Günümüzde eksikliğini hissettiğimiz mücadeleci ve inançlı bir sendikal anlayışının sembolüydü Rıza Kuas. DİSK, kuruluş yıllarında Rıza Kuas gibi, Kemal Türkler gibi kararlı ve mücadeleci sendika liderleri sayesinde kök saldı

DİSK tarihinden ölümsüz bir portre: Rıza Kuas

DİSK 53. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Bu vesileyle DİSK ve Türkiye işçi sınıfı tarihinin saygın ve mücadeleci sendikacılarından Lastik-İş Başkanı, TİP kurucusu, milletvekili ve DİSK kurucusu Rıza Kuas’ın yaşam öyküsünden kesitler aktarmak istedim. Günümüzde eksikliğini hissettiğimiz mücadeleci ve inançlı bir sendikal anlayışının sembolüydü Kuas. DİSK, kuruluş yıllarında Kuas gibi, Türkler gibi kararlı ve mücadeleci sendika liderleri sayesinde kök saldı.

1926’da Adapazarı Hendek’te doğan Kuas’ın dünyası, İstanbul’un yoksul işçi semtlerinde biçimlendi. 1939-1940 yıllarında Cibali Tekel Fabrikası’nda çırak olarak işçilik hayatına atıldı. 1949’da Gislaved Lastik Fabrikası’na girdi. Aynı yıl İstanbul Lastik ve Kauçuk Sanayi İşçileri Sendikası’nı kurdu.

1951 yılında sendikalı olduğu için işten atıldı. 1952’de Kazlıçeşme’de Derby Lastik Fabrikası’na girdi. 1952’de İstanbul Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı seçildi. Çıkardığı toplulukla iş ihtilaflarına tahammül edemeyen işverenler, 1960’da Kuas’ı Derby Lastik Fabrikası’ndan da attı. Kemal Türkler de sendikal mücadelesi nedeniyle işten atılan bir sendikacıdır. DİSK’i kuran sendikacılar özel sektörde dişe diş bir mücadeleden gelen sendikacılardır.

Kuas’ın bitmeyen kavgası

Lastik işkolunda “sezon yapma” olarak bilinen ve işverenlerin yıllardır uyguladığı “sezon nedeniyle işçi çıkarılmasında işçilere hiçbir ödeme yapılmaması ve yeniden işe alınırken işçilerin eski kıdemlerinin hesaba katılmaması” yolundaki uygulamaya karşı ciddi bir mücadele verdi ve sezon uygulamasının 1962’de kaldırılmasını sağladı.
Rıza Kuas, 1961’de bir lastik işvereninin işçisini karakolda polise dövdürmesi üzerine “Polis işçileri dövemez” diyerek polis hakkında dava açtı ve olayı büyüterek Kurucu Meclis’e kadar getirdi. Rıza Kuas adı işçiler arasında bir efsane gibiydi.

1963’te Fargo Lastik Fabrikası işvereni lokavt ilan edip, 83 işçinin alacaklarını da vermeden fabrikasını kapatıp kayıplara karışınca, işçiler seslerini duyurmak için kendilerini Türk-İş Birinci Bölge Merkezi’nde bir odaya kapattı. Kuas da onlarla birlikte, işçiler haklarını alana dek süren sakal bırakma eylemine başladı.

Rıza Kuas, 13 Şubat 1961 yılında, Kemal Türkler ve 12 arkadaşı ile birlikte Türkiye İşçi Partisi’ni kurdu. 1965’te TİP’ten Ankara, 1969’da ise İstanbul milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Kuas, 1970’de AP iktidarının sendikal yasalarda yapmak istediği değişikliklere karşı Meclis’te kararlı bir muhalefet yürüttü.

DİSK’in beş kurucusundan biri oldu. 1968 yılında Rıza Kuas önderliğindeki Lastik-İş, Derby Lastik Fabrikası’nda, Türkiye’de ilk kez işyeri işgali gerçekleştirdi. Yine ilk kez Türkiye’de yetkili sendikanın belirlenmesi için, 1968 yılında Derby Lastik Fabrikası’nda referandum yapılmasını sağlayan Kuas, işverenin kurduğu sarı sendikayı teşhir etti. Bu fabrikada yapılan referandum sonucunda Lastik-İş’e 930 oy, sarı sendikaya ise sadece 6 oy çıktı.

