Emeğin hallerini anlatmaya ve aktarmaya çalıştığım bu köşede 2014 yılının son yazısını emeğin hallerini anlatan 2014 kitaplarından birkaçını -yerimiz elverdiğince- tanıtmaya ayırmak istedim.

Tanıtmak istediğim ilk kitap sevgili hocam Prof. Dr. Mesut Gülmez’in yeni kitabı Sendikal Hakların Ulusalüstü Kuralları Oluşumu ve Uygulanması 1919-2014 (Cilt 1, Hatipoğlu Yayınları). Mesut Hoca, uluslararası sosyal politikanın uzun yol koşucusudur. 1980’lerden bu yana uluslararası çalışma normlarının tanınması ve uygulanması için, sendikal hakların evrensel kabul görmüş kurallarının ülkemizde de geçerli olması için titiz ve ısrarlı bir bilimsel çaba sürdüren Mesut Gülmez bu süreçte çok sayıda kapsamlı ve özgün esere imza attı. Ta 1980’lerin ortasında kamu görevlilerinin sendika kurabileceklerini söyleyen Mesut Hoca haklı çıktı. Memurların grev hakkı olduğunu ısrarla savunan Mesut Hoca yine haklı çıktı. Mesut Hoca yeni kitabıyla 100. yıldönümü eşiğinde ILO’nun sendikal haklara ilişkin kurallarının kapsamlı bir değerlendirmesini yapıyor. Kitap her zamanki Mesut Gülmez titizliği ve özeniyle yazılmış. Uygulamacıların, sendika uzmanlarının, iş hukukçularının, sosyal politikacıların ve sosyal politika alanında bilimsel çalışma yapmaya niyetlenenlerin elinin altında olması gereken temel bir eser.

Tanıtacağım ikinci kitap Hakan Koçak’ın Camın İşçileri-Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü (İletişim Yayınları). Koçak, kılı kırk yararak hazırladığı bu çalışmada bir fabrika, bir semt ve bir sendika üzerinden cam işçilerinin sınıf olma mücadelesinin öyküsünü anlatıyor. Kitap 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve bütün bir 20. yüzyıla yayılan camın işçilerinin macerası. Bu maceranın odağında Paşabahçe Şişecam fabrikası var ama bununla sınırlı değil. Kitap bir fabrika-semt-sendika üçlemesi. Tek parti döneminden DP dönemine, 1960 ve 70’lerin gelenek yaratan grevlerinden 12 Eylül günlerine ve nihayet “zamanın ruhuna” yenilerek kapanan bir fabrikanın öyküsü aslında biraz da Türkiye işçi sınıfının öyküsü. Kitap zengin arşiv kaynaklarına ve sözlü tarih çalışmasına dayalı. Neredeyse 30 yılımı içlerinde geçirdiğim cam işçilerinin zorlu, mücadele dolu ve zaman zaman hüzünlü tarihini anlatan kitap benim için kişisel olarak ayrıca kıymetli. Pek çok yerinde bir tanıdığa, bir hatıraya rastladığım kitap cam işçilerinin ülkemiz sosyal mücadele tarihindeki özgün yerinin ve uzun soluklu mücadelesinin sıra dışı öyküsü.

Üçüncü kitabımız Gamze Yücesan Özdemir’in İnatçı Köstebek-Çağrı Merkezlerinde Gençlik, Sınıf ve Direniş kitabı (Yordam Kitap). Kitap alışık olduğumuz sınıfın, mavi yakalıların, sanayi işçilerinin, 19 ve 20. yüzyıl sınıf mücadelelerine damgasını vuranların değil, 21. yüzyılın işçi sınıfının öyküsü. Kitap ücretliler içindeki oranı ülkemizde de yüzde 50’leri aşan hizmet sektörü çalışanlarının ve onların en güvencesiz ve ağır koşullar altında çağrı merkezlerinde çalışanlarının öyküsü. Hizmet sektöründe çalışanlar için son dönemlerde pek çok yakıştırma yapıldı, onların aslında işçi olmadıkları illüzyonu, onların “bilgi işçiliği” ve “orta sınıf” mensubiyeti konusunda çok kelam edildi. Ancak zaman gösterdi ki yaşanan yeni bir proleterleşme süreci ve hizmet sektörü çalışanları da yeni işçiler ve proleterler. 19. yüzyılın proleterlerinin çalıştıkları devasa fabrikaları andıran çağrı merkezlerinde güvencesiz ve yıkıcı emek rejimi altında çalışıyorlar. Saha çalışmasına dayalı kitap sıcak anlatımıyla bizi zamanımızın yeni proleterlerinin dünyasına götürüyor.

Son kitabımızda da bir başka proleterleşme çalışması. Orkun Saip Durmaz’ın Türkiye’de Öğretmen Olmak kitabı (Notabene Yayınları). 2014 Cahit Talas Sosyal Politika Övgüye Değer Doktora Tezi Ödülü’nü de alan kitap Türkiye’de öğretmenlerin yeniden proleterleşme sürecini saha çalışması üzerinden anlatıyor. Durmaz, kitabında eğitimde yaşanan metalaşma, ticarileşme süreciyle öğretmenlik mesleğinin dönüşümünü; velilerin müşteri ve okulların işletmeye dönüşmesine paralel olarak öğretmenlik mesleğinin sıradanlaşmasını ve muallimden ameleye dönüşmesi sürecini anlatıyor. Korkut Boratav kitaba yazdığı sunuşta “Bizler öğretmenliği böyle, bugünküler gibi yaşamadık. Bu ortamın, sadece öğretmenlerin değil, tüm Türkiye emekçilerinin gönenci için aşılması, değiştirilmesi gereklidir” diyor.

2014 kitapları emeğin hallerini böyle anlatıyor...