SOL Parti İstanbul'da Kent Çalıştayı düzenledi. Yerel seçimler öncesinde ‘Nasıl bir yerel yönetim’ sorularının tartışıldığı çalıştayda asıl hedefin halkı yönetmek değil, halkın yönetime katılması olduğu vurgulandı.

Halkçı bir yerel yönetim olmalı
Fotoğraf: BirGün

Politika Servisi

SOL Parti, İstanbul Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde ‘Kent Çalıştayı düzenledi. Çalıştay’da “Piyasacılığa karşı kamucu, halkın söz, yetki, karar süreçlerine doğrudan katıldığı bir kent için nasıl bir yerel yönetim, nasıl bir İstanbul” soruları soruldu.

Çalıştay’ın açılış konuşmasını SOL Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Alper Taş yaptı. Taş, “Tarihsel bir seçimi geride bıraktık. Tablo şu ki; 14- 28 Mayıs’ı kazanmış bir iktidar var. Ancak iktidar ne yaparsa yapsın derinleşen krizi çözemiyor. Yukarıdan aşağı rejim inşasını kalınlaştırmak ve dönüş yollarını kapamak.  Hedefleri de bu. Buradan hareketle 31 Mart bir mevzi savaşı olacaktır. AKP, 31 Mart’ta başta İstanbul olmak üzere kaybettiği mevzileri kazanmak üzere çabalıyor. SOL Parti bu noktada kendisini Siyasal İslamcı rejimin yenilmesini en başat gündem olarak görüyor.” dedi.

Mesele Halkın Yönetmesi

“SOL Parti yerel seçimleri, halkın örgütlenme kapasitesinin geliştirilmesi olarak görüyor” diyen Taş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Halkın yereldeki talepleri ve bu taleplerin örgütlenmesi ile yerel seçimlerde buluşmasına adayız. Kent meclisleri kurmak ve bunları geliştirmeye adayız. İstanbul’un 39 belediyesinde İl Meclis adaylarımızı çıkartacağız.  Bizim devrimci siyasetimizin ve yerel yönetimler anlayışımızın esas çizgisi, halkı nasıl yönetiriz değil halkın nasıl yöneteceğidir. Halkın kendi yürütme organlarını ortaya çıkarmak bizim için önemli. Bizim bir mirasımız var. Bu fikir Fatsa ve Gezi Fikridir. Biz bunları yenilemek zorundayız. Fatsa ve Gezi yarım kalmıştır, bitmemiştir geleceğimizin fikridir.”

İKTİDAR BİR RANT MAKİNESİ

Açılış konuşmasının ardından çalıştayın birinci oturumu “Nasıl bir yerel yönetim” başlığı ile gerçekleşti. İlk olarak söz alan Akademisyen Tarık Şengül, “Bundan önce tartıştığımız devlet, yerel yönetimler, kent sorunu vb. çok daha farklı yerdeyiz. Radikal bir kırılmanın ve krizin hükmettiği bir dünyada yaşıyoruz. Krizler birtakım krizlerin içerisinde doğuyor ve kendi başına kriz oluyor” dedi.

"Merkezi yönetim metropolü yönetmek istiyor. Kanal İstanbul’u ve deprem çözeceğini iddia ediyor. Ancak aynı iktidar, demokrasi ve yönetim krizini kente sıçratıyor” ifadelerini kullanan Şengül,  “Bu iktidar rant devşirme konusunda bir makine. Faizci-Gayrimenkulcü belediyeyi aşamadık. Bu sadece doğayı değil insanı da öldürüyor. Yerel yönetimler yerel kalkınmacılıkla örgütlenmeli. Semtlere yönelik bir katılım modeli kurgulanmalı." dedi.

 Şengül’ün ardından söz alan Akademisyen Güven Gürkan Öztan ise yerel yönetimlerde mücadele etmenin önemine değindi. Öztan şu ifadelere yer verdi: “Merkezi iktidarın sıradanlaşmış bir olağanüstü iktidar yaratması üzerine yerel siyaset inşa edilebilir mi? Sosyalist Hafızada Fatsa’yı hatırlıyoruz, sosyal demokratlar da İzmir Gültepe ve İzmit’i hatırlatıyor. Yeni dayanışma biçimi ve direniş merkezlerinin oluşmasına zemin hazırlanıyor. Yerel yönetimler bu anlamda önemli.

2019’da yerelde iktidar değişti ama siyaset yapma tarzı değişmedi. Hayal edilen bir muhalefet tarzına inandırılmaya çalışıldı. Hesaplaşma yoluna gidilmedi. Bunların sorumlularından hesap sorulmaya yönelik bir siyaset yapılmadı başka siyaset şekillerine başvuruldu. İktidarla geçişkenliğin analiz edilmesi gerekiyor. Kent yoksulları ve orta sınıf ne durumda? Bu rant ortaklığı sadece AKP’liler ile sınır mı? Sadece kentin yurttaşlarına seslenmek yeterli mi ve nasıl bir toplumsal örgütlenmeye ihtiyacımız var diye sormamız gerekiyor. Nüfusu yaşlanan ve kamusal hayata katılımı zayıflayan mahalle yaşamına katılabileceği mekanizmalar kurmak ve eğitim ile sağlık hizmetlerinin neo liberalleştiği yerde mahalle bazlı dayanışma evleri kurmak gerekiyor.”