İşçiyi “hırsız” gibi gören zihniyetle mücadele amacıyla başlattığı “Üstünü Aratma” kampanyası tüm ülkede geniş yankı buldu. Kuas, 15 Temmuz 1968’de kaleme aldığı “Üstünü Aratma” bildirisiyle bir anda bütün ülkenin dikkatini üzerinde toplayacaktı: “İşveren veya vekili veya bekçisi, zorla aramaya kalkarsa: ‘Üstümü aratmam’ diyeceksin. Lastik-İş’e telefon edeceksin. Sen üstünü aratma, gerisini sendikana bırak.”

Kuas’ın sendikal ahlakı

Kuas, 15-16 Haziran’ı örgütleyen DİSK yöneticileri arasındadır. 15-16 Haziran sonrasında DİSK yöneticilerinin önemli bir bölümü tutuklandığında, milletvekili olması sebebiyle dokunulamayan Kuas, DİSK’in o zor günleri aşmasında büyük rol oynadı.

1971’de Cenevre’de uluslararası bir toplantıda konuşurken fenalaştı. Kuas’a böbrek yetmezliği tanısı kondu. Böbrek nakli yapılması gerekiyordu. Kuas’a böbreğini vermek için yüzlerce işçi başvurdu. Ancak Türkiye’de ameliyatın yapılması kolay değildi. ABD’ye gitmesi gerekiyordu. Ancak Kuas yıllarca ABD emperyalizmine karşı mücadele etmişti. ABD’ye gitmekte tereddüt ediyordu. Örgütsel disiplini ve sendikal ahlakı nedeniyle DİSK yönetimine başvurdu ve izin istedi. DİSK Yürütme Kurulu 16 Ocak 1971’de eşine az rastlanır bir karar aldı:

disk-tarihinden-olumsuz-bir-portre-riza-kuas-689121-1.

“Genel Başkan vekili ve Lastik-İş Genel Başkanı Rıza Kuas’ın tedavisi için gerekirse Birleşik Amerika’ya gitmesine müsaade edilmesine, DİSK’in Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist politikasına karşı olmasının, Amerikan ulusuna ve o ulusun vardığı bilimsel teknik gelişme ve ilerlemeden yararlanmama anlamına gelmeyeceğine, bu nedenle, Rıza Kuas’ın böbrekleri için Amerika’daki tıbbi olanaklardan yararlanmasında herhangi bir sakınca bulunmadığının kendisine bildirilmesine…”

Kuas uzun süre ABD’de böbrek bekledi. Sonra Meclis Başkanı’nın kararıyla Ekim 1972’de Türkiye’ye geri getirildi. Ağustos 1973’te Almanya’da kız kardeşinin böbreği takıldı. Sağlığı bozulan Kuas, 29 Ekim 1981’de 55 yaşında yaşamını yitirdi. Cenazesi 12 Eylül darbesinin karanlık günlerinin ağırlığı altında kaldırıldı. 1993’te Lastik-İş’in yayımladığı, Fahri Aral’ın kaleme aldığı Rıza Kuas-Bir İşçi Liderinin Hikâyesi isimli kitapçıkta Kuas’ın son yolculuğu şöyle anlatılıyor:

“Ve ölüm… Sonunda Rıza Kuas’ı da geldi, buldu. İşçi sınıfının ve tüm lastik emekçilerinin dostu olan bu yiğit insanın emanet olan tek böbreği, 12 Eylül faşizminin karanlığına dayanamadı, işlevini yitirdi. Başka koşullar altında yüz binlerce işçinin ve emekçinin uğurlayacağı bu cesur, davasına inanmış işçi lideri 29 Ekim 1981 günü dostlarının, işçi arkadaşlarının, ailesinin ve tutuklu olduğu Davutpaşa Cezaevi’nden elleri kelepçeli olarak getirilen kardeşi, mücadele arkadaşı Niyazi Kuas’ın gözyaşları arasında uğurlandı.”

Kuas, bitmeyen bir kavgaya inanmıştı. 1972’de grevdeki Good-Year işçilerine şöyle sesleniyordu: “Yeryüzü meleği postuna bürünecek bazı adamların doğru yol önerilerini duymayacak, onlara kapınızı kapayacak, ‘greve devam’ diye haykıracaksınız.

İşsizlik ve aç bırakma tehditlerine pabuç bırakmayacak, ‘greve devam’ diye kükreyecekseniz.

Herkes şunu iyi bilmelidir ki, bu mücadelenin adı bitmeyen kavgadır ve işçi hakları verilinceye kadar devem edecektir.”

Kaynak: DİSK Tarihi, 1. Cilt, Kuruluş, Direniş, Varoluş, İstanbul: DİSK Yayınları 2020.