Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobane Davası'ndaki savunmalarına devam ediyor. Newroz Bayramlarında ve PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında yaptığı konuşmalarla ilgili savunma yapan Demirtaş, "Vali ile el ele mangalın üstünden atlasaydım yargılanmazdım. Nevruz’u kutlasam yargılanmazdım. (Ben o ‘W’ ile yazılan) Newroz’u kutladığım için yargılanıyorum" dedi.

Kaynak: Haber Merkezi
Demirtaş: "Vali ile el ele mangalın üstünden atlayıp Nevruz'u kutlasaydım yargılanmazdım"

7 yıldan uzun zamandır cezaevinde tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobane Davası'ndaki savunmalarına devam ediyor.

Davanın siyasî yönünü anlatmaya devam eden Demirtaş, Newroz Bayramlarında ve PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında yaptığı konuşmalarla ilgili suçlamalar hakkında savunma yapıyor.

Demirtaş'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

"Bu fezlekelerden birinde ‘billboardlardaki ‘Kürtçe ifadeler’ yasaklanmış buna ilişkin basın açıklamasındaki konuşmalarım konu olmuş. Bu afiş ve basın açıklaması Abdullah Öcalan’ın Newroz mektubu ve Kürtçe üzerinden savcı ‘suçu ve suçluyu övmek’ üzerinden suçlamış. (Abdullah Öcalan’ın Kürt halk önderi olması demem üzerinden) Bunu olmadığını ve illiyet bağını da araştırmamış. Eğer savcı Abdullah Öcalan’ın Kürt halk önderi olması ile ilgili bir sorun varsa bunun yeri mahkeme değil, başka (düzlemlerde) tartışılabilir. (Örnekler vererek) Mafya liderlerinin tahliye edildikten sonra MHP binalarına gitmesi ya da Topal Osman’ı övmek ‘suçu ve suçluyu’ övmek olarak nitelendirilmiş mi?

Mesela İngilizce’de sayın dememek ayıp. Benim yurtdışındaki konuşmalarımda Öcalan bile desem ‘Mr. Öcalan’ yazıyorlar. Dilin kendisinde var. Sayınlık değil de hitap olarak. Bizim Öcalan’a Sayın Öcalan dememiz savcının konu edeceği bir şey değil, olamaz. Benimser ya da benimsemez o da davanın konusu değildir. Kenan Evren için ‘Sayın, muhterem Kenan Evren’ desek suç mu olacak? Bunun konu edilmesi Kürt sorununa olan yaklaşımdır. Travmadır. Özgüveni olan devlet bununla mı uğraşır? Tamamı ifade özgürlüğü kapsamındadır. (Kanunda da diyor) Şiddet övgüsü yok, şiddet sonucu yok ama propaganda deniyor. Bunu hazırlayan hakim savcılar bilmiyor mu? Biliyor, yargılanmak istenen iradedir.

'ÖCALAN, KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE AKTÖRDÜR'

Bizim bu konuda görüşümüz nettir. Kafası karışık olan devletin kendisi, parlamentosudur. Bizim (nazarımızda) Abdullah Öcalan, Kürt sorunun çözümünde bir aktördür. Katılan katılmayan, sayın diyen demeyen de özgürdür. (Kastı -hakaret olarak- aşmayacak) şekilde eleştirilere de açığız.

Duyuyorum birileri diyor ki 'Demirtaş Kürt, Kürdistan demeye başlamış' Dikkatinizi çekerim kaç yıllık konuşmalarından yargılanıyorum. Ben bunları yeni söylemedim. Azerbaycan değil Kürdistan dediğim için yargılanıyorum. Yoksa ben Soma Katliamı ile ilgili de konuşmuşum, çok da sert eleştirmişim neden onlardan yargılanmıyoruz. Savunmamın başından beri dediğim gibi Kürt olduğumuz için, savunduğumuz için yargılanıyoruz.

Çözüm sürecinde birçok siyasetçi (Bülent Arınç gibi iktidardaki ya da iktidara yakın isimleri kastederek) Abdullah Öcalan dedi. Hatta överek bahsetti. Şimdi isimlerini de anmayacağım. Ben meşruiyeti onların ve onların söylemleri üzerinden kurmam.

'NEWROZ DEDİĞİMİZ İÇİN YAGILANIYORUZ'

Tarihi tutanaklara kayıt olsun diye söylüyorum. SEGBİS dökümünü hazırlayacak arkadaşa söylüyorum; ben Newroz derken ‘W’ ile söylüyorum. Kürtçe olarak. ‘Nevroz/Nevruz’ olarak geçtiğini görüyorum. Biz Newroz dediğimiz için yargılanıyoruz. O ‘W’ kolay kazanılmadı. Tarihi tutanaklara kayıt olsun diye söylüyorum.

Savcıya göre ben ‘örgüt propagandası olacak şekilde zafer işareti’ yapmışım. Ben de merak ediyorum ‘örgüt propagandası olacak şekilde zafer işareti’ nasıl yapılıyormuş da ben yapmışım. Savcı, benim emniyet müdürü, polis komiseri olduğumu düşünmüş oluyor ki benim neden kitleyi dağıtmadığımı konu etmiş. Bir siyasetçi olarak bu sorumluluğu savcı hangi yetki ile bana yığıyor.

