TEKEL Direnişi’nin ön saflarında yer alan işçilerden Yunus Durdu “Eylemler dünyaya ilham oldu. Bugün hâlâ fabrikaların önünde çadırlı direnişler yapılıyor” dedi.

Herkesin nefesine nefes olan direniş

Deniz GÜNGÖR

Binlerce TEKEL işçisinin sesi, 15 Aralık 2009 tarihinde Ankara’nın kara kışında özelleştirmeye ve 4/C statüsüne karşı sokaklarda güçlüce yankılanıyordu. 4/C statüsü işçilerin, düşük ücret, emeklilik hakkının olmaması, kıdem ve ihbar tazminatının bulunmaması ve aylarca boş durması anlamına geliyordu. Polis, Ankara’ya dönüş biletlerini bile almadan giden TEKEL işçilerine coplar ve biber gazlarıyla sert müdahalede bulunuyordu. Ancak emekçiler, geri adım atmadıkları gibi Türkiye tarihinin en önemli direnişlerinden biri olan TEKEL Direnişini tam tamına 78 gün sürdürdüler.

TEKEL işçilerinin haklı mücadelelerinin ve kazanımlarının üzerinden 12 yıl geçti. O dönemde TEKEL işçisi olan bugün Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Sorumlusu Yunus Durdu ile görüştük. Durdu, “Köleliğe karşı mücadelemizden vazgeçmedik” dedi.

GERİ DÖNÜŞ YOKTU

Türkiye işçi sınıfı tarihindeki en uzun soluklu mücadelelerden birinin TEKEL işçilerinin direnişi olduğunu anlatan Durdu şunları söyledi: “Yaprak, tütün işletmelerinin Türkiye genelindeki fabrikaların kapatılması ve merkezi bölgelere işçilerin sürgün gibi gönderilmesi insanları mağdur etmişti. İşçilerimiz her şeye rağmen Türkiye’nin öbür ucunda dahi olsa işin ucundaki işi, ekmeği için ailesini alıp mücadelesine devam etti.” İşçilerin öfkesinin dönemin Başbakanı AKP’li Erdoğan’ın açıklamalarıyla iyice arttığını belirten Durdu, “İstanbul işçileri, Kasımpaşa’da Erdoğan’ın gemi indirme törenine giderek protesto etmişti. Protestoda Erdoğan’ın, ‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz. Bunlar yan gelip yatıyorlar, oturup para istiyorlar. Bunlar yetimin hakkını yiyor’ demesiyle birlikte Türkiye’nin her yerindeki işçiler, Başbakan’ın ağzından tüm işçilerin kölelik yasasına mecbur bırakıldığını öğrendi. Böylece hem Tekgıda-İş Sendikası’nın ve Türkiye’nin her yerindeki işçilerin baskılarıyla mücadelemiz Ankara’ya taşındı” diye konuştu.

Özelleştirmelere ve 4/C statüsüne karşı kararlılıklarını dönüş biletini almamalarıyla gösterdiklerini aktaran Durdu, Ankara’ya gittikleri ilk günden itibaren polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldıklarını şöyle anlattı: “Eyleme giderken biz biletimizin sadece gidişini aldık, dönüşünü almadık. İşçi arkadaşlarımıza ‘Gideceğiz ve dönmeyeceğiz’ dedik. Ankara’ya yola çıktığımız günden itibaren yollarda birçok engellemelerle karşılaştık. Önlerimiz kesildi, biz işçileri salmamak için saatlerce yollarda beklettiler. Ancak biz Ankara otobanından 1-1,5 saat yürüyerek mücadelemizi AKP Genel Merkezi önüne taşıdık. Gece geç saatlerde, havanın çok soğuk olduğu dönemde insanlar o mücadele hırsıyla, birbirine tutunarak Türkiye’nin her yerinden gelerek, o meydanda ekmek mücadelesi verdi.”

TEKEL mücadelesi boyunca 4/C statüsüyle birlikte AKP’nin emek sınıfına bakışının gözler önüne serildiğini vurgulayan Durdu, “O mücadele aslında Türkiye işçi sınıfıyla ilgili AKP iktidarının önümüzdeki yıllardaki politikasını gözler önüne seriyordu. İlk defa 13 bin kamu çalışanı olan işçiye, devlet eliyle yasaları, kanunları yok sayarak kölelik düzenindeki bir ucube yasayı dayatmaya çalıştılar. AKP iktidarının emeğe, işçiye bakış açısını aslında tam olarak o gün itibariyle görülmesi gerekiyordu” ifadelerini kullandı. Durdu, “Bazı konfederasyonlar bu mücadeleyi kırmaya çalıştı. Türk-İş’in içerisinde bulunan birçok sendika, Türk-İş önündeki mücadelenin bir an önce bitirilmesini istiyordu. TEKEL işçisi başarırsa Ankara’da TEKEL işçisinin önü açılacak düşüncesiyle bazı sendikalar, konfederasyonlar ise tam tersi TEKEL işçilerinin kazanmaması için iktidara baskı yapıyordu” diye konuştu.


GÜCÜMÜZ BİRLİKTEN DOĞAR

Direniş boyunca emekçilerin haklı mücadelesine ulusal ve uluslararası destekler kesilmedi. Ülkenin birçok yerinden yurttaşların kendilerine her daim destek çıktığını belirten Durdu, “İnsanlarımız kendini bu mücadeleye çok adamıştı. Emekli yurttaşlarımız cebindeki 20 liranın 15 lirasıyla meyve alarak direniş çadırındaki işçi arkadaşlarımıza getiriyorlardı. Kumbarasındaki parasını TEKEL işçilerine gönderen çocuklarımız, Zongulduk’tan işçiler ısınsın diye 2 tır odun gönderenler ve işçilere yağmurda ıslanmasın diye şemsiye ve yağmurluk gönderen isimsiz kahramanlar vardı” dedi.

“TEKEL Direnişi doğru bir mücadeleydi” diye konuşan Durdu, “Herkesin nefesine nefes olmuş, sesine ses olmuştu. AKP döneminde korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılan ve bunlara karşı hiçbir şey yapılamaz düşüncesine karşı Türkiye işçi sınıfına ve yurttaşlara birlik olunca bir şeylerin yapılabileceğini gösterdi” vurgusunu yaptı.

Emek sınıfının gücünün birlikten doğduğunu kaydeden Durdu şunları aktardı: “İşçi sınıfı birlik olduğunda iktidarların nasıl korktuğunu göstermiş oldu. Bugünse dayanışma kültürünün ve sınıfın birlikteliğinin ayrışmalardan, farklı düşüncelerden kurtularak sınıfın birleşmesi gerektiğine inanlardanım çünkü biz ekmek, ölüm mücadelesi veriyor, fabrikalarda çalışıyoruz ama biz yine yoksullukla terbiye ediliyoruz. İktidardakiler servet üzerine servet katarken, patronlar bu kadar birbirlerini kollarken, biz sendikalar hâlâ farklı kulvarlarda, farklı siyasetin peşinde koşuyoruz. Oysa bizim tek siyasetimiz var; o da ekmek ve sınıfın birliğidir."