Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

7 Ocak’ta Fransa’da bir topluöldürüm gerçekleşti. Cumhurbaşkanı François Hollande’ın nitelemesiyle söylersek, “Fransa, son elli yılın en büyük terör saldırısına uğradı.” Tabuları ve dinsel dogmaları ti’ye almakla ünlü mizah dergisi “Charlie Hebdo”, İslamcı teröristlerce güpegündüz basıldı ve dünya çapında dört karikatürcünün yanı sıra, sekiz dergi çalışanı ile iki güvenlik görevlisi öldürüldü. Yaralı sayısı da az değil...

Fransa diken üzerinde. Her an yeni saldırıların olabileceği söyleniyor. Halk tedirgin, hükümet çaresiz…

Charlie Hebdo”ya saldıranların El Kaide ve IŞİD’le bağlantılı teröristler olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Zaten gözü dönmüş canilerin acımasız adam öldürme yöntemlerine bakıldığında, bunun böyle olduğu hemen anlaşılıyor.

Dinci teröristler, bu topluöldürümün “gerekçesi” olarak, “Charlie Hebdo” dergisinde yayımlanmış Hz. Muhammed karikatürlerini göstermişler. Nitekim dergi çalışanlarını barbarca öldürüp kaçarken de, “Peygamberimizin intikamını aldık!” diye bağırmışlar…

• • •

Fransa’da yaşananlar, bana 22 yıl önceki “Sivas Kıyımı”nı anımsattı. “Charlie Hebdo” katliamı için “Fransa’nın 11 Eylül’ü” yorumunu yapanlar oldu. Bana göre, “Fransa’nın Madımak’ı” demek daha doğru.

37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Sivas kıyımını gerçekleştirenler de, “İslam’ın kutsal peygamberine hakaret edildi” diyerek bu işe girişmişlerdi. Suçlamanın temelinde, Aziz Nesin’in, Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” adlı romanını Türkçeye çevirdiği yalanı yatıyordu. Oysa Aziz Nesin, sanılanın tersine, Salman Rüşdi’den pek hoşlanan biri değildi. Hatta Rüşdi’nin yazdıklarına katılmadığını bile söylemişti. Ancak aykırı görüşlerinden dolayı bir yazar hakkında ölüm fetvası verilmesini korkunç bulduğu için, kitabı “düşünce özgürlüğü” bağlamında yayımlamak istediğini açıklamıştı.

Gelin görün ki, o kitap yayımlanmadığı halde, sağ kesimin tüm kalemleri, Madımak Yangını’ndan kıl payı kurtulan Nesin’i bir kez daha linç etmeye kalktılar. Onlara göre Aziz Nesin, Sivas kıyımının “bir numaralı kışkırtıcısı” ve “başsorumlusu” idi!

• • •

Sivas’taki kanlı kalkışma öncesinde, Buruciye Medresesi’nde okurlarına kitap imzalayan Aziz Nesin’e, TGRT muhabiri sürekli provokatif sorular soruyordu. Soruların ekseninde yine “Peygambere hakaret” nakaratı vardı! Bu zoraki söyleşi, kıyım senaryosunun bir parçasıydı. Ama Aziz Nesin, görüşlerinden ödün vermeden yanıtlıyordu soruları:

TGRT: Salman Rüşdi’nin kitabını siz çeviriyormuşsunuz. Aydınlık gazetesinde çıkıyor…

A.N.: Aydınlık gazetesinde çıkan Salman Rüşdi dizisi bana ait değildir. Ben Müslüman olmaya mecbur değilim. Ama Müslümanlara ve bütün dinlere saygım var.

TGRT: Müslüman camia, Peygamber efendimizin hanımlarına, mübarek zevcelerine dil uzatılmasından elbetteki rahatsız oluyor; tahrik oluyorlar…

A.N.: Olsunlar, ne yapalım. Tahrik olunca insan saldırmaz. Tahrik olunca, herkes tahrikin derecesine göre tepki gösterir. Medeni insanlar, aydın insanlar bu tepkiyi yazı ile, konuşarak, bildirerek anlatırlar. Yoksa böyle ‘hart’ diye saldırmazlar. Adamı öldürmeye kalkmazlar…

TGRT: Ama efendim, Salman Rüşdi’nin yazdığı kitapta, Peygamber efendimizin zevcelerine dil uzatma var. Bu nasıl tartışma zemini olabilir ki?

A.N.: Olabilir, olabilir; ben onu onaylamıyorum, tasvip etmiyorum. Ben yasağa karşıyım. Varsa, delilleri ile karşı gelirsiniz. Kanıtları ortaya koyar, ‘Bu adam yalan söylüyor’ dersiniz.”

• • •

Açıkça görülüyor ki, “Sivas kıyımı” ile “Charlie Hebdo” topluöldürümünün gerekçesi aynıdır: “İslam peygamberine hakaret”…

Oysa ne Aziz Nesin’in, ne “Charlie Hebdo” çizerlerinin böyle bir amacı vardı. Onlar salt düşünce ve anlatım özgürlüğünü savunmak adına yaşamlarını ortaya koymuşlardı. Ne var ki körinançların, koyu bağnazlığın, köktendinciliğin hedefi oldular…

Fransa’da yaşanan trajedi gösterdi ki, dinci gericilik yalnızca İslam coğrafyasının sorunu değildir. Küresel bir tehlikedir. Laik Suriye rejimini devirmek için köktendinci cinayet şebekelerini besleyip silahlandıran tüm ülkeler bu olaydan ders çıkarmalıdır.

Yarın çok geç olabilir.