Temmuz ayında sendikal istatistikler yayınlanacaktı. Yayınlanamadı.

Temmuz ayında sendikal istatistikler yayınlanacaktı. Yayınlanamadı. Bunun yerine istatistiklerin 6 ay süreyle ertelenmesine ilişkin bir yasa kabul edildi. Çünkü sendikal istatistikler SGK verilerine göre yayınlanırsa yüzde 10 işkolu barajı nedeniyle pek çok sendika toplu sözleşme yapamayacaktı. Hükümet sendikal barajları kaldırmak yerine pansuman yapıyor.

Ağustos ayında kamu görevlilerinin toplu sözleşmesinin yapılması gerekiyor ama ne olacağı belirsiz. 2010 Anayasa değişikliklerine göre kamu görevlileri için toplu sözleşme yapılması gerekiyor. Ancak 4688 sayılı yasaya göre toplu görüşme söz konusu. Yasa değişmediği için durum karışık. Anayasa “toplu sözleşme”, yasa “toplu görüşme” diyor. Hükümet topu taca atıyor.

Oysa çok değil bir yıl önce pespembe bir tablo çiziliyordu. Referandum kampanyası doludizgin gidiyor ve 12 Eylül 2010’da yapılacak referandum ile sendikal hakların da gelişeceği muştulanıyordu! Dahası bu muştuya “devrimci sosyalistler” de inanıyordu. İşçiler birden çok sendikaya üye olabilecek, grev yasakları kalkacak, memurların da toplu sözleşme hakkı olacaktı.

Referandum öncesinde, sendikal haklara ilişkin anayasa değişikliklerinin kayda değer bir önemi olmadığını, dahası kamu görevlileri için örtük bir grev yasağı getirdiğini yazmıştık. Yapılan değişikliklerin makyaj olarak kaldığını, bu makyaj düzenlemelerin bile yasal düzenleme ve uyum yasası olmaksızın sonuç vermeyeceğini yazmıştık. Ama bu yazdıklarımız “demokratikleşme büyüsüne” kapılmış kimi sendikacıların, hukukçuların ve solcuların hoşuna gitmemişti. Neyse, aradan yaklaşık bir yıl geçti. Bakalım ne oldu?

Sendikal mevzuatla ilgili hiçbir değişiklik yapılmadı. Sendikal barajlar olduğu yerde duruyor. 2821 ve 2822 sayılı sendikal yasalarda hiçbir değişiklik yapılmadı. İşçilerin değil birden fazla sendikaya, bir sendikaya üye olmaları bile bin bir türlü engelle karşı karşıya. Noterden üye olma zorunluluğu devam ediyor. Birden çok sendikaya üyelik yasağı devam ediyor. Genel grev yasağı, dayanışma grevi yasağı devam ediyor. Kısaca referandum ile kaldırıldığı söylenen her türlü yasak yasalarda var ve uygulanıyor.

4688 sayılı yasada da değişiklik yapılmadı. Yasa toplu sözleşme değil toplu görüşmeyi öngörüyor. Kamu çalışanlarının önemli bir bölümünün sendikaya üye olma yasağı devam ediyor. Bir yıl boyunca hükümet bu konuda hiçbir adım atmadı. Takvimi, tarihi belli bir konuda üstelik anayasal zorunluluk olduğu halde yasal düzenleme yapmadı.

Bir çifte standartla karşı karşıyayız. Anayasanın yargıya ilişkin düzenlemeleri için uyum yasaları bir çırpıda çıkarıldı. HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin düzenlemeler yapıldı. Dahası Anayasa değişikliklerinde yer almayan konularda Yargıtay ve Danıştay’ın yapısını değiştirecek yasal düzenlemeler bir çırpıda yapıldı. Buna uygun yapılanma jet hızıyla gerçekleşti. Yargıda hedeflenen yeniden yapılanma vakit geçirmeden gerçekleştirildi. Ama sendikal haklara ilişkin hiçbir adım atılmadı.

Anayasanın yargıya ilişkin düzenlemeleri bir yönetmelik ayrıntısıyla düzenlenirken, sendikal haklara ilişkin maddeler son derece kısa tutulmuş ve kanuna havale edilmişti. Şimdi, bu anayasa maddelerini kısa ve öz anayasadan söz ediyor!

Anayasa değişiklikleri konusunda, yargı sistemi konusunda, seçim barajı konusunda uzlaşma aramayan ve kendi çoğunluğuyla sonuç alan hükümet sıra sendikal haklara gelince “sosyal taraflar uzlaşsın” diyor. Oysa uluslararası standartlar belli. Niyetiniz varsa buna uygun yasal düzenleme yaparsınız olur, biter.

Referandumdan bu yana yaklaşık bir yıl geçti. Sendikal yasalar olduğu gibi duruyor. Yasaklar olduğu gibi duruyor. Şimdi sormak hakkımız: Hani, sendikal haklar gelişecekti? Yoksa anayasa paketindeki sendikal düzenlemeler tatlandırıcı niyetine mi konmuştu?