Dünya Öğretmenler Günü eğitim emekçileri için bozulan iş barışı, yoksulluk ve güvencesizlikle geçti. Yüz binlerce mezun hâlâ atama beklerken Milli Eğitim ise açığı ücretli öğretmenlikle kapatıyor.

Güvence yok, yoksulluk var
Eğitim emekçileri birçok defa Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu protesto etmişti. (Fotoğraf: BirGün)

Haber Merkezi

Öğretmenler 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü yoksulluk ve güvencesizlikle geçirdi. Zaten sıkıntılı olan iş barışı Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla iyice bozulan eğitim emekçileri ücretli, sözleşmeli, kadrolu gibi statülere ayrıldı. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenler özellikle güvencesiz çalıştırılıyor. Özel okullarda çalışan eğitim emekçileri ise asgari ücret veya altında çalıştırılmaları yetmiyormuş gibi patronların ağzından çıkacak tek söze bağlı halde. Bunun yanında birçok sıkıntı da özel okullarda hala geçerli. En büyük sıkıntılardan biri olan ataması yapılmayan öğretmen sorunu da büyüyerek sürüyor. Ayrıca tüm öğretmenlerin maaşlarındaki erime de diğer bir sorun. Öğretmenler yoksulluk sınırının oldukça altında çalışmak zorunda bırakılıyor.

MÜCADELE ÇAĞRISI

Eğitim Sen’den konuya dair yapılan açıklamada şunlara denildi: “Türkiye’de öğretmenler, Dünya Öğretmenler Günü’nü mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren politika ve uygulamalarla karşıladı.

Eğitim Enternasyonali’nin de vurguladığı gibi nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilebilmesi için öğretmenlerin yetiştirilme ve atanmaları sürecinin planlı bir şekilde işletilmesi ve öğretmen açıklarının ivedilikle kapatılması gerekmektedir. Bunun için öncelikle ataması yapılmayan öğretmenler sorununun çözülmesi gerektiği açıktır. Öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen ayrımı yapılması doğru değildir. Kadrolu olarak atanmak isteyen öğretmen arkadaşlarımızın talepleri yerine getirilmeli, yapısal bir sorun haline gelen öğretmen açıklarını kapatmak için gerekli adımlar derhal atılmalıdır. Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan ya da görev yapması hukuksuzca engellenen öğretmenleri, eğitim ve bilim emekçilerini mesleğine ve haklarına yönelik saldırılara, krizin faturasının sırtımıza yıkılmasına karşı birlikte mücadele etmeye, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

MESLEK DEĞERSİZLEŞTİ

BirGün’e konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise öğretmenliğin geldiği durum hakkında bilgi verdi. Özbay şunları aktardı: “Öğretmenlik hem ekonomik hem de mesleki açıdan değersizleşti. Öğretmen maaşıyla ev kirası bile ödenemeyecek durumdayız. Ülkemizde 200 bini özel sektörde olmak üzere, bir milyon öğretmen atama beklemektedir. Buna rağmen pedagojik formasyonla öğretmen alımına devam edilmekte ve ‘Herkes öğretmen olabilir’ düşüncesiyle umut tacirliği yapılmaktadır, Devlet eliyle asgari ücretin altında çalışan öğretmenlerimiz var. Ayrıca Öğretmenler, yandaş ve liyakatsiz yöneticiler tarafından mobbinge uğruyor. Keyfi bir şekilde haklarında soruşturma açılıyor, özellikle seçimden sonra bu durumlar daha fazla yaşanmaya başladı. Genelde böyle durumlarda karşı dava açtığımızda kazanıyoruz fakat asıl sorun öğretmenlere gözdağı vermek ve bizleri yıldırmak için bunun yapılıyor oluşu.”

Atamalardaki mülakat usulüne de değinen Özbay şöyle devam etti: “Yıllarca öğretmen olabilmek adına eğitim almış öğretmenler lisans döneminden sonra önce KPSS sonra mülakat olmak üzere iki ayrı baskıya maruz kalıyor. Bu sınav öncelikle devletin kendi üniversitelerine ve eğitime bir hakarettir. Öğretmenlerimizin çalışma barışı bozulmuş durumdadır. Aynı öğretmenler odasına 5 farklı unvana ve 5 farklı maaşa sahip öğretmenler bulunmakta. Öğretmenler basit sorularla alay edercesine test ediliyor.”

MÜLAKAT KALDIRILMALI

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık da yaptığı açıklamada ataması yapılmayan öğretmenlere dikkat çekti. Karabıyık şunları söyledi: “Eğitim fakültelerinden mezun olan veya başka bir fakülteden mezun olup pedagojik formasyon alan ve öğretmenliğe atanma koşullarına sahip kişiler de dikkate alındığında atanmayan öğretmen sayısı 1 milyonu geçmektedir.  Gelinen noktada, Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, biz mülakatı yapacağız ve bunu gerçekten şeffaf bir şekilde gerçekleştireceğiz ama bu uygulama devam edecek diyor. Artık gençler, adaylar gerçekten güveni kaybettiler, güvenmiyorlar. Belki şimdiki uygulamadan 3-5 yıl geçtiğinde de biz o mülakatları doğru yapmamıştık, bundan sonra daha düzgün bir mülakat yapacağız diyebilir mi, demez mi; şimdi adaylar bunun da stresini yaşıyor. Oysa madem söz verildi, mülakatın kaldırılması gerekliydi.”