Üniversiteler farklı fikirlerin tartışıldığı, bilimsel düşünce ve bilginin üretildiği; bunun için de özgürlük alanının korunması ve özerk kalması gereken kurumlardır. İfade ve eleştirinin siyasi iktidar tarafından tehdit ve hakaret olarak algılandığı günümüzde, bilimsel araştırmalardan; toplumsal ve ekonomik meselelerle ilgili fikir beyanına kadar çeşitli sebeplerle bilim insanları çalıştıkları okullardan atılarak ve mahkeme salonlarına kapatılarak cezalandırıldı, cezalandırılıyor. […]
Üniversiteler farklı fikirlerin tartışıldığı, bilimsel düşünce ve bilginin üretildiği; bunun için de özgürlük alanının korunması ve özerk kalması gereken kurumlardır. İfade ve eleştirinin siyasi iktidar tarafından tehdit ve hakaret olarak algılandığı günümüzde, bilimsel araştırmalardan; toplumsal ve ekonomik meselelerle ilgili fikir beyanına kadar çeşitli sebeplerle bilim insanları çalıştıkları okullardan atılarak ve mahkeme salonlarına kapatılarak cezalandırıldı, cezalandırılıyor. Akademik kariyer inşaası zor ve oldukça meşakkatli bir yol. Alanlarında uluslararası başarılara imza atmış hocalarımızın KHK marifetiyle üniversitelerden uzaklaştırılmasının ilk elden zararını gören de elbette öğrenciler oluyor.
Çalışmalarını, iktidarın değil kamunun
yararını gözeterek sürdüren ve bu doğrultuda düşüncelerini toplumla paylaşan
akademisyenlerin desteksiz iddialarla üniversitelerden ihracı, temel insan
haklarından biri olan eğitim hakkının da gasp edilmesi demek. Fakültelerimizde
görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan az sayıdaki hocalarımız da
Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile atanan, seçilmemiş rektör ve idari kadronun
sistematik baskısına karşı, öğrencilerinin de desteğiyle direnmeyi sürdürüyor.
Alanında yetkin öğretmenleri ellerinden alınan öğrenciler için eğitim hakkı
gaspının bir diğer yolu da mekânsal ve araçsal kısıtlamalar. Bunun son örneği
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin (DEÜ GSF) ‘depreme
dayanıklı olmadığı’ gerekçesiyle Narlıdere’den Tınaztepe’ye taşınmasıyla ilgili
GSF ve rektörlük arasında çözümsüz uzayıp giden süreç…
Sanatsal ve bilimsel faaliyetleriyle pek çok
sergiye, festivale, konferansa ev sahipliği yapan İzmir’e can veren GSF, 25
senedir eğitim ve öğretimin sürdürüldüğü Narlıdere yerleşkesinden,
Tınaztepe’deki yeni rektörlük binasına taşınmak isteniyor. GSF bölüm başkanları
bir sanat eğitiminde gerekli olan araç ve koşulları raporlayarak muhataplarıyla
paylaştıysa da, rektörlük fakülteyi sahnesi, stüdyosu, atölyesi olmayan ve
tamamen idari işlerin yürütülmesi amacıyla yapılmış ‘rektörlük’ binasına
taşımakta ısrarlı. Fakülte öğrenci ve öğretmenleri rektöre neden tavanı iki
buçuk metre yükseklikteki bir odanın tiyatro sahnesine çevrilemeyeceğini,
resim-heykel-seramik atölyelerine neden ihtiyaç duyulduğunu, ses geçirmeyen
stüdyolar olmadan müzikolojinin neden çalışamayacağını anlatmak için olağanüstü
bir gayret sarfediyor.
GSF’nin geçici de olsa
Tınaztepe’ye taşınması halinde eğitimin sürdürülemeyeceği açık sebeplerle
ortaya konmasına rağmen rektörlük tarafından anlaşılamayan nedir? Dört ayrı
tarihte inşa edilmiş dört ayrı binadan oluşan Narlıdere yerleşkesini, ikisi 99
deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmış olsa da, toptan çürük ilan etmenin
sebebi nedir? Bu doğrultuda DEÜ’nün GSF binasından yaşça büyük diğer fakülte
binalarının depreme dayanıklı olduğuna dair raporların kamuoyu ile
paylaşılması, binlerce öğrenci, akademisyen ve idari personel adına elzem değil
midir? Kitaplarını, resimlerini, heykellerini taşısınlar diye akademisyenlerine
patates çuvalı dağıtan dekanlık gibi rektörlük de yedi yılda milyonlar
harcanarak kendileri için yapılan idari binaya sanat okulunu tıkıştırmakta
neden bu kadar ısrarcı? Eğitimden yıllarca yoksun kalacak GSF öğrencilerinin
gasp edilen hakkı ne olacak? Yaklaşık yarım asırdır İzmir’in sanat hayatına
soluk veren bir okulun eğitim veremez hale getirilecek şekilde ısrarla taşınmak
istenmesinin amacı ve sebebi, kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklanmalıdır.
Binlerce öğrencinin eğitim hakkının engellenmesi en ufak keyfi şüpheye yer
vermeyecek şekilde, akılcı yollardan mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. GSF,
kentin ve ülkenin nefesidir.