üst kurullarda temsil eden akademisyenlerdir. Aksi takdirde ortaya çıkan ‘biat’ kültürünün akademik kültürle alakası olmayacağı aşikardır.

5) Üniversitenin kalitesini  korumada ve artırmada en önemli husus  değerli akademisyenlerin üniversiteye kazandırılmasıdır. Boğaziçi'nin bunun için uzun yıllar boyunca başarıyla oluşturduğu gelenek ve  filtreler vardır. Bölüm ve fakülte kurullarının kararlarına, açık ve net itirazlarına karşın ‘paraşüt’ tabir edilen, ve rektörün keyfi kararlarıyla atanan hocalarla Boğaziçi akademik açıdan bozulmaktadır.

6) İki küsür yıldır ‘biat etmedikleri belli olan değerli akademisyenlerin yükseltme ve  atamaları yapılmamakta, sabbatical yurt dışı görevlendirmeleri engellenmektedir. Bu da ilerlemesi idari kararlarla durdurulan liyakat sahibi akademisyenlerimize  ‘kapıyı göstermenin’ bir yoludur.

Yine aynı şekilde akademik değerleri savunan bölüm başkanı ve dekanların zorlama gerekçelerle ve soruşturmalarla idari görevlerden el çektirilmeleri üniversitede ‘olan bitene ben neden müdahale edeyim, koltuğumda oturayım’ türü büyük çoğunluğu ithal, paraşütle gelen  idareci  ve hoca tipini doğurmuştur.

7)  Boğaziçi ‘kurul’ nizamında çalışan bir üniversitedir. Kurul nizamı ve  parlamenter sistem Boğaziçi'nde fikirlerin demokratik bir ortamda tartışılıp değerlendirilmesini sağlayarak on yıllar boyunca en uygun ve iyi çözüme ulaşmayı hedefleyegelmiştir.  Rektöre ‘biat’ kültürünün bu gayeye ne kadar ters olduğu aşikardır.

Kurul nizamı Boğaziçi'nin öğrencilerine ve yeni katılan hocalara verdiği çok önemli bir 'eğitim'dir. Üniversitede konunun ehli hocalardan seçilen  komisyonlar çok önemlidir. Üniversitenin ilgili konularda ne yapması gerektiğini araştırır, raporlar  hazırlar, karar alıcılara yardımcı olurlar. Komisyonlarımız da parlamanter nizamda çalışırdı. Bağımsız çalışmaları esastı. Sırf ‘rektörün adamı’ olarak dışarıdan getirilenlerden oluşturulan komisyonların üniversitenin önünü görmesine yardımcı olamayacağı açıktır.

8) Boğaziçi bir kampüs üniversitesidir. Yani ders, konferans, yurt, yemekhane, spor tesisleri iç içedir. Öğrencileri kampus yurtlarından çıkarmak kabul edilemez. Bunun öğrencileri tarikat ve cemaat yurtlarına yönlendirme tehlikesi aşikardır.

9)  Boğaziçi 1970' lerde terör ortamında dahi kampüsüne polis çağırmadı. Aralarındaki tartışmalarda arkadaşlarına şiddet uygulamaya kalkanlar ise disiplin kurullarında derhal hakettikleri cezalara çarptırılmışlardır. Diğer taraftan kimse ifade ettiği görüşlerden dolayı dolayısıyla ceza almamıştır.

Bugün Boğaziçi’nde, kampüs içinde sivil polis yoğunluğu, kampüs dışında ağır silahlı polis varlığını anlamanın imkanı yoktur. Özellikle öğrencilerin polis ve okul sivil güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirilmiş olması yanlıştır.

10) İdari personelin görevini iyi yapan, liyakatli ve üniversitenin diğer paydaşlarına yardımcı ve saygıyla yaklaşan kimseler olması gereklidir. Oysa bugün siyasi görüş yakınlığı ile eleman alınıyor olması üniversiteyi bozan eylemlerdir.

İşin özeti Boğaziçi'ne kapsamlı bir ‘ele geçirme’ harekatı uygulanmaktadır. Bu güzide üniversiteye hayatının yıllarını ve emeğini vermiş olan bizler başımızı başka yöne çeviremezdik, görmezden gelemezdik. Katıldığımız sessiz protesto sembolik olarak yönetime ‘yanlış yapıyorsun, düzelt’ demektir.”

"AYNI ANDA BİRÇOK HAK İHLAL EDİLİYOR"

Dava hakkında bilgi paylaşan Avukat Mert Er Karagülle emekli öğretim üyelerinin kartların iptal edilmesinin “keyfi” bir karar olduğunu belirtti. Avukat Karagülle açıklamasında “Çünkü akademisyen,  personel, öğrenci, mezun ve emeklilere verilen BUCard'ın kim tarafından hangi usulle iptal edilebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmuyor” ifadelerini kullandı.

Büyük olasılıkla Rektör’ün talimatı doğrultusunda bu kararı veren Rektör Vekili’nin tek kişilik tasarrufuyla aynı anda birçok hakkı ihlal ettiğini ifade eden Karagülle, “Örneğin kartı iptal edilenler arasında bulunan emeritus öğretim üyeleri ‘kampüsteki ofisini kullanma’, ‘ders verme’ ve ‘bilimsel araştırma’ haklarından uzaklaştırılmış durumda”  dedi.

"PROTESTOYA KATILANLARI SİNDİRMEK İSTİYORLAR"

Rektör Vekili’nin protestolara katılmayı gerekçe olarak göstermesinin ise “tam anlamıyla bir insan hakları ihlali” olduğunu söyleyen Karagülle şu ifadeleri kullandı:

“‘Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı’  ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Rektörlük, hocalarımızın kampüs içindeki sınırlı bir alanda ve barışçıl bir şekilde kullandıkları bu hakkı kriminalize ederek, bir yandan onları cezalandırmakta diğer yandan sessiz protestoya katılanları sindirmek istemekte.”

Avukat Karagülle “Bu kararın sadece şekil açısından değil, AİHM ve AYM kararları doğrultusunda ‘barışçıl gösteri hakkı’ vurgusu da yapılarak iptal edilmesini bekliyoruz” açıklamasını yaptı.