Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2006 yılından itibaren adli istatistikleri yayımlıyor. Buna göre 2006-2016 arası 10 yıllık süreçte birçok alanda suça yönelim arttı. Özellikle de çocuğa karşı cinsel taciz vakalarında... 2006 yılında çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan 3 bin 780 karar verildi. 2016 yılında ise bu rakam 21 bin 190’a ulaşmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2016’da açıkladığı verilere göre sadece 2014 yılında 1377’si erkek 9718’i kız çocuk olmak üzere 11 bin 95 çocuk cinsel istismara maruz kaldı. Çocukların yüzde 19’u 11 yaş ve altında. Son 10 yılda evlendirilen kız çocuğu sayısı ise 483 bin! Tabi bunlar resmi rakamlar. Uzmanlar cinsel istismar vakalarının ancak yüzde 15’inin adli makamlara ulaşabildiğini ve en sık üzeri örtülenin de çocuğun aile içinde yaşadığı taciz olduğunu söylüyor. Dolayısıyla buzdağının altında çok daha acı bir gerçek saklı. Psikiyatri Derneği’nin araştırmasına göre Türkiye’de cinsel istismara uğramış çocuk oranı yüzde 33. Bütün bu yüzdelerin, rakamların bizi getirdiği yer ise utanç verici bir dünya üçüncülüğü!

•••

Peki nasıl oluyor da gittikçe muhafazakarlaşan bir ülkenin çocukları her geçen yıl daha fazla cinsel taciz mağduru oluyor? Uzmanlara göre bunun birkaç nedeni var. Çocuğun ruhsal gelişimini takip etmeyen ya da edebilme kapasite ve becerisinden yoksun ebeveynler; sağlıksız cinsiyet algısı; cinselliğin rahat konuşulmadığı, ayıplandığı kapalı toplum yapısı; dini ve muhafazakar değerler gerekçe gösterilerek, okulda ve sosyal yaşamda, kız ve erkek çocukların bir arada büyümelerini engellemek; birbirine yabancı bırakılan kız ve erkek çocukların duygusal ve sosyal gelişimini tamamlayamayarak, karşı cinsi sadece cinsel bir obje olarak algılayan birer kadın ve erkeğe dönüşmesi; bu doğrultuda toplumun yeniden ve yeniden kendini üretmesi ve elbette yasaları yapan ve uygulayan kişilerin de bu döngünün bir parçası olması gibi pek çok değişkene bağlı büyük ve yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız.

•••

Kendimizi her geçen gün daha eril bir dille sarmalanmış; cinsiyet eşitliğini reddeden, kadın ve erkeğin toplumsal rollerini çocukluktan itibaren keskin bir şekilde ayırmak isteyenlerin şiddetli baskısı altında buluyoruz. Evlilik yaşı dinsel gerekçelerle düşürülmeye çalışılıyor. 9 yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesinin caiz olup olmadığının tartışıldığı bir ortamda, çocuk bedenler üzerinde cinsel bakış normalleştiriliyor. İstismarın en çok yaşandığı aile içinde gizlenmeye çalışıldığı bilinmekle birlikte Ensar Vakfı, Pozantı Cezaevi, Gerger İmam Hatip Lisesi ve bunun gibi devlet kurumları ya da destek verilen vakıflar içinde yaşanan taciz-tecavüz vakaları da kamuoyundan kaçırılmaya çalışılıyor. BirGün’ün deneyimli muhabiri Serbay Mansuroğlu’nun ortaya çıkardığı Ensar Vakfı’na ait evlerde yaşanan tecavüz skandalı günlerce konuşulmuş, hatta konu dünya gündemine taşınmıştı; ancak dava tecavüzcü öğretmenin cezalandırılmasıyla sonlandırılmış ve bu rezalet 4 yıl boyunca devam ederken seyirci kalan, gerek vakıf gerek devlet görevlisi, tek bir kişi bile sorumlu tutulmamıştı.

•••

Aynı Ensar Vakfı, Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüğü projelerin yanı sıra şimdi de Kalkınma Bakanlığı’nın Sosyal Destek Programı kapsamında Niğde’deki bütün imam hatip liselerinde ‘değerler eğitimi’ vermeye hazırlanıyor. Tecavüz skandalıyla adını dünyaya duyuran vakıf ve kendisinden desteğini esirgemeyen hükümet ağustos ayında da bir protokole imza atmıştı. Buna göre Ensar Vakfı’nın bine yakın Halk Eğitim Merkezi’nde, çocuk-yetişkin, her yaştan yurttaşa, kendi müfredatını oluşturabilme özgürlüğüyle, kurs verebilmesi sağlanmıştı. Değerler eğitimi için Ensar Vakfı’nı seçen, müfredat oluşturmak için Ensar Vakfı’na güvenen hükümet Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla şimdi de 10 yaşındaki öğrencilere, öğretmenlerinin kendilerini milli ve manevi değerlere göre yetiştirip yetiştirmediğini sormaya başlamış. İktidar, çocuk tacizinde dünya üçüncüsü olan Türkiye’yi, bu performans araştırmasıyla, eğitimde dünya birinciliğine taşımak istiyorsa demek... bize daha nice rekorlar yaraşır.