KENT YAĞMACILARLA DOLU

Yazar Pertev Aksakal ise ilk oturumun son konuşmasını yaptı. Aksakal, “Yerel yönetimlerde doğrudan halkın yönetiminin önemini vurguluyoruz. Bugün en büyük sorunumuz, örgütsüz kentlerin yaşama engel olmasıdır. Yağmacı ve talancılar kentlere dolduruldu. Bu örgütsüz kentler halkın istem ve taleplerinin öne çıkartılması yerine, yerel yönetimlerin de buna aracı olması sorunları ağırlaştırdı. Temsili demokrasi bugün iflas etmiştir” dedi. Aksakal, “Bugün esas yapılması gereken kentsel sorunlara mücadele etmek ve örgütlemektir. 60’lI yıllardan beri yerel yönetimlerin demokratikleşmesi gerekir. Kamusal hizmetler piyasadan satın alındı. Kamusal alan yoksa yağma aracı haline gelir kamusal zeminlerin. Bütün bu yoksulluğun, eşitsizlikler kamusal alanların genişlemesi ile son bulur” ifadelerini kullandı.

Çalıştay’ın ikinci oturumu ise ‘Nasıl bir İstanbul’ başlığı ile gerçekleştirildi.  TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cevahir Efe Akçelik kentteki eşitsizliklerin altında yatan sınıfsal çelişkilere değindi. Akçelik, “Bugün yaşanan krizin temelinde; konutu barınma ihtiyacını karşılamaktan ziyade, yatırım aracına dönüştürülmesi yer almaktadır. Savunulmaya ihtiyaç duyan şey ev olarak konuttur, emlak olarak konut değil. Biz, herkes için ulaşılabilir olan bir kaynak olarak konutun savunusuyla ilgileniyoruz. Bizim ilgimiz açık bir biçimde konutu kullanan ve içinde yaşayan, yani ev dendiğinde değişim değerinden değil kullanım değerinden faydalanan insanlara yönelik.” dedi.

Prof. Dr. Hatice Kurtuluş ise şöyle konuştu: “2022 TÜİK verilerine göre İstanbul negatif göç veriyor. İstanbul’dan birileri gidiyor. Kim bunlar? Genç ve orta yaşlılar. Tasarruf imkânı olmayanlar kırsal alanlara doğru hareket ediyor. Göçmenler de emek göçü veriyorlar buraya. Emek yeniden hareketlendiriliyor. Sınıfların ayrışması dramatik düzeyde sınıflar birbirlerine değmiyorlar bile. Bu ağlar yığılma alanları oluşturdular. Toplumsal sınıflar liberal politikaların yarattığı sosyal belediyecilik bu baş etmeyi belirli kanallardan sağlıyor. İyi analiz etmek lazım.” Son olarak konuşan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Mumcu ise, “Metropol küreselleşmenin altyapısını oluşturan alanlardır. Bu çerçevede İstanbul küresel sistemin merkezinde oturuyor. O halde şunu soralım İstanbul'un kentleşme sürecinin kararını kim veriyor?" ifadelerine yer verdi.

∗∗

AVCILAR’DA BAŞKA BİR MUHTAR HİKÂYESİ

İstanbul’un Avcılar ilçesine bağlı Mustafa Kemal Paşa mahallesinde muhtar adaylığını açıklayan Zeliha Kocamış, aday tanıtım toplantısını gerçekleştirdi. Dayanışma Kooperatifi Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya SOL Parti MYK üyeleri ve Avcılar ile Esenyurt İlçe Örgütü, ESAS DER Dernek yöneticileri, Esenyurt Dersimliler Derneği, Bingöl Adaklı Cevizli ve Civarı Köyleri Dernek yöneticileri, Dayanışma Kooperatifi meclisi ve İşçi Dayanışma Derneği de katıldı. Kocamış, “mahalleye sahip çıkma iradesini ortaya koymak için, mahallemiz için mahalleli ile birlikte diyerek aday oldum” dedi.

Kocamış, yürüttükleri muhtarlık çalışmasının en temel özelliğinin “Bütün sürecin birlikte yürütüldüğü, seçimin kazanılması durumunda da mahalleyi, mahallenin bütün özneleri ile kolektif bir biçimde yönetmenin hikâyesi olacağını söyledi. Öte yandan Eyüpsultan’a bağlı Karadolap Mahallesi’nde muhtarlık için ön seçim gerçekleştirildi. Halk inisiyatifinin aracılığı ile 4 muhtar aday adayı seçimde yarıştı. Reşat Mertoğlu muhtar adayı oldu.