'MAZLUM DOĞAN'I ANANLARI DEĞİL İŞKENCECİLERİ YARGILASINLAR'

Kusura bakmayın o dönem binlerce insana işkence yapıldı. PKK’yi silaha yönelten de o işkenceler oldu. İnsanları dağa çıkaran biz değil o işkencelerdir. Burada da ikiyüzlülük vardır. Türkiye Cumhuriyeti bununla samimiyetle yüzleşmiyor. Diyarbakır Cezaevi müze yapıldı ve iktidar bununla övünüyor. Ahmet Türk orada işkence görenlerdendir. Altan Tan’ın babası orada işkence görenlerdendir. Gültan Kışanak orada en ağır işkenceleri görenlerdendir. Mazlum Doğan direnenlerden biridir.

‘Mazlum Doğan’ın direnişi’ deyince suç oluyor ya da ‘Gültan Kışanak’ın direnişi’ deyince suç olmuyor. Savcı neye göre ayırıyor bunları? Mazlum Doğan’ın suç olmasının nedeni işkenceye karşı hayatını kaybetmiş Karakoçanlı bir Kürt olması mıdır? Birileri yargılanacaksa eğer Esat Oktay Yıldıran’ı savunanlar yargılanmalıdır. Burada yargılama konusu yapılan Kürtlük bilincidir. Newroz değil ‘Nevruz’ kutlasaydık suçlama konusu olmazdı. O zaman Mazlum Doğan’ı anmamızı da suçlama konusu yapmazlardı. Savcıyı rahatsız eden Newroz’un direniş ruhudur. Gençleri dağa gönderen ben değil savcıların, mahkemelerin kendisidir, siyaseti tıkayanlardır.” 

Vali ile el ele mangalın üstünden atlasaydım yargılanmazdım. Ben Nevruz’u kutlasam yargılanmazdım. (Ben o ‘W’ ile yazılan) Newroz’u kutladığım için yargılanıyorum."

'ERDOĞAN, BAHÇEL, AKŞENER, ÖZDAĞ HEPSİ GELSİN'

Çağrı yapıyorum Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Ümit Özdağ, milliyetçi cephenin ne kadar siyasi liderleri varsa bir canlı yayında buluşalım. Koşullar eşit olsun. Biz fikirlerimizi savunalım, onlar da istediklerini söylesinler. İddia ediyorum program sonunda demokratik özerkliğin ne olduğunu da çok iyi anlarlar. Bizimle bu konuda başa çıkamazlar. Ne yapabilirler, ancak manipülasyon yapabilirler. Bizim üzerimizde yargı baskısı kurulması da namertliktir. Bir taraf her türlü imkanı, televizyonları, yayınları kullanacak ama bir taraf da bütün bunlardan mahrum olacak. Üstüne bir de yargı baskısı kur, tutukla.

Hakikat nasıl anlaşılacak? Kimse anlatmıyor, Kürtler kendi derdini kendisi anlatıyor. Biz anlatıyoruz, bizimle birlikte hareket eden sosyalistler anlatıyor. Bizim dışımızdaki sosyalistler ve komünistler bile anlatmıyor. Biz anlatamıyoruz, diğerleri anlatmıyor, hakikat nasıl anlaşılacak? Hakikat anlaşılmadan silah ve şiddet sorunu nasıl aşılacak? Bu tartışmaların yeri mahkeme salonları değildir. Biz sınırlı imkanlarla anlatınca Kürtlerin neler yaşadığı biraz anlaşıldı. Bunların arasında akademisyeni var, okumuşu var. Çünkü araştırmıyorlar, tek taraflı yalan yanlış beslenmişler ve birilerinin burada hakikati anlatması lazım.”

"KÜRTÇEYİ, KÜRDİSTANI YASAKLAMASAYDINIZ BUNLARI KONUŞMAZDIK" 

“Biz bir halkız, ayrı bir halkız. Biz ezilmezsek, dilimiz ve kültürümüz baskılanmasa bunları dile getirme ihtiyacı da duymayız. Hatta hiç dile getirmeyiz. Biz sürekli ortalıkta ‘Kürt’üz, Kürt’üz’ diye ortalıkta dolaşan meczuplar değiliz ki. ‘Kürt’sen övün, değilsen itaat et’ gibi şeyler de yapmayız. Bunları konuşuyoruz çünkü Kürtlerin dilini yasaklamışsın. Yasaklamazsan biz de konuşmayız. Bunu bize sorma, dönüp devletine sor. ‘Ey devlet niye yasaklamışsın dillerini, Kürt, Kürdistan demeyi niye yasaklamışsın’ diye sor. Savcılara sesleniyorum; biraz ekolojiyle, balıkçılıkla ve diğer alanlarla ilgili yaptığımız konuşmalara da dava açın.

Onlara dava açmıyorsunuz insanlar da sanıyor ki biz sadece Kürt ve Kürtçeyi konuşuyoruz. Onlara da dava açın onları da konuşalım. Ama Kürtçe halen yasaktır, eğitim zaten yasaktır. Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa’nın büyük devletleri dışındaki bütün Avrupa devletlerinden daha kalabalık bir nüfusa sahibiz ama ismimiz mevzuatta geçmiyor, sadece fezlekelerde ve iddianamelerde geçiyor. Biz bunları söyleyince niye suçlu oluyoruz da Nihal Atsız gibi kafatasçı birini anınca ırkçılık olmuyor? Adam 84 bin kişinin kafatasını ölçmüş. Sadece kendisi ben ırkçıyım diyor.”