15 Temmuz FETÖ kalkışması sonrası iktidar, kendisine bahşedilen “Allah’ın lütfunu”, iyi değerlendirdi.

O güne kadar devleti teslim ettiği ve tüm icraatı birlikte yaptığı, Cemaat’çi yol arkadaşlarından kurtulmanın yöntemini KHK’lerle buldu.

Yüz binleri geçen ve zamanında kendisinin atadığı kamu görevlilerini FETÖ’cü diyerek işten attı. Açığa aldı ya da tutukladı. Kısaca müthiş bir senaryo ile kadroları boşalttı.

Bu arada solcu, yurtsever, barış yanlısı akademisyen, memur, ne kadar muhalif varsa, onları da FETÖ torbasının içine koydu.

• • •

Soruşturma yapmadan, belge delil koymadan, iddia oluşturmadan insanları suçladı.

Hukuka adalete, hakka ve insanlığa sığmayan bu durum kabul edilemez.

Nitekim onurlu olan insanlar tepkilerini göstermekten geri durmadılar.

• • •

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça böyle bir vahşi davranışa boyun eğmedi.

Türkiye için yüz karası olan, saygınlığını yitirten, insanlığı, haklarını yok eden bu duruma kendi yaşamlarını ve bedenlerini koyarak karşı çıktılar.

184 gündür eylemdeler!..

120 gün haklarını, işlerini, ekmeklerini geri almak için mücadele ettiler. İktidar duymadı!..

64 gündür de açlık grevindeler!..

Dün CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Mehmet Tüm, Orhan Sarıbal, Nefi Kara, Barış Yarkadaş ve ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş’la birlikte Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı ziyaret ettik. Destek olduğumuzu söyledik.

• • •

Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Vedat Bulut, Genel Sekreteri Dr. Mine Önal ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Metin Başbuğ, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yla ilgili bir basın toplantısı yaptı.

Toplantıdaki açıklamaları çok önemsedim... Paylaşmak isterim;

Açlık grevlerinde ölümler olmasın, insanca yaşamı savunuyoruz…

Ankara Tabip Odası olarak daha önce Tokyo ve Malta Bildirgelerinden kaynaklanan hekimlerin açlık grevlerine olan yaklaşım ve sorumluluklarını kamuoyu ve basınla birçok kere paylaştık.

Ankara Tabip Odası ve İnsan Hakları Komisyonumuzun ortak çalışmalarıyla açlık grevi başlatan Sn. Nuriye Gülmen ve Sn. Semih Özakça’nın gerekli muayenelerini başlattık ve açlık grevi sırasında uyulması gereken kuralları kendilerine aktardık.

Günde 1 lt su, 5 çorba kaşığı şeker, 2 çay kaşığı tuzun ve B1 vitamininin günlük olarak alınmasını önerdik.

Bu süreç içerisinde her iki vatandaşımız 15 kg üzerinde kilo kaybı yaşadığı gibi, iki gündür Sn. Nuriye Gülmen’in sağlığı giderek bozulmuştur. Tansiyon ve nabız düzensizlikleri başlamış, bulaşıcı hastalıklara karşı savunmaları zayıflamıştır.

Sn. Nuriye Gülmen ve Sn. Semih Özakça kan ve biyokimya değerleri bu açlık grevinde giderek kötüleşmiştir.

Özellikle açlık grevlerinin kritik dönüm noktası olan 45. gün aşılmış ve 63. güne girilmiştir. Her iki vatandaşımızda algılama, duygu durum bozuklukları, zihinsel ve motor faaliyetlerde bozulmalar dikkat çekicidir. B1 vitamini desteği almalarına karşın bu belirtiler Wernicke-Korsakoff Sendromununöncü belirtileridir. Bu hastaların %10-15’i yaşamını kaybetmektedir ve %77 si ileriki dönemlerde enfeksiyonlarla kaybedilmektedir. %25 kadarı uzun süreli hastane ve özel bakım gerektiren bedensel ve ruhsal sağlık sorunlarından etkilenmektedir.

Sn. Nuriye Gülmen ve Sn. Semih Özakça’yla görüşmelerimizde bilinçleri kapanması durumunda müdahale şansı ve izinleri Ankara Tabip Odası tarafından ısrarla istenmiş, ancak kendileri bu onayı vermeyeceklerini ve tedavi olmak istemediklerini defalarca beyan etmişlerdir.

Amaçlarını kendi ölümlerinin ve etkilenmelerinin KHK nedeniyle haksız ve hukuksuz bir şekilde işlerinden, aşlarından edilen diğer on binlerce vatandaş için bir umut olabileceği şeklinde açıklamışlardır.

Ulusal ve uluslararası basın ve kamuoylarının dikkatini bu yöne çekmek ve kendilerine yapılan haksızlığı bu şekilde protesto etmek istedikleri anlaşılmıştır.

Bu trajedi Ankara’nın göbeğinde, TBMM’den 500 mt uzakta, gözlerimizin önünde cereyan etmektedir. Hekimler olarak elimizden bir şey gelmemesinin ıstırabı ve acısı içerisindeyiz. Nihayet açlık grevleri yapan bireyler ölümlerinin zulme karşı bir çığlık olacağını, bu şekilde kendilerini açlıkla terbiye etmeye çalışan hükümeti protesto ettiklerini ifade etmişlerdir.

Tüm dünya kamuoyunun gözü Sn. Nuriye Gülmen ve Sn. Semih Özakça’nın üzerindedir. Göstermelik komisyonlarla AİHM’e hile yapma ve uluslararası imza koyduğumuz sözleşmeleri yok sayma anlayışı ülkemizi bir çağdaş ülke olmak konumundan çıkarmakta, Türkiye’nin onurunu zedelemektedir.

Türkiye bu trajediyi ve bu gencecik insanların ölümünü hak etmiyor...”

• • •

Görüldüğü gibi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumu kritik. Yaşam tehlikeleri var.

Bugünden sonra ölüm riskleri giderek artıyor.

İnsan olmanın erdemiyle kendileri gibi haksızlığa uğramışlar adına mücadele ediyorlar.

Ne denli saygın bir duruş! Ne denli haysiyetli bir karar!..

İlkeleri, onuru ve hakları uğruna bir kişi ölümü göze almışsa, o kişinin kararlılığı ve haklılığı ölçülemez!.

Önünde saygıyla eğilinir!..

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya bir şey olursa, tek sorumlusu bugünkü iktidardır!..