Bayram tatilini ailemle birlikte geçirdik. Eşim ve ben çok mutlu birkaç gün yaşadık!

Kızım Gerçek, damadım Kürşat, oğlum Erdal Yankı ve gelinim Burçe Naz’la ilk kez bu kadar uzun vakit geçirmenin keyfini sürdük…

***

Bu arada bizi çok şaşırtan ve önemli dersler çıkarmamıza neden olan bir olayı kızım Gerçek yaşadı.

Gerçek yüzerken kafasına bir balık çarpmış. Balık garip hareketler yapıyor, yüzemiyor adeta debeleniyormuş. Yakında baktığında ilginç bir görüntüyle karşılaşmış. Balığın ağzı ile kuyruğu bir paket lastiği tarafından çevrilmiş.

Eşiyle birlikte büyük bir sabırla balığı yakalayıp lastiği ağzından ve kuyruğundan çıkarmışlar. Ve balık özgürlüğüne kavuşmuş…

Kızım göz yaşları arasında balığın kurtuluşunu anlattı.

Milyonda bir rastlanılacak bir olay.

Koca denizde küçücük bir balık ölümle karşı karşıya ve bir insan onu kurtarıyor. Tesadüfün böylesi…

***

Bundan çıkardığım sonuç; can çıkana kadar, yaşamak için hep bir umut olacaktır!

Bugün Türkiye büyük bir çöküntü yaşıyor…

Ama bu kötü gidişatın kurtuluşu taşıdığımız umutta saklı!

Bitti denildiği anda hâlâ yaşıyorsanız mutlaka yeni bir başlangıç yapma umudunuz vardır!

***

Her ne kadar; çağdaş Cumhuriyeti, laik demokratik sosyal hukuk devletini yıkmaya çalışanların pervasızca saldırılarını görüyorsak da henüz umudumuzu kaybetmedik.

Denizdeki balığı kurtaran bir gerçek, Türkiye’yi de bu kötü gidişattan geri döndürecektir.

***

AKP zihniyeti öncelikle, gelecek nesilleri yok eden bir politika izliyor.

Bilinçli olarak “cahil halk” vurgusu yapıyor. Gelecek nesillerin “dindar ve kindar yetişmesi için eğitim/öğrenim konusuna özel olarak eğiliyor.

“Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Bülent Arı’nın bir televizyon programında söylediklerinden AKP iktidarının, temel politikasının ne olduğunu anlıyoruz!

Arı ne demişti? Aynen paylaşıyorum.

“Ben bu ülkede daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır!”

Arı devamında şöyle dedi: “Şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk. Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar, üniversite mezunları.

Oysa olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim. Çünkü zihinleri bulanık. Sultan Hamit devrine dönelim. Sultan Hamit mülkiye olmak üzere Sultaniyeleri kurdu. Yani Osmanlı aydınlanmasını sağlayan Sultan Hamit’tir. Bu okullarda okuyanlar Sultan Hamit’i devirdiler. Bu okullarda okuyanlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar.Yani Osmanlı Aydınlanmasının mezunlarıdır.

Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum.”

***

Bu akıl dışı konuşmayı yapan ve Konya’dan AKP’ milletvekili adayı olan Bülent Arı, daha sonra YÖK’e atanarak Türkiye’nin eğitim politikasında söz sahibi oldu!

***

AKP’yi ayakta tutan “cahil halk” vurgusu şimdi, “Türkiye’yi karanlık bir maceraya sürüklüyor. Artık Türkiye’de hilafet isteyenler, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devletini reddetme pervasızlığı içindeler!

Hatta öyle bir noktaya geldiler ki; Latin alfabesinden vaz geçilerek “kutsal İslam harfleri(!)” olan Arap alfabesine dönmek isteme cüretini gösterebiliyorlar...

***

Uzunca süredir ilköğrenimde “güya seçmeli” ders olarak Arapça dili öğretiliyor!

Güya demem “zorla değil mecburi” anlayışı için…

Diğer seçmeli dersler, uyduruk nedenlerle fiilen ortadan kaldırılmış durumda…

Anlaşılan o ki; hedef diye gösterilen 2023 yılında AKP, ülkenin adını ve ideolojisi değiştirecek! Tıpkı KKTC ismini Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirdiği gibi…

Yani değişen ve de gerileşen bir ülke haline geliyoruz!

***

Eğitim-Der Genel Başkanı Mustafa Demir; “Eğitimin bilimsellikten, laiklikten ve kamusallıktan uzaklaştırılması ideolojik bir tercihtir. Hatta bu tercihten de öte, var olan sistemin devamlılığını sürdürmek için muktedirlerin bir planıdır.

Seçmeli derslere kadar varan bir dayatmayla, din, ‘umutsuzluğun umudu’ olarak insanlara sunuyor!”

Kısaca eğitimde yaşanan sorunların nedeni “pedagojik değil, ideolojiktir”. Çünkü sistemin sürdürebilmesi için bir ideolojiye ihtiyaç vardır.

Bu ideolojide kısaca 21. yüzyıl gericiliğidir” diyor…

***

Aklı ve mantığı yok sayan ve biat kültürünü yerleştirmeye çalışan din bezirganları, siyasal İslam’ın yaşaması için umut yerine kaderi öne çıkaran bir oyun içindeler.

Kadercilik sömürüyü artırır. Yurttaş olmayı önler, halk yerine ümmet olmayı teşvik eder!

Sonuç ucuz işgücüdür. Sömürüdür. Ülke kaynaklarının din bezirganlarının zimmetine geçmesidir.

Ahlak ve etik kuralların yok edilmesidir.

Yani erkek çocuklarını taciz, 6 yaşında kızlarla evlenebilmek, kadını yok saymak, el kol kesmektir.

Tıpkı Talibanlar gibi yaşamaktır!

***

Ama hala umut var!

Kızım Gerçek’in kurtardığı denizdeki balık gibi, mutlaka gerçekleri gören ve halka önderlik eden, alanlara çıkan güvenilir siyasiler, Türkiye’nin kurtuluşunun umudu olacaklardır!