Eğitim yaralı ya, kangren olma ihtimali de az değil.

Biliriz; bu ülkede eğitim hep, hem dert hem dertli olmuştur. Eğitim hakkının hayata geçememesinden eğitimin kalitesine, öğretmenlerin durumundan sınavların perişanlığına kadar, hemen her alanda sorunlu bir alemdir eğitim. Yalnızca, mesleksiz, eğitimsiz yüzbinlerce gencimizin sokaklarda dolaştığını düşünmek, ya da  Avrupa çapında yapılan sınavlarla, burada, üniversite sınavlarında ortaya çıkan sonuçları hatırlamak bile yeter halini anlamak için. Karşımızda gerçeği yansıtan aynalar vardır ya, aldıran kim?

Şimdiyse, iyileştirmek şöyle dursun, hallaç pamuğu gibi atıldığını görüyoruz eğitimin. Pamuk boşa atılmıyor tabii; yatak yumuşayacak! Pamuk gibi olacak evlatlarımız!

Eğitimin uzun süredir piyasaya devredildiği ortada. Devletle piyasa arasında bir işbölümü olduğu da açık. Piyasadaki eğitim, belirli bir gelir gurubuna hitap ettiği gibi, buradan yetişenlerin çoğu da piyasanın kalifiye eleman ihtiyacına cevap veriyor. Geldikleri aileler de, aldıkları eğitim de bunun yolunu döşemekte. Onca orta gelirli aile boşuna mı, dişinden tırnağından arttırıp çocuğunu özel okula gönderme peşinde? Devlet okulları ise, hem itaatkar vatandaş hem de her tür kullanıma açık işgücü yetiştirmek görevini yerine getiriyorlar.

“Milli eğitim” dediğimiz de bu!

Şimdi iktidar, bir taşla iki kuş avlama peşinde. Bir yanda, dini eğitimi laik bir ülkede daha meşru, daha yaygın hale getirmeye yöneliyor. Öte yandan küresel piyasanın istediği gibi az nitelikli ama itaatkar, az paraya razı ama çok işe yarayan elemanlar yetiştirmenin yolunu daha güvenceye alıyor. Yalnız, küçük yaştan mesleki eğitimle sağlanacak şey değil bu. Doğru dürüst bir  mesleği olmayacak, iş bulmakta zorlanacak gelecek kuşaklar için, tevekküle de, ümmet anlayışına da daha çok ihtiyaç olacağı açık. Patronlar İslami sermayeden, işçiler de İslam ümmetinden olunca gül gibi geçinip gidecekler! Örnekleri çok etrafımızda.

İşin bir de demokrasi yanı geliyor aklıma. Hani “eğitimde reform” “ gibi, bir de “ileri demokrasi” iddiası var. Acaba diyorum;  demokrasi uzlaşma rejimidir dendiğine göre, uzlaşmak için bir yol da ağaçları yaşken eğitmek, yani çocukları daha küçükten muzır fikirlere kapamak olabilir mi? Öyleyse sen sağ ben selamet, demokrasi da Allaha emanet! 

Şaka bir yana,  4+4+4 denilen, eğitim sistemini bir hamlede iktidarın istediği gibi şekillendiren yasanın geçmesi sırasında yaşananlar hala hatırda.... Onca muhalefete karşın apar topar yasa çıkarmak bile, “ileri demokrasiye” halel getirmiyor ya; pes!  İktidar ya; milli iradeyi temsil ediyor ya; onun istekleri toplumun da istekleri oluyor anlaşılan!

Meclis’teki muhalefet gibi bu bugün de veliler sokakta.... Aynı hoşnutsuzluğu dile getiriyorlar. “Okuluma dokunma” diyeni de çok; beş yaşındaki çocuğunu korumaya çalışanı da.... Ama dinleyen kim?

İstanbul’da Milli eğitim Müdürü, 1450 okuldan 450’sinin dönüştürüleceğini,  76 yeni imam hatip okulunun açılacağını söyledi. Ankara’nın payına da 17 yeni imam hatip okulu düşmüş; eskilerle birlikte toplam 31 oluyor.... İstanbul’da her ilçede en az bir tane yeni imam hatip okluu açılırken, Ümraniye (7), Büyükçekmece (6), Sultanbeyli, Eyüp (5) gibi bazı ilçelerde sayının daha da arttığı görülüyor. Bir de sayı artışlarını halkın isteklerinin dikkate alınmasına bağlamamız isteniyor. Oysa bu öğretime yalnızca 20 öğrencinin istek gösterdiği okullar var; ama okul imam hatip olmuş bile!

İmam hatipe dönüşen okullarda bu yıl  yalnız 5. Sınıfta imam hatip tedrisatına geçilecek; 6, 7 ve 8. sınıflarda ise eski eğitime devam edilecekmiş. Bu durum, sistem değişikliğine ilişkin karşı çıkışları şimdilik sınırlandırıyor olabilir. Gelecek yıllarda üst sınıflar mezun oldukça, okul tamamen imam hatip olacağından arkadan gelecek çocuklar için bu şans da kalmayacak. Önce yanında görerek, sonra kendisi de içine girerek “dindar” olma şansını yakalayacaklar hepsi. Ne mutlu bize!

Bir de yaş küçüklüğü meselesi var. 5 yaşında çocuklarımız okullu oldu; bu da bir mutluluk kaynağı olmalı! İstemiyorsanız, hastaneden rapor alın; “çocuğum henüz hazır değil , ya da yetersiz” deyin!  Daha hayata başlamadan yalana, dolana, hileye bulaştırın çocukları; bunu da devlet istesin sizden. Sonra da bunun adı “hukuk devleti”  olsun!

Buradan nereye gideceğimizi herkes gibi ben de merak ediyorum ya, bunlarla uğraşırken bir de şu “merkezi sınavları” hale yola koysalar diyorum. Üniversite sınavları, KPPS sınavları derken, şimdi de “hakimler ve savcılar” için yapılan sınav şaibeli çıkmış; sonuç iptal.... Bir ülkedeki sınav sisteminde bu kadar üst üste skandal olur mu?  Soru kaçırmalar, satmalar, değerlendirme hataları bu kadar normalleşir, bu kadar sıradanlaşır mı?

Belki de, “reform” dedikleri, “ileri”  dedikleri budur!