Tıp, hukuk, basın gibi alanlarda çalışanların ortak noktası; sahip oldukları bilgi ve deneyimi meslek etiğinin temel ilkelerine uyarak, yani yalan söylemeden, dürüst, adil, eşit ve tarafsız kalarak, topluma hizmet etme idealini ön planda tutmasıdır. Bu sebeple, işlerini yaparken özgür, bağımsız olmaları çok önemli. Siyaset ve piyasa, gücünü ve statüsünü dayandığı evrensel ilkelerden alan meslek grupları üzerinde her zaman kontrol sahibi olmak ister. Demokrasi, bu baskıya fren olabilecek, şimdilik, en güçlü yönetim biçimi ve o olmadan da bu üç meslek alanının sağlıklı şekilde çalışabilmesi mümkün değil. Hepsi birbirine bağlı.

***

Örneğin gazetecilik… Hükümetin halka karşı sorumluluğunu yerine getirip getirmediğini, yalan söyleyip söylemediğini, akçeli işlere karışıp karışmadığını, yolsuzluğa yol verip vermediğini, vaatlerini yerine getirip getirmediğini takip etme işidir. Halk için yapılanları halk adına ve halkın yararını gözeterek izleyen, bilgi ve belge toplayıp yayınlayan gazetecinin her şeyden önemlisi güvenilir olması gerekir. En büyük sorumluluğu doğruyu söylemek, doğruyu yazmaktır. Gazeteci için hiçbir şey, kamunun olup biteni tüm gerçekliğiyle öğrenmesi mecburiyetinin önüne geçemez.

***

Örneğin hukuk… Kurallar, ilkeler ve standartlar bütünüdür. Ona, buna göre eğilip bükülemez. Hukukun temel amacı adaleti gerçekleştirmektir. Hukukçu herkesin savunma hakkı olduğuna inanır. Hukuk etiği, tıpkı yasaların hazırlanışında olduğu gibi, hukukun uygulanışının da adil olmasını gerektirir. Mademki “adalet mülkün temelidir” bu mesleği icra edenlerden de yegâne beklentimiz adil olmalarıdır. Hukuk, yasalar önünde herkesin eşit olduğu gerçeğini ne kadar güçlü bir şekilde gösterirse, devletin temeli de o kadar güçlenir.

***

Örneğin tıp… Temel ilkelerinden biri zarar vermemek! Yaş, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, hastalık ya da engellilik, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin göreviyle hastası arasına girmesine izin vermeyeceğine onuru üzerine yemin ederek mesleğe adım atar doktorlar. Kendi sağlığını, topluma hizmet edebilmek için koruyacağına söz verir. Sağlık çalışanları yaşamlarını insanlığın hizmetine adayacaklarını söyleyerek çıktıkları yolda tehdit edilseler dahi tıbbi bilgilerini, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağına dair yemin eder.

***

Meslekleriyle ilgili neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, insan hak ve özgürlüklerini temel alarak (bilgi, savunma, sağlık) oluşturdukları etik kurallar çerçevesinde ayırt ederek topluma hizmet ideallerini gerçekleştirmeye çalışan, mesleki ilkelere uymayı zorunlu kılan yaptırımlara sahip bu kalabalık grupların örgütlü şekilde hareket edebiliyor olması bütün baskıcı yönetimleri olduğu gibi AKP-MHP iktidarını da rahatsız ediyor. Türkiye Barolar Birliği’ni bölme çabaları, Türk Tabipleri Birliği’ni kapatma niyetleri, medyaya ve basın örgütlerine baskı, sansür, ceza… Evrensel etik ilke ve kurallara dayanarak halka hizmet etmeye çalışan bu kişiler, bir yandan da demokratik koşulların her geçen gün tırpanlandığı Türkiye’de işlerini, tam da olması gerektiği gibi, hayatta ve özgürce yapabilmek için mücadele ediyor.

***

Konya’da hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ekrem Karakaya; davalı tarafından ofisinde öldürülen avukat Servet Bakırtaş; sağlıkçıların eylemini takip eden ve polis tarafından tartaklanan gazeteci Meral Danyıldız… Türkiye’de artık bir sarmala dönen şiddetin son örnekleri oldu. Doktoru, avukatı, gazetecisiyle bir ülkede, en kilit noktalarda kamu için çalışan bu meslek gruplarına sistematik baskı uygulanıyor. Saldırılar karşısında benimsenen cezasızlık da hepsini teker teker hedefe koymak demektir. İlkesizlik ve liyakatsizliğin bir yılan gibi boynumuza dolanmasına seyirci kalırsak sonunda hepimizin nefesi kesilecek. Doktor kamunun sağlığı, avukat kamunun savunması, gazeteci kamunun sesidir. Dolayısıyla onların hakkı için onlardan daha çok bağırmamız gerekir! Çünkü vaziyet, tam da Erdoğan’ın yerinde tespiti gibi : “Rakiplerimiz karşımızda birleştiği için kaybettik.”