Türkiye’nin Madonna’sı, dini okullarla ilgili şaka yaptığı için tutuklandı. Dış basının, içeride olup bitenlere baktığında gördüğü şey işte bu. Durumun basitliği ve saçmalığı tek bir cümlede derli toplu anlatılmış. Gülşen ile imam hatipli müzisyen arkadaşı arasında geçen şakalaşma dört ay sonra troll hesaplardan yayılarak servis edildi. Savcı, nisan ayında gerçekleşmiş bir olayın, dört ay boyunca toplumda sebep olmadığı kin ve nefretin, dört ay sonra ülke ve yurt dışı temsilciliklerinde infiale yol açabileceğine kanaat getirerek Gülşen’i tutukladı. Demokratlığın üzerlerine teyelle tutturulduğu kimileri de Gülşen’in söylediklerini, “Namaz kılmayan öldürülebilir” diyen İlahiyatçı Ebubekir Sifil ‘aşırılığıyla’ aynı kefeye koyabildi. Açık açık cinayet öneren adamın diğer ucuna Gülşen’in sapık sözünü yerleştirerek akıllarınca durumu eşitlediler. Sanırsınız hepsi de maşallah adalet tanrıçası Themis, sanki gözleri kapalı birer Justitia!


***

İki kişi arasında geçen şakalaşmanın, milyonlarca insanın yüzüne yüzüne söylenen ‘sürtük, çürük, terörist’ sözlerinden daha büyük bir coğrafyayı kin ve nefrete sürükleme olasılığının daha kuvvetli olduğunu kabul etmemiz bekleniyor. İncinme, sonu kodese varan bir suça sebep değil. Ama misal, tarikatlarda cezbelenip cezbelenip mürit badelemek de biraz ‘şey’ sanki değil mi!? Yatılı tarikat yurtlarında çocukları intihara sürükleyen baskı, eziyet mesela… Enes Kara’yı nasıl unuturuz! Diyanet’e bağlı Kuran kursunda yedi çocuğun uğradığı istismar ve ailelerine yapılan baskının ateşi daha taze. İktidarın gözbebeği Ensar Vakfı ve Karaman İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne bağlı evlerde kalan dokuz on yaşındaki çocuklara üç yıl boyunca tecavüz edilmesine sessiz kalmak peki, baya baya önlenebilir bir suça benziyor değil mi? “Bir kereden bir şey olmaz” diyerek vakfı koruma çemberine alan AKP’li Bakan Sema Ramazanoğlu’nun icraatlarını unutturabilir misiniz bu topluma?

***

Uzatmaya gerek yok. Konu, buram buram trollük kokuyor. Mesele, başta ekonomi olmak üzere, yaklaşan seçim öncesi her alanda köşeye sıkışan AKP iktidarının elindeki son ve en iyi bildiği aracı yani dini kullanarak ortamı germek, baskı oluşturmak ve korku salmaktan ibaret. Peki neden Gülşen? Çünkü Gülşen bayadır ‘çok’ oluyordu. Hiç ‘erkek sözü’ dinlemiyordu. Gülşen’in, ataerkilliğe karşı açtığı isyan bayrağının bir bedeli olacağı herkese, hepimize gösterilmeliydi. Zira Gülşen’e söz geçiremeyenler, kadını kocasına da şikâyet etmiş ve oradan da aradıkları ‘sopayı’ bulamamışlardı. Giydiği elbiseler, dansı günlerce televizyonlarda tartışıldı. Ağzından vatan millet edebiyatını düşürmeyen ama askerden kaçmak için sahte çürük raporu almaktan da geri durmayan adamlar ve erkek egemen sistemin su yoluna girip birer nesnesi olmayı kabul etmiş kadınlar tarafından yaylım ateşine tutuldu. Gülşen, faşist-sağcı-dinci ideolojilerin ahlakçı düzenine karşı aklına, fikrine ve bedenine sahip çıkarak çizgiyi aştı.

***

Öz cümle; katillerimizin, tecavüzcülerimizin elini kolunu sallaya sallaya gezdiği sokaklarda, biz yüreği ağzında, gözü arkada koşa koşa yürüyen kadınlarıyız bu ülkenin. Kahkahamızdan, tırnak ucumuza kadar her sebeple tahrik olmayı başaran ve canı istediğinde de kılıçla sokaklara fırlayıp bizi ikiye bölme rahatlığına sahip adamlarla birlikte yaşıyoruz. Biz, sokak ortasında çocuklarımızın gözü önünde öldürülen ve gün yüzü görmemesi gereken katillerimizin yargının indirim hizmetlerinden yararlandırılmasına şahitlik edenleriz. Örtülü örtüsüz hiç fark etmeden, memleketin bütün kadınlarını çırılçıplak bırakan İslamcı faşistlerin kurduğu çarpık ve çürümüş sistem toplumu kaynama noktasına getirdiği gibi, kin ve öfkeye boğdu.

***

İktidarın kendine seçtiği ideolojik araçlar tel tel dökülüyor. İnsanlar bir araya gelip de gerçekte ne kadar kalabalık olduklarını görmesinler diye festivaller yasaklanıyor. Ancak toplum, iktidarın ayakta durmak için kurguladığı saldırgan senaryoları bir bir geri kusuyor. Kolluk ve yargı gücünü kullanarak azgın azınlığın çoğunluk olduğu yalanını yaymak isteyenler kimseyi yıldırmasın. Sistemin karşısında, dişlerini sivriltmiş, yumrukları sıkılı, kendilerinden çalınan bedenleri ve kahkahalarının peşine düşmüş milyonlarca insanız. Delirttiniz, yettiniz artık!