Evrensel ve Anayasal bir hak olan grev hakkı izne tabidir. Bütün grevler keyfi gerekçelerle yasaklanabilir. Metal işçileri bu keyfiliğe karşı grev hakkını savunuyor. Bu grev bir meşru müdafaadır. Türkiye’de AKP döneminde greve çıkabilen işçi sayısı 90 binin altında kalırken grevi ertelenen işçi sayısı 200 bine yaklaştı. Grev hakkı yok edildi. Uyanma zamanı gelmedi mi?

Ekmek, haysiyet ve hukuk mücadelesi: Grevi savunma grevi!
İzmit’teki Bekaert işçileri, yasağa rağmen direnişlerini sürdürüyor. (Fotoğraf: Asena Tunca)

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası ile Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş sendikalarına üye işçilerin İzmit’teki Bekaert fabrikalarında grevleri (iki grev) daha başlamadan 13 Aralık 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanan 6540 sayılı ve 12 Aralık 2022 tarihli Cumhurbaşkanı kararıyla “milli güvenliği bozucu görüldüğünden” 60 gün süreyle ertelendi (yasaklandı). İşçiler bu keyfi ve hukuksuz kararı tanımadılar ve yasağa rağmen greve çıktılar.

Sendikadan yapılan açıklamada “Cumhurbaşkanı yine tercihini sermayeden yana kullandı. Kocaeli'deki Bekaert işçisinin haklı ve yasal grevini yasakladı. İşçiler bu hukuksuz grev yasağını tanımayarak Anayasanın ve kabul edilen uluslararası sözleşmelerin verdiği hakkı kullanarak yasal grevlerini başlattılar” denildi. 400 işçi hakları ve ekmeği için direniyor. 400 işçi haysiyeti için direniyor. Patron karşısında yegâne pazarlık güçleri olan grev hakkının fütursuzca ve hukuksuzca ellerinden alınmalarına karşı direniyor. Kısaca ekmek, haysiyet ve hukuk mücadelesi veriyor.

“Grev erteleme” deniyor ya Siz bakmayın kararın adının “erteleme” olduğuna bu bir erteleme değil yasaklama kararı. Yasada hileli bir ifade var. 60 günlük sürenin sonunda grev yeniden başlayamıyor. Oysa erteleme adı üstünde bir geciktirmedir. 60 günlük erteleme süresi bitiminde grevin yeniden başlaması lazım. Hayır başlamıyor! 60 günlük süre bitiminde sendika ya uzlaşacak veya devreye hükümet ve işveren temsilcilerin çoğunlukta olduğu Yüksek Hakem Kurulu girecek. Sendikanın eli kolu bağlanacak.

12 Eylül öncesi ertelenen grevler erteleme süresi bitiminde yeniden başlıyordu. 12 Eylül sonrası yapılan yeni düzenleme ile grev erteleme adı altında grev yasağı getirildi. 12 Eylül ile getirilen bu acayip düzenleme 20 yıldır AKP tarafından da kullanılıyor. Yasaklanan grevin devam etmesinin tek yolu var. Grev erteleme (yasaklama) kararı idari bir işlem olduğu için idari yargı denetimine tabi. Danıştay’a iptal ve yürütmeyi durdurma başvurusu yapılabiliyor.

TÜRKİYE’DE GREV HAKKI YOKTUR!

“O halde işçiler neden bu yolu beklemediler” diye sorulabilir. Beklemediler çünkü artık Danıştay yolu etkin bir yol değil. 2000’lerin başlarında grev erteleme kararlarını neredeyse tamamının yürütmesi Danıştay tarafından durduruluyordu. Ancak 2014 sonrası grev ertelemelerinde Danıştay’ın tutumu kökten değişti. Artık Danıştay grev erteleme davalarında adeta noter gibi davranıyor. Sendikaların başvurularına ya zamanında (60 gün içinde) bakmıyor veya erteleme (yasaklama) kararlarının yürütmesinin durdurulması taleplerini sudan gerekçelerle reddediyor. Yeni Danıştay grevin tabutuna defalarca çivi çaktı.

