“Ülkemizi bu çapulculara bırakmamak için mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün bir kez daha Gezi’yi andı. Ne var ki bu öncekilerden biraz farklıydı. “Ülkeyi bırakmamak” gibi bir ifade kullandı.

Ardından hakkındaki ‘intihal’ iddialarına ‘çok çarpıcı’, ‘ikna edici’, ‘bir anayasa profesörüne uygun’ ve aşina olduğumuz bir yöntemle ‘H.S.’ diye cevap veren AKP’li Burhan Kuzu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Gezi’yi, FETÖ’ye bağladı: “Gezi olayları, 15 Temmuz FETÖ davası ile anlaşıldı ki bir FETÖ projesi. Buna sahip çıkmak ve övmek terörü övmek demektir. Hatırlatmak isterim.”

Erdoğan pürüz istemiyor

Saray ve AKP’nin yol temizliğini derinleştirmek için bulduğu ‘büyük fırsatla’ yeni fırsatlar aradığı ve her yolu denediği görülüyor. Toplumun yarısının, ucuz, hiçbir inandırıcılığı kalmayan, altı boş, hatta komik verilerle, terörize edilmesi sürdürülüyor. Anlaşılan o ki, Erdoğan 2019’a giderken hiçbir pürüz istemiyor. ‘Terör’, ‘darbe’ operasyonlarının yeni mahallelere sıçramak üzere olduğunu, daha kapsayıcı hale getirileceğini görmemek için fazla iyimser olmak lazım.

Bir başlangıç mı?

Tıpkı Gezi’yi hedef alan açıklamalar gibi CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu hakkındaki fezleke de bir ipucu veriyor. Abes bir soruşturma PKK’ye yardım suçunu kapsıyor. Tanrıkulu’nun telefondaki esprileri ve katılmadığı toplantılar delil sayılıyor. Telefonların hangi mahkeme kararıyla dinlendiğine ilişkin bir bilgi ise yok.

Hukuk çok basitleşti!

Tüm bu hengâme içersinde aklınızın almadığı meseleler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Gezi Direnişi sırasında FETÖ ile boy boy resimleri çıkanları, ‘zamanın ruhuna göre’ değişik eğilimler gösteren AKP’lileri, Erdoğan’ı anlamakta zorlanıyoruz. Oysa anlamayacak bir şey yok. Kabaca, ‘Dün dündür, bugün bugündür’ diyorlar.

Türkiye’de hukuk ve demokrasi tam olarak yok olmak üzere. Adalet, ‘Biz yaptık oldu’ mantığı üzerinden işlem görüyor. Standart iyice netleşti; ‘Partiye’ ve ‘tek adama’ karşı olmayacak, muhalefet etmeyecek, söz söylemeyeceksin! Aslında Türkiye’nin gerçeği haline gelen ve bu kadar basitleşen bir hukuk kuralını, çıkıp topluma deklare etseler tamamen rahatlayacaklar.

Baskı artıyor, normalleşme imkânsız

HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla başlayan süreç ne yazık ki başka bir yere doğru sıçramak üzere. ‘At koşturduk, at koşturacağız’ mesajına rağmen, ne AKP’nin ne de Saray’ın işi hiç kolay değil. Hatta bilakis zorlaşıyor. Çünkü yüzde ellilik muhalefet erimek yerine büyüyor.

‘Erdoğan yumuşar mı?’ tartışmasına da buradan bakılabilir. Cumhurbaşkanı’nın her zaman bir savaşa ihtiyacı olacak; ayakta durmasının yolu kitlesini ateşlemekten, daha da kemikleştirmekten geçirmekte. Toplumun bir bölümünü terörize etmek işine geliyor, kazanmasını sağlıyor. O yüzden bir ‘normalleşme’ beklemek boşuna.

En azından artık ortak bir vicdan yaratmalı

Erdoğan’ın savaşına karşı yeni bir algı, yeni bir bilinç şart. Dağınık muhalefet, en azından vicdan birliği çerçevesinde direnç göstermeli. Terörize edilen toplumun bir bölümünün, gerçek, kırılmaz bir ruh ortaklığına ihtiyacı var. Sur’da devam eden yıkım ve tahliyelerin durdurulması çağrısında bulunan İstanbul Kent Savunması ne güzel söylüyor mesela: “Sur giderse Kızılay, Eminönü Taksim gider.”