Düşündüm ki, bana ait olmayan bir bedenin içinde hapisim. Aynaya her baktığımda kendime değil, bir yabancıya bakıyorum

Düşündüm ki, bana ait olmayan bir bedenin içinde hapisim. Aynaya her baktığımda kendime değil, bir yabancıya bakıyorum. Acı çekiyorum; ama ondan da kötüsü, kimsesizim. Erkek bedenimde kadınlığım, kadın bedenimde erkekliğim tutsak! Ne bana verdikleri ismin, ne de rengin insanıyım. Gökkuşağına sarınmışken, ahlakçılığın tek renginde nefessizim. Kim olduğumla değil, -kadın mı erkek mi- ne olduğumla ilgilenenlerin vücudumda gezinen gözlerinden, alayla eğrilen dudaklarından, bile isteye acıtan dillerinden usandığım için artık daha çok geceye gizleniyorum. Trans birey olarak, ittirildiğim yalnızlık içinde hayatta kalmaya çalışıyorum. Düşündüm ki ölsem, atlasam damdan, saplasam bıçağı...
Elimden tutarak beni teslim ettikleri ölüme, intihar mı denir şimdi?
• • •
Değil, cinayet bu. İçini komşu Ayşe’nin, bakkal Mehmet’in doldurduğu ‘normallik’ uğruna öldüm ben. O normallik ki, bir boka yaramadığını onların ikiyüzlü hayatından biliyorum. Sayısız ameliyatın tarifsiz acısına katlanarak, hapsolduğum bedenimden kurtulma cesaretini gösterdiğim için her allahın günü aşağılanırken, yüzüme kapanan iş kapılarından bir umut aş çıkarmaya çalıştım. Olmadı. Benimle yan yana çalışmak istemeyenler, gece koynuma girmek için sıraya girdi. Açlıktan ölmemek için sattığım ‘anormal’ bedenimin her milimetre karesinde, yediğim her dayakta, duyduğum her hakarette, saplanan her bıçakta, toplumun ‘normalliği’ var. Düşündüm ki, ben bir trans bireyim. Bana ait olmayan bedenden kurtulduğum için, sırf bu yüzden sevgisizliğe terk edilenim.
• • •
Trans kadın Figen, “defolun gidin’ diyerek, o ve arkadaşlarını duraktan kovan polisin aşağılayıcı diline maruz kalmanın yanında, biber gazıyla boğulup, copla da dövüldü. İsteyen her polisin gönlünden geçen işkenceyi, ceza alma korkusu olmadan gerçekleştirebildiğini bildiğimiz karakollardan birine götürülüp saatlerce bekletildi, şiddet uygulandı. Arayıp soranına, “yok burada” dendi. Figen’in yolunan saçları onu yalnızlaştıranların elinde kaldı. Yediği dayakla çürüyen etinde, onu aşağılayanların yüzü vardı.
• • •
Sonunda intihar etti Figen. Sana, bana benzememesinin; ailesi, komşusu, muhtarı, bakkalı, devleti tarafından dışlanmasının neden olduğu kimsesizliğin acısını canından çıkarttı. İntihar mı denir buna şimdi? Denmez. İstediği bedende yaşayamasın diye, organize bir nefretle, hayatını zindana çevirenler tarafından öldürüldü Figen. Cinayet bunun adı. Katili toplum, katili devlet. Derya var, Tuğçe var, Ahmet var, Özgür var... Onlar yaşıyor şimdi(lik). Ötekinin de ötekisi haline getirilmiş hayatlarına tutunmaya çalışıyorlar. Her türlü nefret saldırısına uğrayarak terk edildikleri kıyıdan biz de varız diye haykırıyorlar sağır memlekete.
• • •
Gazetenin en ücra köşesinde, fotoğrafından taşan donuk gözleriyle bakan Figen, otobüs durağında otobüs bekliyor diye, varlığı o an, orada can sıkıyor diye polisten dayak yiyip saçından sürüklene sürüklene karakola götürüldü. Saatlerce, nedensiz gözaltında tutuldu. Suç; trans kadın olmak, bahane; çevreyi rahatsız etmek, gerçek; ahlakçıların ‘normaline’ uymamak. Figen, kadın ruhunu erkek bedeninden kurtarmaya ‘cüret ettiği’ için; kendinden olmayanı ötekileştirmeye, dışlamaya can atan toplum tarafından ‘anormal’ ilan edildiği için öldü. Alayla eğrilen dudaklar, nefretle bakan gözlerce öldürdü. Denize doğru sırtına vurula vurula yürüdü Figen. Sevgisizlikten, yalnızlıktan boğuldu. İntihar mı şimdi bu? Değil. Faili belli cinayet.