Herkesi ‘terörist’ olarak konumlandıran iktidar blokunun, Mafya Lideri Alaattin Çakıcı ile toplumun gözleri önünde ittifak yapması ve ona adeta madalya takması çok ironik. AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürmek için 2015’ten bu yana, oyunu kuralsız götürmeye çalışıyor.

HDP’yi siyaset sahnesinden silme uğraşı yetersiz görüldüğü için başta CHP olmak üzere, Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alan partilerin tümü hedefte. Son olarak, CHP Lideri Kılıçdaroğlu, telefonlarının dinlendiğini, teknik takip ve izlemenin ailesini tedirgin ettiğini açıkladı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da aynısını söyledi.

SOYLU BUNLARI UNUTTU!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kılıçdaroğlu’nun sözlerini “gerçek dışı” olarak değerlendirdi ve “Tamamen bühtandır, iftiradır” dedi. Soylu, CHP’yi ‘müfterilik' ve ‘kara çalma’ ile suçlarken, yakın geçmişi de iktidar blokunun, Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırılar karşısında gösterdiği refleksleri de unutuverdi.

MAFYA LİDERİNDEN 3 TEHDİTE ÖDÜL!

Ana muhalefet liderini toplam 3 mektupla tehdit eden, onu bakla sırığına oturtacağını söyleyecek kadar ileri giden Alaattin Çakıcı’ya soruşturma açılması bir kenara, sırtı sıvazlandı. Çakıcı’ya, sosyal medyada tepki gösteren vatandaş gözaltına alınıp tutuklandı.

LİNÇ GİRİŞİMİNE YOL VERME

21 Nisan 2019’da Piyade Er Yener Kırıkçı’nın, Çubuk’taki cenazesine katılan Kılıçdaroğlu ve beraberindeki CHP’li heyete yönelik ‘linç girişimi’ davasındaki sanıkların tümü tutuksuz yargılanıyor. Mahkeme ‘ağır ceza’ değil, ‘asliye mahkemesi’. ‘Önemsizleştirilmiş yargılamada’, mahkemenin değiştirilmesi talebi de kabul edilmedi.

CEZASIZLIK NEDENİYLE DALGA GEÇİYORLAR

36 sanığın hepsi tutuksuz. Aralarında Kılıçdaroğlu'na yumruk atan Osman Sarıgün de, sığındığı ev için, “Yakın” diye bağıran Gurbet Sarıyer de, o evi taşlayan Elif Gölyeli de var. Sarıgün, hâkimin, yüzüne bakıp, “Olayı unuttum çok zaman geçti” diyecek kadar pişkin. Bir diğer Sanık Vahit Delibaş, “İstesek öldürürdük” ifadelerini kullanabilecek kadar cüretkâr.

MERMİ ATANLARA İŞLEM YOK

CHP Liderine yönelik tehdit ve saldırılar periyodik. Devlet hep sessiz. Acaba benzerleri AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ya da MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik olarak gerçekleşseydi ne olurdu?

2017’deki ‘Adalet Yürüyüşü’nün 14’üncü gününde, Kılıçdaroğlu’nun geçtiği Düzce’de yolunun üstünde mermi bulundu. Mafya yöntemi olan bir diğer mermili tehdit, 2016 yılı haziran ayında, İstanbul, Vezneciler’de öldürülen 2 polis cenazesinde yaşandı. Kılıçdaroğlu'nun önüne kurşun atıldı.

Mermiyi atan İrfan Cengiz'in AKP içinde aktif çalışan isimlerden biri olduğu anlaşıldı. Olay anından az önce, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ile sohbet ettiğine ilişkin görüntü ortaya çıktı. Savcılık ifade alıp serbest bıraktı. Bunlar ortadayken, İçişleri Bakanı, Kılıçdaroğlu’nun “Dinleniyorum” iddiasını “kara çalma” olarak değerlendiriyor.

“HUKUK İZİN VERMEDİĞİ KİMSE DİNLENEMEZMİŞ…”

Konuyu gündemde tutan gazetecilere, “Hukukun izin vermediği kimse dinlenemez, ağır suçtur… Batının aparatlarının devletimizi itibarsızlaştırmak, halkın endişe ve korkusundan faydalanma isteğidir…” diye tepki gösteriyor. Soylu’ya bu ‘bühtan’ yani ‘kara çalma’nın tutmayacağı müjdesini verelim. Zira iktidar zaten kapkaradır, siyah üstünde siyah fark edilmez!

Soylu’nun dikkat çektiği “halkın korkularından yararlanma” meselesinin de AKP taktiği olduğunu belirtelim. Bunu başta, iktidarın hile ile kazandığı, 7 Haziran- 1 Kasım seçimlerinde olmak üzere pek çok dönemde gördük. CHP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ‘IŞİD’in saldırısı iddiası’ da bu korku konusuna dahil.

IŞİD’in, şimdiye kadarki dinamikleri ve hedef belirleme taktiklerine bakıp, Ekrem İmamoğlu’nun gerçekçi bir isim olmadığı anlayabiliriz. Tam bu noktada, “Yine toplumu kaotik bir sürece mi hazırlıyorsunuz?” sorusu gündeme getirilebilir.

Bakan Soylu’nun; “Hukukun izin vermediği kimse dinlenemez, ağır suçtur…” ifadelerine bir kez daha dönüp başka sorular da ekleyelim: Bu ifadelere kargalar bile gülmez mi? Mevzubahis iktidarın sürdürülebilirliği olduğunda her yol mübah sayılmıyor mu? Türkiye bu deneyimleri daha önce de yaşamadı mı? Ortada hukuk mu bıraktınız?