İktidar, yandaşların doldurulduğu vakıflara ‘kamu yararı’ statüsü tanıdı. 2017 verilerine göre Türkiye’de faaliyet gösteren 5 bin 13 yeni vakıftan sadece 261’ine vergi muafiyeti hakkı verildi. ‘Kamu yararı ve vergi muafiyeti statüleri’ için gerekli kriter, tek kişinin keyfi kararı. Ucube sistemle Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkarıldı.

Hırsızlık arşa çıktı!

Özgür birey ve örgütlü toplum, demokratik devlet yapısını oluşturduğu için gelişmiş ülkeler, sivil toplum örgütlerine büyük önem verir. Bu örgütler aynı zamanda, toplumsal sorunların çözümü, toplumun yenilenmesi, dayanışma, eşitlik, özgürlük hak ve adalet kavramlarını toplumsal bütünlük içinde yerleştiren önemli kurumlardır! STK’lerin en önemli işlevi, farklılıklarından dolayı dışlanan kimlik ve kişilerin güvende olmalarını sağlamasıdır. İnsanlık tarihinin ilk çağlarından beri yardımlaşma, dayanışma ve sosyal güvenlik ihtiyacının giderilmesine yönelik uygulamalar sivil toplum örgütlenmesinin yegâne nedenidir.

***

STK’lerin yaşaması ve toplumda etkin görev yapabilmesi mali açıdan sürdürülebilir bir kaynak oluşturulabilmesine bağlıdır. Osmanlı döneminde varlıklı kişiler, başta sultanlar ve paşalar, öz kaynaklarından kurdukları vakıflar aracılıyla toplumun ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlardı. Vakfedilen varlıklarıyla o vakfın yaşaması için gerekli mali kaynak oluşturulurdu. O dönemden bugüne süre gelen vakıflar, ülke ve toplumun sorunlarına çare olan önemli kurumlar olmuş, kendi alanlarında devlet yapısının da temelini oluşturmuşlardır.

***

STK’lerin görevlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duydukları kaynak ve gelirlerle ilgili hukuka uygun düzenlemeler yapılır. Ülkemizde STK’lerin vergi istisnasından yararlanabilmesi Bakanlar Kurulu kararıyla “kamu yararına çalışan dernek veya vakıf statüsünü” almalarıyla mümkündür. Bu statünün sağladığı avantajlar, STK’lerin varlıklarının sürdürülmesi için gerekli kurumsal ve bireysel bağışları meşrulaştırır, bağışçılara da gelir vergisinden düşme hakkını tanır.

***

AKP iktidarı bu konuda da ayırım yapmış, sadece AKP’li ailelerin ve yandaşların doldurulduğu vakıflara kamu yararı statüsü tanımıştır. Öyle ki; 2017 verilerine göre Türkiye’de faaliyet gösteren 5 bin 13 yeni vakıftan sadece 261’ine (yüzde 5,2) vergi muafiyeti hakkı verilmiştir. Toplam 110 bin 420 dernekten sadece 389’u, (yüzde 0.35) kamu yararı için görev yapıyor gibi görülmektedir! Sayılardan anlaşıldığı gibi “kamu yararı ve vergi muafiyeti statüleri” için gerekli kriterler tamamen tek kişinin keyfi kararına bağlı kalmıştır! AKP iktidarının STK’ler için verdiği bu adaletsiz ve etik dışı kararlar nedeniyle Türkiye, Avrupa Komisyonu tarafından acımasızca eleştirilmiştir.

***

Hatırlayacaksınız; 17/25 Aralık olayları sırasında ortaya çıkan ve gerçekliği uluslararası uzman kuruluşlar tarafından onaylanan tape’lerde adı geçen Bilal Erdoğan’ın kurucularından olduğu TÜRGEV vakfının icraatlarıyla başlayan bir dizi olay, ‘AKP, STK’leri rüşvet ve çıkar adına kullanıyor’ iddiasını başlatmıştı!

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, o dönemde, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’i ağır sözlerle eleştirmiş ve Grup Toplantısı’nda, “Bir de rüşvet havuzu var! Nüfuz ticareti kullanılarak para aktarılan yer. Başbakan’ın çocuklarının yer aldığı bu rüşvet havuzu nasıl Bakanlar Kurulu’nca kamuya yararlı sayılıyor. Vergiden muaf tutulur! TÜRGEV’e gelen paraları açıklamıştım. TÜRGEV’e en büyük rüşvet yine Royal Protokol’den gelmiş. 100 milyon dolardan 10 dolar eksik. Neden eksik, hâlâ çözebilmiş değilim” demişti.

***

TÜRGEV, bu sözler nedeniyle CHP Lideri aleyhinde tazminat davası açmıştı. Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, AKP Lideri Erdoğan’ın oğlu olan Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’in yönetiminde olduğuna dikkat çekerek, “Yönetimdeki kişilerin toplumsal konumu ve tanınırlığı, bağış toplamada ve topluma çeşitli hizmetler sunmada bir kısım kamusal ayrıcalıklara sahip kamuya yararlı vakıf olması nedeniyle, makul eleştiri sınırları daha geniş kabul edilmeli” diyerek mahkeme kararını Kılıçdaroğlu lehine bozmuştu!

***

Şimdi Kılıçdaroğlu, memur ve bürokratlara seslenerek, “Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa, pazartesi itibariyle durun” dedi.

Devamında “Devlete değil, şahsi çıkarlara hizmet etmenin sorumluluğu vardır! Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucuları arasında olduğu TÜGVA rezaletini hep beraber izliyoruz. Şahıs ve ailesi vakıf süsü verdikleri bir paralel yapı ile devleti zapturapt altına almaya çalışmışlar” diyerek, bürokrasiyi uyardı!

***

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun çağrısını suç olarak nitelendirdi, “Vesayet isteniyor” dedi. Gerçekten dilin de aklın da çivisi çıkmış! Tek adam vesayeti altında millet eziliyor! Oluşan tepki arşa ulaştı! Bu nasıl mantık? “Hukuka uymayan bir iktidarı suç işliyorsunuz” diye uyarmak suçsa, sonumuz gerçekten felaket!

***

Ucube sistemle Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkarıldı. Adaleti yargı değil, tek kişi oluşturuyor. Ülke tam bir hanedan anlayışıyla yönetilmeye başlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı hilafetin ayağı yapıldı. Vakıf ve derneklerle rüşvet meşrulaştı! Hırsızlık, arsızlık, uyuşturucu ticareti kendilerince uydurdukları din kisvesi altında yönetiliyor!

***

Demokrasi güçleri birleşin! Ve bu ucube rejimden de rejimi yaşatanlardan da demokratik yollarla kurtulun. Yapılanlardan ancak iktidar olununca hesap sorulur! Çağdaş Türkiye’ye yakışan da budur!