Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (bugünden sonra yalnızca “AKP Genel Başkanı”dır benim için), ABD’ye giderken, Başkan Trump’la “nokta görüşmesi” yapacağını söylemişti. Bunu söylerken kurduğu tümce, yalnız siyasal açıdan değil, Türkçe bakımından da hayli sorunluydu. Çünkü RTE’nin o sözü, hemen bütün gazetelerde ve haber sitelerinde, “Trump’la görüşmemiz, virgül mesafesinde değil nokta mesafesinde olacak” diye yer almıştı.

Kendisi mi böyle söylemişti, gazeteciler mi böyle anlamıştı, artık orasını bilemem. Ama bilgisunar üzerinden yaptığım ayrıntılı bir sorgulamada hep aynı sonuçla karşılaştım. BirGün’den Evrensel’e, Hürriyet’ten Posta’ya, Milliyet’ten Vatan’a, Aydınlık’tan Yeniçağ’a, haber.sol.org.tr’den ilerihaber.com’a, Odatv.com’dan internethaber.com’a, cnnturk.com’dan timeturk.com’a, hatta amerikaninsesi.com’a dek uzayan en geniş yelpazedeki tüm gazete ve haber portallarında “nokta mesafesinde” tanımlaması vardı. İlginçtir, “havuz medyası” bile RTE’nin ağzından böyle aktarmıştı konuşmayı…

Arapça kökenli “mesafe” sözcüğünün Türkçe karşılığı “uzaklık”tır. Oysa Erdoğan’ın yukarıdaki tümcesinde olması gereken sözcük “mesafe” değil, “mesabe”dir.

“Mesabe”, yine Arapça bir sözcük olup “derece, değer, rütbe” demektir.

“Mesabesinde” ise, yerine göre, “derecesinde, değerinde, hükmünde” anlamında kullanılır.

Artık dolaşımda olmayan ölü sözcükleri, salt Arapça oldukları için hortlatma çabası, işte böyle acıklı durumlara yol açabiliyor.

Genç kuşak gazeteciler “mesabe”nin anlamını nereden bilecek? Siz “mesabe” deseniz bile onlar “mesafe” anlar! Hiç duymadıkları yabancı bir sözü böyle anlamaları da doğaldır. Doğal olmayan, günümüzde çağdaş sözcüklerle düşüncelerimizi en doğru biçimde dillendirme olanağı varken, Osmanlıca özentisi yüzünden, küflü sözcükleri inatla dolaşıma sokma çabasıdır.

Tayyip Erdoğan, “noktalı” tümcelerle konuşmayı pek seviyor! Bir ara, “noktasında…” diye tutturmuştu. Hemen her konuşmasında geçiyordu bu itici sözcük ve “sosyal medya”nın alay konusuydu. Başı sonu belli olmayan, öznesi-yüklemi bulunmayan, sözdizimi bozuk tümcelerde, durumu kurtarmaya yarayan bir tür soluklanma işlevi görüyordu “noktasında” lafı. Tıkandığın, uygun sözcüğü bulamadığın yerde “şey” der gibi sok araya “noktasında”yı, olsun bitsin! Konuşurken eğer uzun tümceler kurmaya meraklıysanız ve de sözcük dağarcığınız yeterli değilse, böyle anlamsız söz öbeklerinin tutsağı olursunuz. Örneğin Erdoğan’ın şu tümcesinde olduğu gibi:

“Ha bazı yerlerde yurtlar noktasında ihtiyaca cevap veremediğimiz için bazı yerlerde de evlerde kalma noktasında sıkıntılar yaşanıyor.” (5 Kasım 2013)

Erdoğan’ın şu tümcesi ise, “noktasında” kullanımın en uç “noktası” sayılabilir:


“Biz İsrail ile olan ilişkiler noktasındaki şeyimizi zaten adeta sıfırlamış noktadaydık.” (18 Temmuz 2014)

Anlayan beri gelsin!

“Nokta”, yazım imlerinden biridir; sözün bittiği yere, yani tümcenin sonuna konur.

“Cim karnında bir nokta” deyimi ise önemsiz, değersiz söz ve eylemleri anlatmak için kullanılır.

Bir de “nokta koymak” sözü vardır ki, bir konuyu kesin biçimde sonuçlandırmak, sona erdirmek demektir.

RTE, ABD’ye giderken yaptığı açıklamada, “Trump’la görüşmemiz, virgül mesafesinde değil nokta mesafesinde olacak” diyerek kamuoyunu büyük bir beklenti içine sokmuştu. Basında, ABD ile ilişkilerin kırılma, hatta kopma noktasına geldiği yorumları bile yapılmıştı.

Ama 16 Mayıs’ta Beyazsaray’da gerçekleşen yirmi dakikalık görüşmede dağ fare doğurdu! Bu ziyarette umduğunu bulamayan Erdoğan, ülkeye eli boş dönmek zorunda kaldı.

Sonuç olarak, “havuz medyası” tersini söylese de, Erdoğan’ın başarısız gezisinde Türkiye-ABD ilişkilerine “nokta” değil, yeniden “virgül” konmuş oldu.

Başka bir deyişle, “cim karnında bir nokta”…

Meclis’teki “dil kazası”

Olay, birkaç yıl öncesine ait:

TBMM’nin AKP’li Başkan Vekillerinden biri, yönettiği oturumda yakışıksız söz söyleyen bir milletvekilini uyarırken şöyle diyor: “Bu söz, Meclis’in muhabbetine yakıştı mı?”

Bir insanın başına gelebilecek en kötü durum, anlamını bilmediği bir sözcüğü topluluk önünde bilgiçlik olsun diye kullanırken çam devirmesidir. Bu Meclis Başkan Vekili de özensiz dil kullanan milletvekilini uyarayım derken böyle bir duruma düşmüş…

Arapça kökenli “muhabbet” sözcüğünün Türkçe karşılığı, hepinizin bildiği gibi “sevgi”dir. “Mehabet” ise eski dilde büyüklük, ululuk, yücelik anlamlarını da içeren bir saygı sözüdür.

Belli ki Başkan Vekili , “Meclis’in mehabeti” demek isterken dili sürçmüş ve “Meclis’in muhabbeti” deyivermiş!

Osmanlıca tutkusu, insanın başına bazen dert açabiliyor. Oysa o Başkan Vekili, “Meclis’in mehabeti” yerine, güzel Türkçemizle “Meclis’in saygınlığı” diyebilseydi, böyle bir “dil kazası” yaşamayacaktı.

Türkçe, her türlü duygu ve düşünceyi en etkili biçimde anlatabilecek yeterliktedir. Yeter ki Osmanlıca dayatmasından ve takıntısından kurtulalım…