HEDEP "Meclis toplansın" çağrısı yaptı, Önder "Hüküm iade edilmeli" dedi
TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Yargıtay'ın Can Atalay hakkında TBMM'ye yönelik “Hükmü okutup, vekilliği düşürün” şeklindeki ifadesini 'anayasal düzene dönük bir darbe girişimi' olarak nitelerken kendi nöbetinde bunu okutmayacağını ifade etti. HEDEP Grup Başkanvekilleri ise AİHM ve AYM kararlarına uyulmamasıyla ilgili TBMM'de genel görüşme açılmasını talep etti.
Yargıtay'ın Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren AYM üyelerine suç duyurusunda bulunmasına tepkiler sürüyor. TBMM'nin HEDEP'li Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis Başkanlığı'na verdiği dilekçede Yargıtay'ın TİP Milletvekili Can Atalay hakkındaki 'hükmünün', yok hükmünde sayılması gerektiğini belirtirken bu yaklaşımı 'anayasal düzene dönük bir darbe girişimi' olarak nitelendirdi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a seslenen ve "Halk iradesine, Anayasaya ve hukuka karşı geliştirilen bu fütursuzluk, başta siz olmak üzere bütün Meclis tarafından yok hükmünde sayılıp hak ettiği cevabı almalıdır" diyen Önder, kendi nöbetinde söz konusu hükmü okumayacağını ifade etti.
Önder, "Bunun anayasaya, evrensel hukuk İlkelerine ve ettiğim görev yeminine en uygun tutum olduğunu düşünüyorum" dedi.
HEDEP'TEN GENEL GÖRÜŞME TALEBİ
Öte yandan, HEDEP Grup Başkanvekilleri Saruhan Oluç ve Meral Danış Beştaş, TBMM Başkanlığı'na verdikleri dilekçeyle AİHM ve AYM kararlarına uyulmamasıyla ilgili genel görüşme açılmasını talep ettiler.
Başkanvekillerinin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Yargı hiyerarşisinde en üst yetkili mahkeme Yargıtay değil; AYM’dir. Yargıtay açıkça Can Atalay’ın cezaevinde tutularak milletvekilliği verilmemesi yönündeki siyasi iradeye Anayasayı ihlal ederek, ortak olmuştur.
Yargı mercilerinin birbiri içerisinde çatıştırılmalarına hazırlanan zeminin, ülkenin geleceği açısından son derece tehlikeli olduğu şüphesizdir. Bu durumun da toplumsal yaşamımızın her alanında negatif, yaralayıcı, çatışmacı sonuçlar doğuracağı kuşku götürmemektedir. Bu bahisle hiçbir ideolojik kaygıya yer vermeksizin ülkenin geleceği adına hukuk devleti ayarlarına geri dönmek ve kuvvetler ayrılığının kesin sınırlarını belirlemek, tarihsel bir sorumluluğun gereğidir."