Bütün bu tablo sonucunda şunu net olarak söylemek mümkün: Türkiye’de grev hakkı yoktur. Siz bakmayın Anayasa’da grev hakkı olmasına. Bunun hiçbir karşılığı yoktur. Evrensel ve Anayasal bir hak olan grev hakkı 6356 sayılı yasaya göre fiilen Cumhurbaşkanının iznine tabidir. Türkiye’de bütün grevler keyfi gerekçelerle yasaklanabilir, istediğinin yapılmasına izin verebilir. Fiili durum budur. Cumhurbaşkanı istediği grevi yasaklayabilir. Bir gerekçe göstermez. Danıştay da bu konuda hiçbir şey yapmaz. Özellikle 2014 sonrasının gerçeği budur.

Elbette grev erteleme (yasaklama) kararlarına karşı Anayasa Mahkemesine (AYM) hak ihlali başvurusunda bulunmak mümkündür. Nitekim bu yol da nedendi. Önce Kristal-İş sendikası ardından da Birleşik Metal-İş sendikası AYM’ye başvurdu ve AYM grev erteleme kararlarının hak ihlali olduğunu saptadı. Ancak AYM kararının çıkması birkaç yılı bulabiliyor. Dolayısıyla 60 günlük süre doluyor ve sendikanın eli kolu bağlanıyor. AYM kararı pratik olarak işe yaramıyor. Öte yandan AYM kararlarını uygulatmama konusunda yüklü bir sicili olan hükümet grev erteleme kararlarında AYM kararlarını kaale almıyor ve umursamıyor. Türkiye’nin en yüksek mahkemesinin kararına rağmen hükümet bildiği okuyor.

Kısaca yargı yolu geç ve güç bir yoldur. Hele Danıştay yolu artık formalite bir yoldur. O nedenle grevin bizzat işçiler tarafından savunulmasından başka yol kalmıyor. Bekaert metal işçileri bu keyfiliğe karşı grev hakkını savunuyor. Bu grev meşru müdafaadır. İşçilerin elinde başka bir yol kalmadı. Ya yasaklama kararına boyun eğecekler ve boyunlarını işveren ve Yüksek Hakem Kurulu giyotinine sunacaklardı veya kaderlerini kendi ellerine alacaklardı. İşçiler greve ve kaderlerine sahip çıktılar. İşçiler evrensel hukuka ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun davranıyor. Hukuksuz olan erteleme (yasaklama) kararı ve işverenin tutumudur.

Belçika kökenli bir şirket olan Bekaert patronları meşru müdafaa yapan işçileri tehdit etmeyi bırakıp sendika ile masaya oturmalı ve işçilerin haklı taleplerine kulak vermelidir. Hukuk evrenseldir. Bu grev Belçika’da olsaydı ertelenmesi (yasaklanması) söz konusu değildi. Türkiye hukuku çiğneyebileceğiniz bir Belçika sömürgesi değil. Türkiye’nin taraf olduğu ILO, BM ve Avrupa Konseyi sözleşmeleri grev hakkını güvence altına alıyor. Aklınızı başınıza alın, hukuk içinde kalın ve sendikayla görüşerek uzlaşın.

MİLLİ GÜVENLİK LASTİK TELİNE Mİ BAĞLI?

Bu yazı yazıldığında Birleşik Metal-İş sendikası Bekaert işçileri 6 gündür hukuksuz grev yasağını tanımadan hukuka uygun eylemlerini sürdürüyordu. Bekaert işçilerinin bu direnişi grev ve direniş literatürü açısından oldukça farklı bir eylem ve grev türü. Grev yasal sınırlamalara sığmayacak bir toplu eylem türü. Kısaca işçilerin taleplerinin kabul edilinceye kadar topluca işi durdurması. Türlü çeşit grev var. Menfaat grevi, hak grevi, dayanışma grevi, denetimsiz/kendiliğinden grev, iş yavaşlatma ve genel grev belli başlı grev türleri. Türkiye’de kağıt üzerinde sadece menfaat grevine imkan tanınıyor. Yukarıda da yazdığım gibi bu grev türüne de Cumhurbaşkanının iznine tabi. İsterse bütün grevleri yasaklayabiliyor. Bekaert işçileri evrensel hukuka ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun biçimde toplu eylem yapıyor. Bu meşru bir toplu eylem türüdür.

