Aslında konuşulacak çok şey var. Nereden baksan can yakıcı olaylarla çevriliyiz; bunlar karşısında biraz olsun iç rahatlığı verecek bir gelişme de yok...

Aslında konuşulacak çok şey var. Nereden baksan can yakıcı olaylarla çevriliyiz; bunlar karşısında biraz olsun iç rahatlığı verecek bir gelişme de yok. Kobane’de olup bitenler, IŞİD felaketi, Irak ve  Suriye’nin geleceği, sınırlarımıza yığılanlar kadar artık kentlerimizin sokaklarında sıklıkla rastladığımız yersiz yurtsuz insanlar; her biri ayrı kaygı ve üzüntü.

Kürtlerin sabrının taşmak üzere oluşu ise, ayrıca endişe edilecek bir konu. Şimdilik olaylar yatışmış görünse de, Kobane yangını sürdükçe ve de çözüm sürecinde yol alınmadıkça hem Kürtler hem de geri kalanlar için rahat nefes almanın mümkün olmayacağını hepimiz biliyoruz. Biliyoruz ama bunlardan ders alması gereken bir hükümetimiz de yok;  yapılması gerekenler konusunda ayak diremekle kalmayıp bir de ezmekten yıkmaktan başka laf etmiyor ki, gel de kahrolma!

İşte bu yüzden. Benjamin Barber’ın oldukça iyi bilinen kitabı, Jihad vs McWorld’u hatırlamanın zamanı.

Barber, cihat sözcüğünün İslami kullanımının dışına çıkarak, inançları uğruna (etnik veya dinsel) savaşmaktan kaçınmayan ve genel olarak modernizme muhalif tüm köktenci guruplar için, yani jenerik bir kavram olarak kullanmakta.  Bu tanımıyla cihat savaşlarına da, yalnız Ortadoğu’da ve Müslüman coğrafyada değil,  Amerika’dan Hindistan’a kadar her yerde rastlamak mümkün. Nefret dilini kullanan ve ötekini düşman olarak gören cihat dünyasında,  uzlaşmaya yer olmadığı gibi demokrasiye de yer olmadığını görmek de zor değil.

Öte yandan, McWorld dünyasının da demokrasiyle ilişkisi sorunlu. Gerçi demokrasiler serbest piyasayı tercih ederler ama piyasa, demokrasiyle işi olmayan hükümetlerle iş yapmaktan kaçınmaz. Daha önemlisi, McWorld dünyası piyasayı tüm insanlığın “mabedi-küresel kilise” haline getirirken, yalnız ulus-devletin egemenliğine müdahale etmekle kalmaz, giderek kamu çıkarlarını yük haline dönüştürüp ortadan kalkmasına da yol açar. Kamu çıkarlarının yalnız korunamaz değil, görünmez hale geldiği koşullarda ise, demokratik ülkelerde bile artık vatandaşlar için demokratik kurum ve değerler işlemez hale gelmiş demektir. Kendi pazarlamasını yapacak bir dil ve kültür üreten bir dünyadır; insan için de, yalnız yaşamını değil, ruhunu piyasaya satmaktan başka bir yol da bırakmaz.

Ya yarattığı adaletsizlik! McWorld dünyası ile küresel kapitalizm, bugün piyasa serbestliği namı altında, gerçekte geçmişteki sömürgeciliği aratmayacak biçimde hem dünya kaynaklarına el koymakta hem gelişmekte olan ekonomilerden gelişmişlere gelir aktarmaya devam etmektedir. Bu savaşlar boşuna mı dersiniz? Öte yandan, yarattığı küresel-toplumsal eşitsizlik ve adaletsizlik yetmezmiş gibi, modern dünyanın insan hakları veya demokrasi gibi iddiaları da, insanlığın büyük bölümü için “büyük yalan” olmaktan öteye geçemez; umuru da değildir!   Hatta demokratik toplumlarda bile, ulus devletlerin küresel kapitalizmin ajanı konumuna geldikleri ve kamu çıkarı ile toplumsal ihtiyaçları karşılamaktan uzaklaştıkları gerçekler vardır ama demokrasi vaveylası altında üstleri örtülür.  Yani, kentlerin beton yığınları ile AVM’lere teslim edilmesi, derelerin enerji ihtiyacı diye kurutulması, ormanların yakılıp imara açılmasının gerisinde, asıl patron McvWorld dünyasıdır!

Bu dünyada, şimdi ülkemizde de bolca gördüğümüz gibi, en başta göçmenler ve sığınmacılar olmak üzere halk ve özgürlükleri ile demokratik kurumların hiçbir şey ifade etmediği geniş yığınlar da var. Görmek istemeyiz ama,  ne ekonomik, ne siyasal, ne de toplumsal vatandaşlığı olmayan milyonlarca insan yaşar bu gezegende. McWorld ve cihat dünyası her geçen gün bu milyonlara yenilerini ekler. Cihat dünyası savaş ve öl der; Mcworld  dünyası ise, bütün o büyük iddialarına ve parasal gücüne karşın, mülteci kampları ile yabancı diyarlarda dilencilikten başkasını vaat etmez bu insanlara.

Kısacası, cihat ile McWorld dünyası paradoksal biçimde hem birbirine düşman hem birbirlerine bağımlıdırlar. Ortadoğu’nun yangın yerine dönmesinde petrolün, en büyük etmen olması gibi, mcworld dünyasının yarattığı hayal kırıklığı ve öfkenin IŞİD gibi oluşumların güçlenmesine yol açtığı da yadsınamaz.

Dolayısıyla, Irak’ta IŞİD yayılması bitebilir; hatta IŞİD’in varlığına bile –kolay görünmese de- son verilebilir; ama McWorld dünyası durdukça başka IŞİD’ler hep olacaktır.

Bu ülke için de, hem dışımızdaki gelişmeler hem  siyasal İslam’ın demokrasiyle imtihanı başarılı bir gelişme gösteremediğinden, “cihat” dünyasına yer açılması gibi bir tehlike söz konusu. Bunun en büyük müsebbibi de bugünkü iktidar! Bir yandan büyük Ortadoğu hayalleri var; öte yandan McWorld dünyasının üyesi ve sadık bir üye olarak bu dünyanın açtığı yaraları sarmak için sadaka dağıtmaktan başka “izni” yok!  Öte yandan, dillerden düşürülmeyen “dava”, devlette seferberliğe benzeyen yapılanma çabaları, polis devletine doğru yol alış, eğitimde atılan adımlar ve 10 yaşındaki kız çocuğuna kadar inen mahremiyet gibi uygulamalarda “cihat” ilişkisini görmek zor değil. Yani “cihat ve McWorld“ gibi iki dünya birlikte; her ikisinin demokrasinin önünde yarattığı engeller var.

Mesele epeyce çetrefilli yani!