HDP’nin parti olarak seçimlere girmesi, kesinleşmiş görünüyor. Öncelikle bunu önemsediğimi ve olumlu bulduğunu söylemek isterim. HDP’nin seçime girmemesi yolundaki bir karar, Demirtaş’ın dediği gibi Parti’nin siyasal varlığı ve işlevini büyük ölçüde inkâra kalkmak anlamına geldiğinden, riskli olsa da doğru. Kendi açımdan ise, HDP’yi bu ülkenin en temel sorunu olan Kürt meselesinde anahtar parti olarak gördüğümden, yalnızca bu sorunun siyasal yoldan çözümü açısından bile HDP’nin güçlü biçimde Meclis’te temsilini önemsiyorum. Ayrıca, kimlik meselelerinde oldukça kutuplaşan Türkiye’de HDP’nin Meclis’teki varlığının bu kutuplaşmayı yumuşatan bir etkisi olabileceğini umduğum gibi, günümüzde iyice anlam ve işlevini yitiren siyasete ve demokrasiyi yeni bir soluk getirmesini de beklemekteyim.

HDP’nin bu kararının kamuoyunda epeyce ilgi çektiğine de kuşku yok. Bu konuda görüşler oldukça farklı, ama, bu ülkede genellikle önce “hesap-kitap” yapıldığından görüş bildirenlerin çoğu HDP’nin yüzde 10 barajını aşıp aşmayacağı ile aşması veya aşamaması durumunda başta AKP olmak üzere öteki partiler açısından sonuçlarının hesabıyla meşgul! Tabii ki, HDP’nin Kürt meselesi, barış süreci ve sol yaklaşımlar açısından duruşuna da üstünkörü değinenler oluyor; ancak söylenenler genel geçer sözler olmaktan öte değil! Parti adına konuşanlar da fazla bir şey söylemiyor. Oysa HDP açısından, hem Türkiye partisi hem AKP ve CHP’ye alternatif bir parti olma iddiası varsa, nerede durduğu, neyi temsil ettiği, neleri vaat ettiği meselelerine açıklık getirmek gerekiyor.

Ortada HDP’nin Türkiye’yi kazanması gibi bir gereklilik olduğuna göre, nasıl olacağının da aydınlanması gerekmekte.

Özgür Gündem’de Demirtaş’la yapılan bir söyleşide, HDP’yi CHP ve AKP’den ayıran nedir sorusuna verilen bazı yanıtlar var. Kısaca söylersek, çokkültürlülük, çoğulculuk  veya solda yer almak, ezilenlerin, emek hareketinin partisi olmak gibi cevaplar verildiğini görüyoruz ki yeterli olmadıkları açık! Bir kere, bu yoldaki söylemleri üç aşağı beş yukarı öteki partilerde de bulmak mümkün. Ayrıca, çokkültürlülük ve çoğulculukla ilgili ve kendileri açısından ne anlama geldiği daha iyi bilinen söylemlerin, Kürtler değil fakat geride kalanlar için ne anlam ifade ettiği açıklanmaya muhtaç. Bunun da ötesinde, bu konularda daha tercih edilmelerini sağlayacak söylem ve programa da ihtiyaçları var.

Solda olmak, ezilenlerden, emekten yana olmak meselesi ise daha da çetrefil! Örneğin AKP’nin programında da, “ezilenlerin, kimsesizlerin partisi” olmak gibi bir iddia var; biliyorlardır. AKP’nin bu iddiasının nasıl hayat bulduğu; yani aslında yoksulluk, adaletsizlik ve eşitsizlik yaratan ekonomik sistem ve uyguladıkları politika olduğu halde - örneğin, metal işçilerinin grevlerini erteleyen karar - bunu görünmez kılmayı nasıl başardıkları; ekonomiye dokunmadan yoksul dostu, kimsesizlerden yana görünmek için popülizmi nasıl kullandıkları ortada! Aslında, ekonomik sisteme, neoliberal politikalara dokunmadan “yoksullukla mücadele” tüm partilerin söylem ve programlarında mevcut! Dolayısıyla HDP için asıl mesele, bunlardan nerede ve nasıl ayrılmakta olduğunu ortaya koyabilmekte!

Yani, HDP, “Ana çizgide yer almaya çalışırken, siyasal ekonomi açısından farklı bir şey söylemeyecekse, ötekilerden nasıl ayrılacak, onlardan nasıl oy devşirecek?” gibi bir soru yanıtlanmayı bekliyor!

O nedenle, HDP’nin barajı aşıp aşamayacağından söz edenlere, daha da çok HDP’ye, “neyi temsil ve vaat ettiği” meselesi üzerine eğilmelerini  söylemek durumundayım. Bu nedenle, örneğin çözüm sürecine bağlanan koşul ve beklentileri Türkiye’ye anlatmak ve benimsetmek için nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorlar? Yeni bir siyasal anlayıştan söz ederlerken, eşbaşkanlık, kadınlara eşit temsil gibi olumlu adımların ötesindeki “yeni” olma iddiaları neler? Solda olmakla ne demek istiyorlar? Örneğin SYRİZA, alternatif olma adına, borçları, kamulaştırmayı, vergileri, asgari ücreti, istihdam yaratmayı konu ederken, aynı dertlerden mustarip kitlelere HDP’nin söyleyeceği neler olabilir?

Bu yöndeki açıklamaların hepsi riskli olabilir; ama, seçime katılmak gibi, farklılaşmak da bunları göze almakla mümkün.