Türkiye’de 2000’li yıllarda etkili olabilecek hiçbir greve izin verilmedi. Başka Koç, Sabancı ve İş Bankası gruplarına ait olmak üzere bütün etkili grevler (Şişecam, Akbank, MESS grup) yasaklandı. Bu grev yasaklarının tümü keyfidir. Milli güvenlik gerekçesi bahanedir, örtüdür. Patronlar ve patron örgütleri grevlerin ertelenmesini talep ediyor. Hükümet de bunun gereğini yapıyor. Şimdiye kadar çok sayıda grev erteleme dosyasını inceledim. Neredeyse bütün yazışmaları gördüm. Olan şudur: Patronlar dilekçe yazıyor, ekonomik olarak zarara uğrayacaklarını söylüyor. Hükümet de buna milli güvenlik kılıfı geçirerek grevleri erteliyor. Milli güvenlik gerekçeli grev ertelemelerinin hiçbirinde inandırıcı bir gerekçe yoktur. Dahası detaylı bir gerekçe yoktur. Gerekçe patron talebidir. Gerekçe ekonomiktir. Oysa AYM kararına göre ekonomik sebepler milli güvenlik gerekçesi olamaz.

Örneğin araba lastiği için çelik tel üreten Bekaert fabrikasındaki grev milli güvenliği nasıl etkiler? Bunun izahı var mı? Geçmişte rakı bardağı ve çay bardağı fabrikalarında yapılan grevlerin, un fabrikalarında yapılan grevlerin milli güvenliği bozduğu iddia edilmişti. Nasıl olur da Türkiye’nin milli güvenliği 400 kişilik bir fabrikanın ürettiği lastik teline bağlı olabilir? Daha greve çıkmadan grevleri milli güvenliği bozucu bulunarak ertelenen Bekaert işçileri 6 gündür grevde olmalarına rağmen Türkiye’nin milli güvenliği bozulmadı! Grevle test edildi ve milli güvenlik bozulmadı! Artık bu keyfi yasak kararını kaldırmak gerekmez mi?

GREVE SAHİP ÇIKMA GREVİ

Bekaert işçileri grev hakkını savunuyor, greve sahip çıkma grevi yapıyor. Bu bir meşru müdafaa grevidir. Bu grev Türkiye’de grev hakkının kazanılması için hayati öneme sahip Keşke Özçelik-İş üyeleri de bu meşru müdafaaya katılsaydı. Keşke Hak-İş de grev hakkına sahip çıksaydı. Keşke Türk-İş’ten de grev ertelemeye karşı gür bir ses duysaydık. Bu grev ertelemesi MESS grup sözleşmesinin habercisi. Türkiye’nin en büyük toplu pazarlıklarından biri olan MESS grup toplu iş sözleşmesinde Birleşik Metal uyuşmazlık tuttu. Türk Metal Erdemir’de uyuşmazlık tuttu, muhtemelen MESS’te de uyuşmazlık tutacak. Türk Metal Başkanı Kavlak TÜİK enflasyonu razı olmayacaklarını açıkladı.

Metal sektöründe büyük uyuşmazlık kapıda. Olası bir grev kararının erteleneceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Dün nasıl ertelendiyse yine ertelenecektir. Bekaert’te test ediyorlar. MESS’te devam edecekler. O yüzden bu grevin sadece Bekaert işçilerini sadece Birleşik Metal’i ilgilendirdiğini düşünmek gaflettir. Bekaert işçileri grevin makus talihini yenerse tüm işçiler kazanacak. Bekaert işçisi kazanırsa işçi sınıfı kazanacak, grev hakkı yeniden kazanılacak. Türk-İş ve Hak-İş’in küçük hesapları bırakıp bu greve destek olması şart. Çünkü grev yasağı belası yarın onların kapısını da çalacak. Şimdiye kadar çaldığı gibi. Türkiye’de AKP döneminde greve çıkabilen işçi sayısı 90 binin altında kalırken grevi ertelenen işçi sayısı 200 bine yaklaştı. Grev hakkı yok edildi. Uyanma zamanı gelmedi mi?