Çocuk her dilde umut demektir, gelecek demektir. Adana Pozantı Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde yaşananlar da bu geleceğin içine nasıl edildiğinin, umudun yürekten nasıl söküp atıldığının resmidir. Yaşları 13’le 17 arasında değişen çocuk tutukluların sistematik bir şekilde cinsel ve fiziki şiddete maruz kaldığı ortaya çıktığından beri Pozantı, uzayıp giden utanç zincirimize eklenen son halkadır.

Geçen yıl polise taş attığı iddiasıyla tutuklanıp Pozantı Cezaevi’ne konulan ve tahliye olduktan sonra 2011’in Mayıs ayında İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi’ne başvuran 7 çocuğun anlattıklarından öğrendik olanları. Çocuk bedenlerinde taşıdıkları büyük acıları tek tek yazdılar kâğıtlara. Gözaltında başlayan dayak ve işkencenin bir bayrak yarışı gibi, gönderildikleri cezaevi müdürü ve gardiyanlar, sonra da konuldukları koğuştaki kendilerinden yaşça büyük mahkûmlar tarafından devam ettirildiğini anlattılar.

“Dayaktan sol kol dirseğim yerinden çıktı. Doktorlar kolum için rapor yazmadı. Siz teröristsiniz, deyip copla tekmeyle dövdüler. Koğuş sorumlusu bir arkadaşımızı basketbol potasına boynundan astı. Tam boğulacakken indiriyor sonra tekrar yukarı çıkartıyordu. Engellemeye çalıştığımız için Müdür Alper Şirin de bizi dövdü. Paramızı alıyorlardı. Koğuşlara yemek geldiğinde yemeğin içindeki etleri kendilerine seçip bize de sadece suyunu veriyorlardı. Durumu cezaevi idaresine bildirince hücre cezası aldık.

Arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından defalarca tecavüz edildi. Yaşadıklarımız anlatılır gibi değil. Adli suçlular geceleri arkadaşlarımızı zorla yataklarına çağırıyorlardı. Koğuşlarımızı değiştirmeleri yönünde taleplerimiz oluyor ama, taleplerimiz cevapsız bırakılıyordu. Gözümüzün önünde arkadaşlarımızın kafasını kırıyorlardı. Cezaevi idaresi her zaman konuyu örtbas etmeye çalıştı.”

Her şeyi bir bir anlattılar. 2011’in Temmuz ayında cezaevinde yaşanan bu rezaletten TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Adana Başsavcılığı, Valilik ve Adalet Bakanlığı haberdar edildi. Ne mi oldu? Hiçbir şey! Taa ki yaşananlar basında tekrar yer alana kadar... Aradan 7 geçtikten sonra Adalet Bakanlığı görevlendirdiği 3 müfettişle inceleme başlattı. Bugün, “Bu çocukların namusları, haysiyetleri, eğitimleri, sağlıkları her şeyleri bize emanet. Böyle bir olay yaşanmışsa sonuna kadar gider, sorumluları bulur, gereken cezayı veririz” diyen Adalet Bakanı, 7 ay önce herkes her şeyden haberdar olduktan sonra, cezaevi müdürlerinin terfi ve atamaları hakkında ne düşünüyor merak ediyorum?

Cezaevinin 1. Müdürü Naci Tel Ankara Çocuk Islahevi’ne, çocukların hakkında en çok şikâyet ettiği cezaevi 2. Müdürü Alper Şirin ise Van Erciş Cezaevi’ne 1. Müdür unvanıyla terfi ettirilerek atandı. Bir Türkiye klasiği olarak, olaylar duyulur duyulmaz sorumlular açığa alınıp haklarında soruşturma açılması gerekirken, farklı bir ile atanıp terfi aldılar. Bu durumda, sorumluları bulup gereken cezayı verme konusunda kararlı olduğunu söyleyen Adalet Bakanı, onları ilk nerede arayacağını biliyor olmalı.

Gardiyanların, koğuş sorumlularına ‘Bu iyi çocuktur, size teslimdir. Bu çocuklara iyi bakın’ dedikten sonra eziyetin bitmediği günlerin başlaması elbette tesadüf değil. Koğuş sorumlularının yaptığı eziyete isyan edenlerin sonrasında cezaevi müdürlerinden dayak yemesi kimin korunup korunmadığının apaçık göstergesi. Pozantı’da yaşanan taciz ve tecavüzden, cezaevinin en tepesinden en alt kademedeki sorumlusuna kadar herkesin heberdar olduğundan şüphe etmek büyük saflık olur. İçeri tıkılanın, eziyet çektirilerek sindirilme amacı güdüldüğü Türkiye cezaevlerinde uzun uzadıya sorumlu aramaya gerek yok. Bu, soruşturmanın en hızlı yol alınabilecek bölümü çünkü; görev zincirini takip etmek yeterli. İş utanç verici olayların yaşanmasını engelleyici tedbirleri bir an önce almakta.

Kapalı infaz kurumlarında çocukların cinsel ve fiziki şiddetten korunamadığı ortada. Çocukları cezaevine kapatmak yerine onların sıkıntılarına çözüm arayıp, ruhsal yönden iyileştirici çalışmalara kapı açmak şüphesiz faydaya dönük bir adım olurdu. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’ne göre, cezanın ıslah edicilik işlevi düşünüldüğünde, bunun yapılmasının fiziken mümkün olmadığı görülen, ayrıca konum ve şartları itibari ile de çocukların bulunmasının uygun olmadığı Pozantı gibi Bergama ve İncesu Cezaevleri derhal kapatılmalı. Pozantı’ya gidip incelemede bulunan milletvekillerinden CHP’li Veli Ağbaba’ya göre de, çocukların fiziki imkânları son derece kısıtlı. Ranzalar çok kötü. Odalar nem kokuyor. Tuvaletler bakımsız. Fiziki sorunların yanından idareden kaynaklı sorunlar da var.

Büyük çabalarla iktidarın değiştirmeye zorlandığı Terörle Mücadele Kanunu’nda, çocukların yasadışı ve gösteri yürüyüşlerine katıldıkları gerekçesiyle ‘örgüt üyesi olmadığı halde örgüt adına suç işlemekten, örgüt üyesi gibi cezalandırılması’ uygulamasına son verilmiş olsa da, çocukların adli suçlular ile birlikte aynı koğuşa konmasıyla yeni bir ceza icat edilmiş oldu. Bu ceza, cezaevi müdürleri ve gardiyanların terörist ilan ettikleri çocukları ‘iyi çocuktur, iyi bakın’ diyerek teslim ettikleri koğuşlarda ortaya çıkan işkenceler, tacizler ve tecavüzlerdir. Cezaevi duvarlarında sabaha kadar çınlayan çocuk çığlıklarıdır.

Çocuk her dilde umut demektir, barış demektir. Pozantı ve diğerlerinde yaşananlar da, bu umudun, devlet üzerlerine kapı kapattığında nasıl yok edildiğinin resmidir. Kine kin, nefrete nefret ekleyerek, bitmesini istediğimiz bir savaş ateşinin harlandırılıp barış arzusunun gömüldüğünün ilanıdır.